Kadınları Anlama Kılavuzu
Hepimiz biliyoruz. Kadınlar da çok iyi biliyor erkekler de.
Böyle bir kılavuz yok. Hiç var olmadı.
Sadece kılavuzlar var. Her bir ilişki için ayrı ayrı yeni ve yeniden en baştan yazılan kılavuzlar.
Tek bir kişi için de tek bir sabit kılavuz da yok. Aynı kadın (erkek???) ikinci veya üçüncü ilişkisinde tamamen başka saikler ile hareket edebiliyor. Daha önce tahammül ettiği şeyleri bir harakette kesip atabilirken, önceki ilişkisinde asla kabul edilemez olarak addettigi şeyleri daha sindirilebilir addebiliyor bir başkasıyla olan ilişkisinde. Bazı sertlikler yerini kabule - ya da tam tersine bırakabiliyor. Bunun mekaniğini anlamak çok kolay değil. Aslında her yeni ilişkide üç kılavuz baştan yazılıyor zaman içinde - kadının kılavuzu, erkeğin kılavuzu ve o ilişkinin bizatihi kendi kılavuzu.
Erkekler inanılmaz düzler bu konularda, en cahil en eğitimsiz en kaba erkekten, en ince düşünen, dışarıdan prestijli ve entelektüel görünen, "aklıyla düşünen" iyi eğitimlisine kadar, o ilişkideki kadın, hiç ummadığı tepkileri ve durumsal reaksiyonları görebilir erkek denen A tipi basit yaşam formundan.
Ama genel olarak erkekler hep ergen ve büyüme sürecinde tekamülünü tamamlamamış bir tür prototip. Galiba Allah o yüzden Havva'yı daha narin bir biçimde ilk kaba versiyonunun kaburga kemiklerinden (daha esnek ve daha estetik olarak), özenle yaratılan yeni beta versiyonundan kesilip çıkartılan"fazlalıkları" ile düşünme temayülü olan Adem'den daha sonra yeniden ve daha güzel ve estetik biçimde baştan yaratıyor.
O nedenledir ki kadınlar daha komplike yaratıklar. En muhafazakar çevrede yetişen dışa kapalı görünen kadınından en liberal ve özgürlükçü yaşayanına kadar - neredeyse tüm kadınlar bir kaç temel prensipte standart özellikler ile donatılmış durumdalar. Bunlar neredeyse kadın denen üst versiyonda "preinstalled" olarak (önceden yüklü vaziyette) geliyor. Tüm uzun ilişkiler için: şu iki kelime ile formüle edilebilir kadın için kılavuzun temel özellikleri sanki: "ilgi ve güven"... Kadın yaratılışı gereği gösterilen ilgi ile sarhoş olabilirken, baştaki ilgi kaybolduğunda da ilişkide yok olup giderken, karşı tarafa duyduğu güven ile ilişkiyi ayakta tutan ve perçinleyen taraf oluyor. Aldatılma ve erkeğin ikincil ilgi konusu durumuna düşme ise neredeyse tüm kadınları ağır biçimde ruhen rendeliyor... Yaralıyor ve acıtıyor...
Gerisi nispeten teferruat...İkincil kategoriler. Yakışıklılık, kariyer, eline yüzüne bakılır düzgünlükte bir fizik, mali varlık, gönenç, mali zenginlik, zekâ elbetteki çok ama çok önemli kriterler - ama her durumda bunlar deminki iki kriterden sonra geliyor. Tüm bu iki gruptaki kategoriyi birbirine bağlayan ise erkeğin ve de elbette kadının dik ve onurlu duruşu. Ten uyumu ise ilişkinin inşaası esnasında tüm bu kategorilerin hepsini kuşatan bir tür harç malzemesi gibi... Belki tüm ilişkilerin "sine qua non'ı."
Kısa süreli, tensel odaklı ilişkileri buradaki tüm kategorilerin dışında tutuyorum. Orada farklı dürtüler var. Ruh ve aşk devreye girdiğinde mekanik tensel ilişki bile tamamen evriliyor. Duygusal bağ ilişkiyi tensel çıkar ilişkisinden alıp, bir üst mertebeye taşıyor, ki bu da demin yazdığımız kategoriler için birer katalizör olarak ilişkiye ya negatif ya da pozitif ivme katıyor...
İşim gereği kadın yoğunluklu bir işte çalışıyorum. Özellikle İngilizce öğretmenliği ve dil eğitimi alanı büyük oranda kadınların hegemonyası altında. ELT bölümünde okurken de aynı oransal farklılık çok barizdi. Bölümün %90 ı kadın öğrenci idi. Bizim bölümün kızlarının büyük bir kısmı kadın erkek oranının tersinin hakim olduğu fakültelerden mezun mühendisler ve askerler ile evlendiler. Bu doğal bir denge. Doğa böyle bir çekimi yaratıyor sanki... Ben bu temayüllerin dışına çıkarak akademik alandaki bir tıp hekimi ile evli kaldım - çok ama çok uzun süre...
Üniversite eğitimim boyunca (6 yılda) hiç kız arkadaşım olmadı. Kimseyle çıkmadım. Normalde sosyal ve sıcak birisi olmama rağmen, o dönemdeki arkadaş grubunun etkisiyle hem çok çekingen idim hem de orta son sınıfta platonik olarak uzaktan sevdiğim kız evinizin yakınında gerçekleşen feci bir trafik kazasında çok feci biçimde hayatını kaybettiği için galiba biraz da yaralı idim o konuda. Dün İstanbul'daki toplantıda tam 30 yıldır görmediğim bir sınıf arkadaşımı gördüm. Sohbet arasında sen X i mi seviyordun okulda diye sordu. Oysa ben X i hiç hatırlamıyordum bile... Ben dedim Y den uzaktan hoşlanıyordum - onun bundan hiç haberi olmadı, gülerek... Konu bu kadar idi...
Çalışma hayatına girer girmez, kürsünün cazibesi, sevimli güleç bir surat, işine kendini adamış idealist bir öğretmen profili ile- kız öğrencilerin ilgisine ve doğrudan tekliflerine "maruz" kaldım... Çok temiz ve tamamen duygusal çekim idi hepsi hatta çocuksu ve çok masum... İlk kez o yaşta - kadınlarının her birinin ayrı birer tez konusu olduğunu fark etmeye giriş aşamasına adım atmaya başlar gibi olmuştum ki - evlendim... Çeyrek asır boyunca da - iş hayatı dışında - kadınları duygusal ilişki yönetme konusunda farklı bireyler olarak anlama gibi bir çaba içine giremedim...
Yöneticilik yaptığım dönemde kadın iş arkadsjarımızı iş ile ilgili konularda kendi aralarındaki dinamikleri de görerek sadece daha çok gözlem yapma şansım oldu - o kadar.
Son üç - dört yılda - medeni durumumum getirdiği nispi konumsal avantaj ile kadınların dünyasını biraz daha çok gözlemlememe şansım oldu.
Sonuç olarak böyle bir kılavuzun olmadığını ama her bir kadının ilişkide kendisine gösterilen ilgiye temayül ederek ilişkiyi başlattığı sonrasında - güven duyarak ilişkiyi perçinlediliğini ve bu ikisinin kaybı veya azalması ile de ilişkiyi azaltma, dinlendirme veya bitirme sürecine girdiklerini görebildim. Süreler uzun ya da kısa olmakla birlikte herkes her ilişkiden bir şeyler öğrenerek, yaşam heybesine yeni tecrübeler ekleyerek çıkıyor.
Konu sadece bu ilişkiyi istiyor muyuz sorusunu samimi biçimde cevap vermek. Olumlu yanıt veriyorsa iki tarafta ilişkiyi canlı ve diri tutmak için gerekli sorumluluk ve çabayı karşılıklı göstermeleri yeterli olacaktır.
İyi pazarlar şimdiden...
Yorumlar
Yorum Gönder