O da sevecekti, işi çıktı galiba... Yoksa kesin o da severdi...
Ne yürek yakan bir cümle.
Bu yazıyı bugün paylaşımlar arasında gördüm. Anonim bir söz. Duvar yazısı - graffiti gibi bir tarzda yazılmış. Yıkılmak üzere olan, sıvaları dökülmüş eski bir kagir binanın dış zeminindeki bir duvara yazılan türlerden bir yazı bu. Kenar mahallenin hayta delikanlısına inceden mesaj veren o eski evin mutsuz ve müzmin bekar kızının sitemi gibi sanki...
Bunu yazan kız, erkek yada platonik aşkzede de biliyor ki - sevdiği başka biriyle şimdi. Ya da başka bir şehirde. İşi çıktı çünkü... İşi çıkmak - hepimiz de biliyoruz ki - bir kaç saatlik bir meşgale. Olsa olsa en fazla üç beş gün. Sevmeye engel olacak kadar uzun da değil. Olamaz da... Buradaki yürek dağlayan sitemi - iç çekişi hissetmemek mümkün değil. O kalp sızısı, o inceden derine saplanan ve orada düğümlenen bir onulmaz aşk acısı bu... Yakıcı bir o kadar da dağlayıcı.... Yürek burkan türden...
Bu yazı gerçekten beni derinden etkiledi. Haftalardır gerçekten bir türlü geçmeyen boğaz ağrıma inat, göğsüm daha da sıkıştı ve boğazındaki düğüm katlandı. Bu duvar yazısı karşılıksız sevmenin, sevip de cevap alamamanın ne olduğunu hatırlattı. Tek taraflı sevmeye nasıl tatlı ve masum bir mazeret üretilebilir onun en nahif örneğini verdi buradaki isimsiz ve biçare sevgilinin çığlık çığlığa attığı sessiz ağıt....
Karşı tarafın sizi sevmesini bekleyip - umarsızca çekip giden - ortadan kaybolan sevgiliye (ya da sevgili olduğu zannedilen gamsız ve umarsıza) bir gönderme bu. Tıpkı Anadolu insanının güzel manileri, onulmayan gönül yaralarına sürülen aşk acısının dermanı olamayan merhemi gibi...
Bazı sevdalar böyledir işte. Belki de bu yüzden onların adı aşk olarak kalıyor, diğerlerine sevda diyoruz biz. Kavuşmayı, sarılmayı hicran ile takas etmiş derin sevdalara dair şeyler bunlar: aşk gibi kızıla çalan kırmızı ve karşılıksız ve çaresiz ve beyhude... Biri severken öbürü çekip gider ve bu aşk burada bitmez. Aksine derinleşir. O keskin bıçakla aralanan acının yürekte kanırtmasının verdiği o yokluk ve terkedilmişlik hissi derinleşir. Zamanla üstünü küller kaplar ama o kor hep orada bazen ılıklaşır, dinginleşir ama bazen de bir hatıra, bazen bir imge, kimi zaman da bir çağrışım ile sıcaklaşır, alev alev alazlanır.
Bizler galiba bu sevdaların adamıyız... Sevmekte İşi Çıkanları Sevenler Kulübünün müzmin biçareleri... Kadın veya erkek. Nereden sevdim o zalimi şarkısı kulaklarında çınlayan derbederleriz biz. Belki de bazen - kim bilir - başkaları için işi çıkıp giden habersiz sevgili biziz? İşi çıktığı zannedilen bihaber adamlar veya kadınlarız biz. Bir şairin dediği gibi: herkes birinin öyküsündeki kötü karakter - belki de. Bilmeden, bilerek, şartlar gereği...
Bir duvar yazısı neler yazdırdı bana onulmaz aşklara dair...
O da beni sevecekti. İşi çıktı galiba... Yoksa kesin o da severdi...
Kalın sağlıcakla...
Yorumlar
Yorum Gönder