Ana içeriğe atla

Zamanın Zekatı

Zamanın Zekatı
Zekat Arapça bir kelime tıpkı zaman sözcüğü gibi... Aramice ve Süryanice de benzer türev bir sözcük (zəkūt ve zākah) ve "aklanma beraat etme" anlamına geliyormuş. Zaman sözcüğü ise tüm kadim dillerde - Aramice, Süryanice ve Akatça da neredeyse aynı kelimeden türemiş (zmān) ve belirli an anlamına geliyormuş. Yani başlığı çevirdiğimizde "anı aklamak" diyebiliriz. İngilizce ifade etmek gerekirse; "acquittal of the moment” denebilir. 

Anadolunun gelenekçi dini kültüründe zekat sosyal adaleti sağlamak ve toplumsal bir denge ve adalet oluşturmaktan daha ziyade; bireysel pragmatizm çerçevesinde olası kötülükleri bertaraf etmek için verilen bir tür def etme aracı gibi işlevlendirilmekte maalesef. Sosyal adaletin tahsis edilmesini için yapılması gereken gelirin  1/40ını dağıtmak ve geliri adalet ile dağıtmak olmalı iken böyle bir konuyu kendi çıkarımıza yorup bundan bile kişisel çıkar bekleyebiliyoruz. Bu konuyu ilahiyatçılara havale edip aslolan konuya geri dönecek olursak:

İlmin zekatı onu paylaşmaktır denilmiş. Bu çok önemli; zira bilginin çoğalmasına katkıda bulunmak bir tür medeniyet ve kültür inşaası yolunda bir tuğla daha koyma çabası. Vücudun zekâtının da onun düzgün dinlendirilmesi olduğunu düşünüyorum. Gereksiz yere bedenimizi yıpratmamak, organlarımıza haksızlık etmemek adına uyku ve dinlenmeye vakit ayırmak önemli bir borç - kendimize açtığımız bir kredi aslında.  

Peki zamanın zekatı nedir? Zannederim onu boş ve beyhude işlerde harcamamak; yararlı ve geliştirici işlere kendimizi kanalize etmek üzerimize düşen zamanın zekatını vermek oluyor. 10.000 saat kuralını duymuşsunuzdur. Bir alanda harcanan verimli 10.000 saat sizi o konunun üst düzeyde uzmanı haline getiriyor. Günlük ortalama 6-8 saat harcar iseniz ilgilendiğiniz konuya yaklaşık dört yıl sonra o alanın uzmanı oluyorsunuz. Bu uzmanlık piyano çalmak da olabilir; Sanskritçe öğrenmek de, sıfırdan yazılım uzmanı olmak da, yada uluslararası denizcilik hukuku danışmanlığı yapmak da. Ne isterseniz... 

Günümüzde Türk gençliğinin günde ortalama 6.5 saat sosyal medyada (tiktok, insta reels, chat) vakit geçirdiğini (öldürdüğü???) düşünülürse, bu reel olarak aslında her dört yılda bir uzmanlık alanını feda ettikleri anlamına geliyor. Yani sosyal medyada bunca zaman harcamak yerine bir hobi seçmiş olunsa, dört yıl sonra bir dili ileri düzeyde öğrenmek, çok iyi bir virtüöz olmak, herhangi bir meslek erbabı olmak da mümkün aynı sürede. Sadece dirayetli ve istikrarlı olmak yeterli alan uzmanlığı için. 

Zaman geri getiremiyeceğimiz bir tüketim malzemesi. O nedenle boş bitirilen her bir saat muhasebe defterinde kayıp hanesine yazılacak bir eksi işareti gibi addedilmeli. Verilenin kadrini bilmek ona hakkını vermekle mümkün olsa gerek. Daha yapılacak güzel şeyler; okunacak güzel cümleler var. Zamanın hakkını verenlerden olmamız temennisi ile, iyi günler 🙏

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...