Ana içeriğe atla

Kendinde Kaybolmak

Kendinde Kaybolmak 

Avusturyalı şair Rainar Maria Rilke; "Tek gerçek yolculuk, insanın kendi içine yaptığı yolculuktur", demiş. İnsanın kendini anlama ve tanıma çabasının ne denli zor bir zihinsel uğraşı olduğunu sert bir biçimde yüzümüze vururken. Değişim Heraclitus'un dediği gibi kaçınılmaz. Düşünen ve akleden her insan için değişim ve dönüşüm kaçınılmaz.  Aslında değişim dediğimiz şey insanın kendini bulma çabasından öte bir şey de değil. İçe; kalbin ve zihnin kuytu ve girdaplarına doğru yapılan bir arayış ve bu arayışta kendini bulma ya da kendinden uzaklaşma yolculuğu kast ettiğim... 

Hayatın kendisinin başı ve sonu olan bir yolculuktan ibaret olduğunu düşündüm hep, ta küçüklüğümden beri. Bunun muhtemelen nedeni ise büyük dayımın evinde, kuzinenin dirsek borusunun üstüne denk gelen kirişte belki de kırk yıldır asılı duran bir tasvir vardı çerçevelenmiş insanın yolculuğunu beşikten mezara kadar görsel kitsch tarzında anlatan. Başka bir şehirden gelip büyüklere yaptığımız bayram ziyaretinde - el öpme faslından sonra - resmin tam karşısındaki çekyat tarzı koltukvari kanepede oturup sürekli o gezegenler, mezarlar, yollar vs ile dolu tuhaf ezoterik ve sofist sembolleri olan o soluk resimsi tasviri incelerdim çocuk aklımla: "Dünya bir handır; bizler de birer yolcu!" ifadesini algılamaya çalışırken.

Reel anlamda bir yerden başka bir yere taşınmak üzere yolculuk yapmıyorsanız - mecburi iş ve göç maksatlı mekan değişiklikleri ve çok uzun yazlık tatilleri hariç -  genelde olabildiğince hafif seyahat etmeyi tercih edersiniz, değil mi? Bir ya da iki çanta en fazla. Hayatın da böyle olduğunu düşündüm hep ruhu göçebe bir fani olarak. Çok yük sahibi olduğunuzda ruhen ve bedenen yer değiştirmek ağır gelir insana; mali ve duygusal bağlar ve zincirler bizi birer pranga gibi sabitler bir yerlere; değişime direnç korkusuyla katmerlenerek, artar kalınlığı bizi bağlayan urganların.

Dilbilimin alt konusu pragmatics'te kullanılan bir terim var Türkçesi olmayan: çok sevdiğim bir kavram "deixis" (dayksiz diye okunuyor). Anlamı bazı kelime ya da ifadelerin söylendikleri bağlama göre anlam kazanması demek. Yani "ben, sen, o, şimdi, bugün, burada, orada, gibi mekan ve zamir bildiren ifadelerin değişmesi demek. Belli bir yaştan sonra çocuklarda zihinsel olarak oturan bir kavram deixis. Hiç unutmuyorum; kızkardeşim üç yaşlarında iken yatılı okulda okuyan abimi yaz tatilinde Muğla'da değilde Kütahya'da görünce: "Aaaa, senden Muğla'da da vardı bir tane!", demişti; mekânsal değişikliği o yaş grubunda kavrayamamış olması hasebiyle. Zaman, mekan ve kişinin farklı bağlam ve ortamda da farklı biçimlerde evrileceğini ve var olabileceğini geç öğreniyoruz şu hayatta. 

Bizler de bu çocuksu algı kaymasının daha gelişmiş bir yetişkin versiyonunu yaşıyoruz değişik Matrixvari bir tür simülasyonun içinde. Var olduğumuz bir uzamsal yaşam formu var; üstümüzde et, kas, kan ve iskelet giydirilmiş bir bedene sarmalanmış hâlde algılamaya çaba sarf ediyoruz benliğimizin ve varlığımızın nedenini. Doğu felsefesinde 'nirvana' dedikleri belki de bu tür bir yolculuğun zihinsel son durağı... 

İnsanın kendini arayışı yolunda sarf ettiği her çaba aslında ömür dediğimiz hayatı kişisel ve bireysel olarak anlama ve değer biçme uğraşısının meyveleri olacak. İnsanın kendini sorgulaması ve anlaması yolunda ilerlemesi belki güç görünebilir ama kesinlikle yapılması gereken bir yolculuk...

Herkese kendi yolculuğunda dirayet, itidal ve dinginlik diliyorum...  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...