Dördüncü Öykü
Pek Sıradan Görünen Bir Buluşma Öyküsü
Soğumaya yüz tutmuş bir akşamüstü. Gökyüzü kızıllığını göstermeye başlamış. Sonbahar. Sararıp düşen yapraklar kısa süre önce yağmış yağmurun etkisiyle nemlenmiş olan asfalt yol üzerine kah yapışmakta; kah bir o yana kah bir bu yana yelin etkisiyle savrulmakta..
Pekte işlek sayılmayacak kasaba yolu her zamanki gibi akşamın hüznünü mucur ve zift ile karıştırmış, ara sıra geçmekte olan arabaların, traktörlerin,kamyon ve kamyonetlerin lastik kokuları ve egzoz gazlarıyla paylaşmakta... Saat altı civarı ve Pazar günü. Yol, kendilerini yoğun bir şekilde gelen haftanın habercisi olan Pazartesiye hazırlamakta olan insanların dinlenme kaygılarının doğal bir sonucu olarak yalnızlaşmakta. Yapraklar arasında yankılanıp sonrada gökyüzünde kaybolan araçların motor sesleri dışında kulaklara pek bir şey çalınmamakta...
Azizler Köyü’nü anayola bağlayan çamurla karışık toz ve topraktan oluşan şose yol yürümeye pek elverişli olmayan bir hal almıştı. Yaklaşık bir buçuk kilometre olan bu patikamsı yolda; gerek kasabaya gitmek, gerek civar köylerde kurulan hayvan pazarlarına ulaşmak, gerekse de yolun öte tarafında kalan tarlalara uğramak için her gün onlarca insan gelir giderdi. Bu, yaz kış değişmeyen bir yazgı gibi tekrarlanır durur ve yolun düzeltilmesi için her nedense bir girişimde bulunulmazdı. Belki tembellik belki de umursamazlıktı bunun nedeni.
Bunları düşünerek köyden anayola doğru ilerlerken aklı karıştı Hasan’ın. On dokuz yaşındaydı ve kendisini bildi bileli bu yol hep aynıydı. Aslında o da artık pek önemsemiyordu. Geçen Cuma – daha iki gün önce - kasabada yeni açılan markette bir iş bulmuştu; depodan getirilen ürünleri raflara dizecek ve bazen aralıksız on iki saat çalışması gerekebilecekti.
Patronu, köylerinden yıllar önce çıkmış, gurbet ellerde çalışmış; para kazanmış akıllı bir adamdı. Uzaktan akraba olmaları, Hasan’ın dürüstlüğü, babasının yeni vefat etmiş olması gibi şeyler bu işe alınmasını sağlayan nedenler arasında sayılabilirdi.
Hasan’ın önünde sadece bu çamurlu yol değil aynı zamanda da “koca bir askerlik; uzaktan bakıştıkları Gülnaz’la mutlu bir gelecek ve de daha iyi bir iş” gibi çözüm bekleyen hayati adımlar vardı. Henüz askerlik kağıtları gelmemişti ama en az bir yıl – askere gidene kadar - markette çalışabilir; annesi ve kız kardeşine bakabilir, sigortasını başlatabilir ve belki de kenara biraz para bile koyabilirdi.
#tesadüföyküleri
#nevfelbaytar
Yorumlar
Yorum Gönder