Ana içeriğe atla

Pilli Miyango

Pilli Miyango

Bugün Ankara Kızılay'dan geçerken, Bulvar üzerinde yolun ortasında upuzun bir kuyruk görünce bir duraksadım. Meğer İstanbul'daki Nimet Abla millî piyango bayinin yılbaşı bilet kuyruğu imiş. Bu yılki büyük ikramiye kaç para bilmiyorum, hiç merak da etmedim. Benim gözümde büyük ikramiye artış oranı TÜİK'in asla ilan edemediği gerçek enflasyon artış oranını gösteriyor her yıl ülkedeki 🫣. 

Bizim istatistik biliminin nasıl işlediğinden bi-haber halkımız bilet kuyruğunda en çok satış yapan Nimet Abla'dan şansını denemek için güzel bir Ankara pazar gününde kuyrukta gününü heba ediyordu. Bu arada aslında Ankara'nın milli piyango markası Ali Haydar'dır. Gama işhanının önünde satış yapar ve o da uzun bilet kuyrukları ile meşhurdur Aralık ayında. 

Bizim jenerasyon belki bilir. TRT'nin tek kanal olduğu dönemlerde devlet; Milli Piyango İdaresi için reklam filmleri yaptırıyordu. Zeki Alasya - Metin Akpınar ikilisinin hem eğitici hem de bilgilendirici reklamları oluyordu o dönem. Onların bazı replikleri herkesin diline pelesenk olmuştu 70 ve 80lerde. Milli piyango diyemeyen Zeki Alasya afezik bir dil sürçmesi ile "pilli miyango" alın diyerek teşvik ediyordu insanları büyük ikramiyeyi kazanmaya. 

İşçi babam ve müteahhitliklik yapan amcam sıkı takipçisi idi piyango biletlerinin uzun yıllar boyunca. Hatırlıyorum babam 1971 yılından itibaren belki de otuz yıl boyunca istisnasız her çekilişe en az bir bilet alarak katılmıştı. Bazı çekilişlerde beş altı bilet birden almış. Yıl başlarında onar bilet kimi zaman. Tam bir valiz dolusu - hiç ikramiye vurmamış yüzlerce biletten oluşan bir "milli hüsran" koleksiyonu vardı evde; her biri tablo gibi... Arada o valizi açıp, elle çizilmiş resimleri incelerdim. Farklı gündem ve konularda çizilmiş sanat eserleri idi aslında. Benim piyango biletleri ile tek ilişkim bundan ibaret oldu bu yaşa kadar. Ötesi hiç olmadı. 

Şimdi o kadar çok alternatif var ki. Spor Toto, Loto, Sayısal, Şans Topu, Kazı Kazan, vs vs. İddia vb online bahis/bet siteleri üzerinden çok büyük paralar dönüyordur tahminimce. Batan paralar ve mutsuz insanlar. Kıbrıs gibi yerlerde kumarhaneler de bu işi farklı biçimlerde yapıyor kollu makineler ve kurpiyerli loş ve bedava içkili masalarda... Kripto para da galiba büyük çaplı yeni dolandırıcılık yöntemi. Göreceğiz ileride... Kasa daima kazanır çünkü...

Uzun süre düşündüm. "Bana neden hiç bir yerden para veya ikramiye çıkmıyor diye? Çok mu şanssız birisiydim acaba? Yoksa babamın millî piyango laneti - gelip şans eseri bula bula - beni mi bulmuştu? Sonra öğrendim neden hiç şans oyunlarında kazanamadığımı, tamamen tesadüf eseri öğrendim elbette şansızlığımın nedenini Ankara AŞTİ Emek girişinde sürekli aynı cümleyi bağırarak söyleyen milli piyangocu amcayı duyunca: 

"Almazsan çıkmaz!", diye bağırıyordu bilet satıcısı. "Almazsan çıkmaz!" Ne kadar doğru bir tespit dedim içimden. Almazsan bilet tabi ki sana çıkmaz! Felsefe - mantık - içinde totoloji denen bir başlık vardır. Süleyman Demirel'in (genelde büyük siyasetçilerin ve dolandırıcıların) kullandığı bir yöntemdir totoloji. "Dün dündür, bugün bugündür. Yollar yürümekle aşınmaz, Herkese iki anahtar" gibi Türk siyaset tarihine damgasını vurmuş sözler aslında teknik olarak birer totoloji. Bana oy verirseniz hepinizi dolandıracağım demek... Çok şey söylüyormuş gibi yapıp bir şey söylememe sanatı totoloji. Demogoji madalyonunun diğer yüzü. 

Hiç şans oyunu oynamadım. Babam ısrar edip  istediği için Ankara'dan memlekete giderken bir kaç kez bilet almıştım ona, kırılmasın diye... En az 25 yıl önceydi o da. Bir kaç yıl önce bir konferans için Kıbrıs'ta iken casinoya inip sırf denemek için 20 TL'lik jeton alıp kollu canavarlardan çevirmiştim; 30 saniye sürmedi paranın uçması. Hala üzülüyorum o giden paraya. Tabiki bir şey çıkmadı. Aile geleneği zannederim. 

Nedendir bilinmez alınteri ile kazanılan paranın iyi bir şey olduğunu düşündüm tüm ömrüm boyunca. "Başka yollarla" havadan gelen her bir kuruşun fitil fitil burnumdan geleceğine ve bana asla yaramayacağına inandım hep. Saflık işte. Bir sürü kişi (özellikle de yönetici olduğum dönemdeki mevkidaşlarım) görevim gereği bir takım "yüzdeleri" almadığım için benim salak olduğumu düşünüyor bu tür konularda - onlar yüzüme söyleyemese de böyle düşündüklerini ben biliyorum. 🤫

Klasik bir Yeşilçam repliği benimkisi. Kumarda kaybeden aşkta kazanırmış avuntusu... İşin tuhaf tarafı ortada oynanmış ve kaybedilmiş bir kumar veya iddia da yok. Aytmatov'un dediği gibi; aşkta kazanmak için de ciddi emek ve çaba sarf etmek gerekiyor. Alınteri ile para kazanmak gibi bir şey sevgi ve aşkta kazanmak ve onun sürekliliğini devam ettirmek aslında. 

İstatistiksel olarak asla doğru olmadığını bilsem de benimkisi safdilli bir umut işte: herkesin bahtı açık olsun 😊...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...