Yazı Yazma İsteği Üzerine
Pek çok medeniyetten geriye bir şey kalmaması onların bilgeliklerinin zaman içinde yitip gitmesi çok acı. İskenderiye Kütüphanesinin yanması, işgalcilerin kütüphaneleri talan etmesi, muhtemelen medeniyeti bir kaç yüzyıl geriye atmış durumda. Çok farklı bir bilgelik düzeyinde olabilirdik bugün.
Tersi de mümkün: Champollion tarafından Antik Yunanca, Demotik ve Hiyeroglif ile yazılmış Rosetta Taşının (Reşid Taşı) çözümlenmesi 5500 yıllık Mısır uygarlığını aydınlatmıştır. Replikası Kahire Müzesinde; orjinali British Museum da bulunan bazalt taş beni en çok etkileyen eser olmuştu.
Yazı yazmak da aslında tarihe bir not düşmek, sizden sonrakilere bilgi birikiminizi, duygu ve düşüncelerinizi aktarmak ve hediye etmek. Bir ara günlük tutmuştum. Dönüp okuyunca neler hissettiğimi zihinsel olarak tekrar deneyimlemek müthiş geldi; yazı kalıcı imiş.
İnsanın birikimini diğer insanlar ile paylaşması güzel bir miras örneği: hani kimisi çeşme yaptırıyor, bazıları okul, kimileri saray, bazısı tapınak, kimisi de köprü... Geleceğe yazı bırakmak da aynı kategoride. Bir tür hayrat ya da unutulmama çabası. Tarihe imza bırakmak.
Yazının yok olması medeniyeti sıfırlamakla özdeş. İlkel mağara yaşamına dönüşü başlatmak gibi. Talim-i esma insanoğluna özgü bir bahsedilmişlik. Yüce bir birikim, insanı eşref-i mahlukat yapan mihenk taşı.
Yazı yazın iyi gelir. Ben kendimi tekrar çok geç keşfettim. Bir dönem arkadaşlar ile siyasi yazılar yazıyorduk öğrenci evinde. Bir gün takip ediliyoruz korkuyla yakmıştık yüzlerce sayfayı. Öz-sansür uyguladık kendimize ve beynimize. Uçtu gitti hepsi. Yılların birikimi. Artık hiç bir siyasi yazı yazmıyorum. Yazmaya da değmiyor gerçi.
Yazmak terapi gibidir bazen. İnsan unutmaya meyilli bir beyin ile doğuyor. İyi ki de unutuyor demediğiniz şeyler için yazın. İyidir ve iyi gelir bünyeye.
Yorumlar
Yorum Gönder