Deizmin Önlenemeyen Yükselişi
Bugün geç kahvaltı (moderincesi brunch - bıranç deyü okiniir, babo...) yaparkene ve elimde telefon oraya buraya zıplarkene, bir habere denk geldim T24 online haber sitesinde. Oysaki kendime çok söz vermiştim ve demiştim ki "oğlum, koçum, yiğidim, narsistin önde gidenim, Nevfel'im, kendimin efendisi, biricik kendim, bak siyaset ile ilgili bir şey yazma!" diye en az yüz kez kendimi tembihlediydim sana halbuküsüm. Sözümden cayıyorum. Yazcam gari...
Vikipedi söyle tanımlamış deizmi: "Deizm veya yaradancılık, din, peygamber veya vahiy aracı olmaksızın bireyin akıl, gözlem, sezgi gibi yollarla Tanrı'nın varlığına inanmasına dayalı bir felsefi görüştür." Yani Türkiye bağlamında (Avrupa'da Hristiyanlık, Hindistan'da Budizm, Uzakdoğu da Şintoizm de olabilirdi bu aslında) İslam'a referans vermeden inandığı üzere yaşamak diye basitçe aktarılabilir... Deizm, ateizm değildir kesinlikle. Çoğu hardcore ateistin bile görüşlerinin artık mütenakıs olduğu da ortada iken... Richard Dawkins'in The God Delusion kitabının onuncu yıl özel baskısı üç yıldır masamda bana melul melul göz kırparken...
Son kertede, başka bir yükselen görüş daha söz konusu yeni nesil gençler arasında: Agnostisizm ya da bilinemezcilik, en yaygın ve bilinen tanımıyla, tanrı veya tanrısal varlıkların bilinemez veya varlığı ile birlikte yokluğunun da kanıtlanamaz olduğunu savunan bir felsefi görüştür. Bunun bir alt kolunda ise, agnostik teizm var ve bu da esasen dinsiz bir felsefe ve agnostisizm ve teizmi belli özellikleriyle birleştirdiği için bu ismi almış bir görüş. Özünde bir tanrı inancı yok da değil...
Oldukça muhafazakar bir çevrede büyümeme rağmen, ailemizde ve akrabalarımız arasında imam hatip lisesinde okuyan olmadı ama çok yoğun biçimde oradan mezun üniversiteli arkadaşlarım oldu - gerçi çoğu sonradan felsefeye yönelmiş çok ileri düzeyde her fraksiyondan okuma yapan arkadaşlardı. Ev arkadaşlarım arasında ODTÜ felsefe ve sosyoloji okuyanlar vardı.
Sonra işe başlayınca 12 yıl boyunca yılda iki kez İngilizce kurs vermek için davetli olarak Ankara Üniversitesi ilahiyat fakültesinde özel ders verdim akademisyenlere... Türkiye de görebileceğiniz en açık görüşlü, düşünmeye ve tartışmaya en yatkın, felsefe tartışmalarına çok açık, ateizmi dibine kadar solumuş bir sürü akademisyen öğrencim oldu. Çok fazla yayın çevirdim Türkçe'den İngilizceye. Makale çevirilerini yaptığım kişilerin çoğu tarih ve felsefe alanında doçent ya da profesör oldu şimdi.
Konu imam hatip okullarına gelince şunu belirtmek gerekiyor. Son dönemlerde, siyasi konjektür ve rüzgarın etkisiyle popülaritesi çok arttı bu okulların. Fen liseleri, Anadolu liseleri yerine çok yoğun bir imam hatip okulları furyası oldu. Proje okulları, Anadolu lisesi tarzı yabancı dille eğitim yapan projevari imam hatip okulları açıldı. Zannederim ilahiyat fakültesi sayısı 108 idi en son.
Sonuç olarak gözlemlediğim ve bir takım akademik ve sosyolojik çalışmalara yansıyan da şu: Dindar nesil yetiştirme projesinin büyük oranda çöktüğünü ve gençler arasında deizim, agnostik teizmin çok hızla yükseldiği ortada. Üstelik hiç olmadığı kadar en çok bu dönemde olması da şaşırtıcı değil mi ? (vallahi bence hiç değil hem de hiç!!!!).
İnsanlar bir dine, bir görüşe inanmaları için bir yola girdiklerinde (sosyal genetik olarak anne babadan din devralan gelenekçi ve kaygısız ve kayıtsız bilinçsiz takipçilik yapan milyonlarca insanımızdan bahsetmiyorum burada!), o dini araştırır ve yaşayanları gözlemler. Sonradan Müslüman olan Cat Stevens'ın dediği gibi: önceden Kur'an'a değil de müslümanların yaşantısına baksaydim Müslümanlığı seçmezdim...
Galiba bugün yaşanan da bu. Asrı Saadeti örnek alarak çıraklık dönemi ile yola koyulan, Sırat köprüsünü geçmek için, kanatlı burak bekleyen, iki metrekarelik kefen, bir lokma bir hırka bize yeter diyenlerin altındaki Mercedesleri, oturdukları havuzlu villaları, kocişime kahvaltı - she is a bride! paylaşımlarını görünce - perhiz, lahana turşusu - intermittent fasting - derkene botokslu dudaklarımla oha felan oldum aşkitolarım benim..
Haberi hiç harfine dokunmadan alıntılıyorum, buyrunuz:
Kamuoyunda “Cübbeli Ahmet” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, İmam Hatiplere yönelik eleştirileri sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisini aradığını ve "böyle nasıl konuşursun" dediğini söyledi.
Geçen aylarda İmam Hatip okullarıyla ilgili “Çocuklarınızı imam hatip, ilahiyata göndereceğinize düz ortaokul ve liselere gönderin. Düz okullara gönderin daha az hasarla çıkar. Ben bunu gördüm denedim” ifadelerini kullanmıştı.
CNN Türk’teki Tarafsız Bölge programında bu konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan telefon aldığını ifade eden Cübbeli Ahmet yaşadıkları tartışmayı şöyle anlattı:
“İmam Hatip konusunda aradı beni. Dediler çok sinirli dedim olsun ben de sinirliyim. Çok açık konuşamam ama 15 dakika konuştuk. Böyle konuşursan 1 milyon 300 bin imam hatipli var bunlar seni sevmez dedi. Sevmesinler dedim. Ben kimse tarafından sevilmek beğenilmek için konuşmuyorum.
İfadem aşırıya kaçmış olabilir ama FETÖ işinde de 2009’da bunlar dini batıracak derken fitne çıkarıyorsun Ahmet efendi dediler, sonra haklı çıktığım gibi burada da bir ön alınsın demek istedim. Yav dedi bir Ahmet Hakan gibi imam hatiplinin programında nasıl böyle konuşuyorsun sen böyle dedi. Ben doğru bildiğimi herkesin programında konuşurum dedim.”
Galiba Eşofmanlı Şefket Hocam hakkını vermiş soruları cevaplar iken... Bir şeyler yanlış yapılıyor. Bunu ilahiyatçı dostlar ile de tartıştık uzun uzun... Alimin görevi uyarmak olmalı... İlim bilmek bunu gerektirir... Hadi hayırlısı bakalım...
Yorumlar
Yorum Gönder