Ana içeriğe atla

Simple is beautiful.

İtiraf ediyorum: basit güzeldir, sadelik iyidir. 

İtiraf ediyorum: basit güzeldir, sadelik iyidir. 

Çok uzun zaman önce - öğrenci iken - alabildiğince sade ve basit bir hayatım olsun istemiştim. Her anlamda sadelikten bahsediyorum. Eşya sahibi olma ve zihinsel olarak sadelik. Tüm yüklerden alabildiğince arınıp, az ile yetinme üzerine kurulu bir hayat sürmekti hedefim. 

Elbette bu çok mümkün olmadı. Hayat müşterekti ve "elalem" diye birileri??? vardı ve insanoğlu fıtratı gereği içtimai bir mahluktu (bkz. sosyal hayvan!). Zamanla öğrendim - aslında öğrettiler bir biçimde - El-Alem oldukça etkili bir sosyal tanrı imiş insan hayatında. O nedenle el-Alem tanrısı, pek çok diğer yarı-tanrı gibi hayatımıza müdanasız müdahale etti. Evlerimize daha çok mobilya, üstümüze daha çok urba aldık bu tanrının gazabına düçar olmamak adına. 

Hiç giymediğim ama (sen müdürsün illaki lazım olacak diyen "sözde bir hırka bir lokmacı" bir akademisyen arkadaşın zoruyla) zamanında aldığım ve bir kez bile giymediğim dört takım elbise olduğunu fark ettim dolapta. Meğerse bir erkek olarak ne kadar çok çantam varmış bir yerlerde duran - kadınlarla elbette yarışamam bu konuda...

Erkekler kadınlardan biraz daha farkı hareket ediyor alışveriş konusunda. Spor kıyafet dışında bir teknoloji meraklısı olarak maalesef sürekli mevcut teknolojiyi yeniledim, çok anlamsızca.  Laptoplar, tabletler, sayısız cep telefonu. İngiliz bir arkadaşım 70 TLlik çok eski bir tuşlu telefon ile üç yıl geçirdi yanımda; SMS atmaya bile ihtiyaç duymadan ölmeden yaşadı, onun yerine her ay kitap alıyordu bir sürü. 

Alışveriş bağımlılığını kendisi için rasyonalize etmeye çalışan başka bir arkadaşım; "en iyi depresyon tedavisi alışveriş yapmak" demişti, en azından bir şeyin oluyor" öncülüne sığınarak. Bir İngiliz deyimi var: "The difference between men and boys is the price of their toys!" Güzel tespit aslında biz erkeklere dair... 

Kadınlar - özellikle de resmi işlerde çalışanlarda alışveriş isteği biraz daha yoğun olabiliyor. Anı biriktirmekten ziyade çanta ve ayakkabı biriktirmek mi daha kalıcı ve keyifli geliyor acaba pek çok kadına? Takı koleksiyonlarını zikretmiyorum hiç! Herhangi bir suçlama ya da ayrımcılık yok sözlerimde. Bu en başından beri kadın doğasında bu var...  

Eskiden öğrenci olmanın verdiği hürriyet ile sınırlı sayıda ayakkabı, tişört ve kot pantolon ile yıllar geçebiliyordu. Elalem kişileri o zaman daha uzakta idi ya da kendilerini pek takmıyorduk fazla... Gerçi paramız da yoktu 😀.  

Sade yaşamak ve dingin bir zihne sahip olabilmek güzel olsa gerek. O yaşam tarzının erişilmesi kolay olmayan üst düzey bir zihinsel olgunluk seviyesi olduğunu düşünüyorum hep. Hayatı belki bu kadar karmaşıklaştırmamak lazım. Eşyaların çokluğu değil yaşanmışlıkların bolluğu keyifli imiş - sonradan anlıyor bunu insan...  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...