Ana içeriğe atla

"İnsanlık ve Hayvanlık" Arasındaki İnce Çizgi

Konya ve Mamak'ta yaşanan hayvan katliamları yine insan ve hayvan kavramları üzerinde bir daha düşünmemiz gerektiğini ortaya koydu. Ne haberleri okuyabildim ne de videoları izlemeye cesaret ettim. Haberin başlığını okumak bile yetti bir insan evladı olarak hayvan ve insan türünün caniliğini sınıflandırma konusunda.  

Kullandığım başlık aslında çok yanıltıcı. Sanki 'hayvanlık' çok acımasız da 'insanlık' yüce bir mahlukat türüne dair bir kavramı anlatıyor gibi görünüyor... Ama pratikteki uygulamalar öyle değil maalesef. Etik, vicdan, pişmanlık, sorumluluk ve akletme gibi sadece insan türüne ait üst düzey melekelere sahip bir canlı türü olarak ne gariptir ki insan türünün zulmünün ve acımasızca eziyet etmesinin üst sınırı bile yok. 

Hayvanlar özellikle de vahşi hayvan kategorisine giren türler belgesel kanallarında izlendiğinde, başta korkutucu görünebilir. Ama dikkat ederseniz bu vahşi saldırı ve parçalama görüntülerinin tamamı hayatta kalma ve beslenme ile ilgili görüntüler. Biyolojik süreçler açıkçası. Hiç bir hayvan eziyet etmek, katletmek, acı çektirmek için başka bir türdeşini zorbalık kullanarak organize planlama yaparak kasıtlı biçimde yok etmiyor. Ya da gereksiz yere ihtiyaç dışında tahrip etmiyor. Yaşamsal bir kavganın ürünü vahşet gibi gördüğümüz o sahneler?

Ya - kendine insanoğlu diyen - bizlere ne demeli? Dini terminoloji üzerinden ifade etmek gerekirse ins'an; sözde "eşref-i mahlukât", yani canlıların içinde en üstünü ve en şereflisi. Yüce bir varlık. Ama diğer taraftan da "esfel-i safilin", yani aşağıların en aşağısı da olabiliyor. Aynı mahluk için iki ayrı uç; bunda elbette kendi başına karar alabilme ve irade gücünün insanda olması etkili. Yani insan dilerse, korkunç bir varlığa dönüşebiliyor. İsterse katliamlar, pogrom-lar yapabiliyor.  

İnsanlık tarihi savaşlar, katliamlar, yıkımlar ve hatta insanların acı biçimde ateşlerde yakılmasına bile şahitlik etti. İki dünya savaşında yok edilen milyonlarca genci ve yok yere katledilen sivil yaşamları düşününce çok da garip değil insanın zulmü. Dört yıl önce şu anda savaş halinde olan Kiev'de Savaş Müzesini görmüştüm. Çocuklara yapılan işkencelerin sergilendiği bir bölüm vardı. Hıçkırarak ağlamıştım oradaki eşyaları ve çocuklara takılan prangaları ve dikenli telleri görünce. Avrupa'da işkence müzeleri var. Daha bir kaç yıl önce ABD kontrolündeki Guantanamo hapishanesinde yapılan işkenceleri hatırlamak bile hukuk devleti ve medeniyet kavramlarını sorgulattı bize tekrar.  

Yeryüzünün en bozguncu en tahripkar mahluğu insan. Bazen yapılanları, duyup, görüp, okuyunca insan yeryüzündeki mevcudiyetini ve gayesini sorgulamıyor değil... Hele de barınmak ve korunmak için gelen canlılara yapılan zulmü görünce. Islah olması gereken tür biziz galiba... Ne dersiniz?
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...