Dua
En beğendiğim Selçuk Erdem karikatürlerinden birisi bu. Her önüme çıktığında muhakkak tebessüm ettiğim ama bir o kadar da üzerinde düşündüğüm bir karikatür. Belki de bu nedenle sevdiğim bir karikatür. Dua kavramının özünü yakalayan ve gitmesi gereken yere ulaşamadan, yarı yolda yenilip biten ve karşılık bulamayan istek ve beklentiyi bu kadar güzel anlatabilirdi çizgiler.
Paganlar, ilkel kabile dinleri ve en büyük monoteist dinler de dahil olmak üzere; istisnasız her inanışta görebileceğiniz bir istek bildirgesi, yalvarma, niyaz ve yakarma demek dua. Kelime kökeni itibariyle davet ve da'va kelimeleri ile aynı çekim grubundan geliyor imiş. Ansiklopedik olarak ise, “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vâki olan talep ve niyaz” diye tanımlanmış. İnsan doğası gereği zannederim bir ihtiyaç. Bitkin, zayıf, güçsüz, çaresiz ve sonuçsuz hissettiğimiz her durumda baş vurduğumuz bir iletişim aracı dua. Siz isterseniz buna "olumlu mesaj" deyin... Aslında fark etmiyor.
Dua kavramı aslında din ile ilintili değil; doğrudan insan olmak ile ilgili bir kavram. Dua etmek için bir dine mensup olmanız da gerekmiyor. Enduljansa karşı çıkan keşiş Luther'in kiliseye karşı verdiği mücadelenin özünde de bu yatıyordu aslında. Tanrı ile kul arasındaki aracıları ortadan kaldırmak.
Mesajınızın tanrıya ulaşması için herhangi rahibe, papaza, şeyhe veya evliyaya, yatıra, Somuncu Babaya, çula, çaputa, muma, ağaca, yaprağa, tahtaya, metale, heykele, betona, bir kurum veya kimseye ya da herhangi bir ruhban sınıfına ihtiyacınız yok. Elinizi göğe kaldırmaya gerek bile kalmadan aklınızdan isteğinizi geçirmeniz yeterli; uzaylılara yem olmadan mesaj gerekli yere gidecektir, hiç korkmayın; o yolunu bilir. Araya aracılar koyup duanızın değerini düşürmeyin.
Şekilsel olarak çok farklı biçimlerde dua etmek mümkün. Bazı dinlerde dua; şaşaalı törensel bir ritüel olabileceği gibi, bazı dinlerde kurbanlar, hediyeler, tütsüler, ilahiler, ağıtlar, histerik sallanmalar, danslar ve trans şeklinde olabilir iken; aslında ferdi olarak istisnasız her yerde ve her biçimde söyleyeceğiniz bir cümle de olabilir. Yahudilerin ağlama duvarı, Hristiyanların ayinleri, şamanların dansları da birer dua. Eskimolar da dua ediyor; Zulu kabilesi de.
En başından beri insanları dikkatle gözlemlemeyi seven bir çocuk olarak, küçük Ege kasabasında yazları camiye gittiğimde en çok sevdiğim şeylerden birisi insanların nasıl dua ettiğini izlemek idi. Pazarlık yapmayı seven esnaf ruhlu bazı insanlar iki kolunu kocaman açıp, kafayı kaldırıp, gözlerini yukarı dikerek ve de sallanarak yüksek sesle mırıldanır iken, kimileri sessizce boynunu öne eğer, iki avucunu birleştirip gözleri kapalı halde sessizce dudaklarını kıpırdatırdı.
Ben ise, ne kollarımı açar, ne de avuçlarımı yaklaştırırdım. Doğrudan karşıya bakarak, gözlerim açık biçimde tebessüm eder ve hep istisnasız aynı kısa cümleyi tekrar eder ve sonrada ayağa kalkıp çıkar giderdim. Uzunca bir süre uyumadan önce hep aynı cümleyi tekrar ettim kendi kendime. Üzülerek bunları yitirdiğimi fark ettim son yıllarda...
İstediklerinizin yerine gelmesi dileklerim ile...
Yorumlar
Yorum Gönder