Mevsimlere Dair
Bu yazıyı bol yağmur ve gökgürültülü bir gecenin sabahında yazıyorum. Hava sıcaklığının ciddi biçimde düştüğü ve sonbahar yağmurlarının şiddetini hissettiğimiz günlerden birindeyiz. En azından bu bölge böyle! Son yıllarda ayırt edilemeyecek biçimde birbirinin içine geçen modern zamanlardan bahsetmek istedim. Çağrışımları değişen mevsimlerden...
Tıpkı ay, yıl, milenyum ve salise gibi mevsimler de lineer/çizgisel düzlemde ilerliyor gibi görünen zaman mefhumunun döngüsel birimlerinden birisi aslında. Yani, yeryüzü var oldukça tekrar edecek kendini külünden yaratıp tekrar tekrar doğacak bir doğa olayı.
Dünyanın hareketi başlığı altında gece ve gündüzün oluşumu ile birlikte mevsimlerin oluşumu da anlatılır ilk okuldan bu yana alınan derslerde. Evrende bu şekilde dört mevsimi yaşayan başka gezegenler var mı bilmiyorum, ancak yaşadığımız topraklar yeryüzünün en güzel coğrafyalarından birisi. Arzın üzerinde dört mevsimi teneffüs edebileceğiniz, yazı ve kışı aynı anda bile yaşayabileceğiniz ender güzellikte bir yerdeyiz.
Yeryüzünün uzun jeolojik tarihinde mevsimlerden daha büyük iklimsel çağlar var. Henüz tecrübe etmediğimiz dönemlerin varlığını okuyor ve 'buzul çağı' gibi büyük iklimsel 'döngülerin' tüm canlı yaşamını etkilediğini öğreniyoruz. Küresel ısınmanın yan etkisi olarak mevsimsel kaymalara hep beraber şahit olmaya başladık bile. Hemen her şeyde olduğu gibi insan tamahı yeryüzünün dengesini bile bozacak kadar pervasız.
Gelecek neslin aktif temsilcilerinden birisi olan Greta Thunberg gibi büyük savaşçılara kulak vermek gerekiyor. Haziranda Nisan yağmurları, Mayıs ayında kar görmek normal olmamalı. Şarkı sözleri bile anlamını yitirmiş durumda.
Sözde yeryüzünü imar etmekle vazifelendirilmiş bozguncu insanoğlunun arsızlığı yüzünden doğanın biyolojik saati teklemeye başladı. Yeryüzünde sıcaklıkta yaşanacak bir kaç derecelik sabit fark tüm yaşam için bir tehdit haline gelecek. Bazı şeylere müdahale edemeyiz elbette, ama kapalı bir eko sistemde var olan dengeye göz göre göre zarar vermek de açgözlü insanın sonunu getirecek bu gidişle...
Gelecek nesiller de Ağustos güneşinde ısınsın, kırkikindi yağmurlarında ıslansınlar, Martta şaşkınlaşıp; Mayısta papatya falı baksınlar, yeni yıla kartopu atarak girsinler... Fena mı olurdu?
Yorumlar
Yorum Gönder