Ana içeriğe atla

Ying Yang

Ying Yang


Biyolojik saatim ve ritmim alt üst olmuş durumda. Son 60 saatte zannederim sadece yarım saat uyudum. Son iki günün içine ikisi gece biri gündüz üç otobüs yolculuğu (16 saat oturma pozisyonunda), bir aile ziyareti bir tam gün aktif toplantı (ingilizce), üstüne güzel bir sohbet, üstüne gece üçe kadar süren başka bir uzun sohbet. Son kırk günde zannederim tren ve otobüslerde geçen 10.000e yakın kilometre. Üç sahil kasabası, iki defa memleket, 4-5 kez İstanbul, ki çoğu gece yolculuğu idi- günü kazanmak adına, geceden feragat etmek - gündüzden çalmak. 


Sonuç? 


Bugün bir Pazar günü asla gündüzleri uyuyamayan bir metabolizma sahibi bir birey olarak gündüz saat 14den gece 23:30 a kadar dokuz buçuk saat uyuyup kalan yorgun bir beden... Biyolojik ritmimi bildiği için merak eden can yarısı dostlar... Görülmemiş mesajlar, soru işaretleri, ne oluyor diyen çift göz emojileri, seven insanlardan haklı ve yerinde sitemler... iyi ki varsınız... Merak etmeyin sadece dokuz saattir uyuyordum... İyi geldi... 


Bedenine haksızlık eden bir birey... "Özür Dilerim Hayat Senden!" diye bir şiir yazmıştım herkesin huzurunda kendimden özür dilemek için... Vücut enerjimi yıprattım... Farkındayım...


Çok yakın çevremdeki insanlar bilir. Çok ileri düzeyde farklı bir metabolizma ve biyolojik ritim farklılığım var. Nazar 🧿 değmesin, ancak normal dışı bir enerji akışı söz konusu... Euphoria denen - efori - yorgun iken bile kendini enerjik hissetme durumu söz konusu. Gece yarısı sanki alarm kurulmuş gibi aktive olan yarı uyanık yarı uykulu kalan 4:40 rutinlerim... Bir türlü düzene girmeyen biyolojik saatimin gece ve gündüzü kavgası... Vücudum ister istemez yorgunluğa teslim oldu bugün...


Ying Yang kadim bir Çin felsefesi. Hayata bakış açısından tutun da, gece ve gündüze, vücut içinde akan ve sürekli hareket halinde olan iyi ve kötü enerjinin bitmek bilmeyen savaşına, akapuntur uygulamalarında bahsi geçen enerji noktalarına kadar büyük bir içsel mücadelenin, dualismin, iyilik ve kötülüğün, gece ve gündüzün, negatif ve pozitif enerjinin savaşının bitmek bilmeyen mücadelesi resmediliyor ünlü sembolü ile. 


Uzun süre grafik sanatları ile uğraşmış, logo tasarımı ile ilgilenmiş, kadim kültürlerin tarihi ve sanat eserleri (artefects) ile yakından ilgilenmiş birisi olarak Ying Yang sembolünü inanılmaz başarılı buluyorum. Design yarışmalarında en çok ödülü hak eden bir tasarım zira, çok akıllıca düşünülmüş bir basit çizim... İki kontrast renk (ki plastik sanatlar da siyah ve beyaz renk kabul edilmiyor) birbirini alt etmek için savaşıyor... 


Üstelik de bir daire şeklinin içinde veriyor iki küçük daireden evrilen iki yay biçimindeki akışkan iki dalga sembolü ile bu savaşı... Yani sonsuz bir mücadelenin sembolü bu... Siyaha yenmeye çalışan bir beyaz ve beyazı galebe çalmak isteyen bir siyah... İnanılmaz enerji kıvrımları ile bunu yapmaya çalışan bir tasarım ile sembolleşmiş...


Tanrı geceyi uyumak için tasarlamış. Bitkiler, hayvanlar ve insanlar derin bir ritme giriyorlar geceleri - dinlenme ve tüketilmiş enerjiyi yeniden kazanma uğruna ... Ying Yang da göreceğiniz o sinizoidal dalga hareketi ve daire içinde iki uçta yay biçiminde oluşan sivri köşeler ve onun tekrar sörf dalgası gibi kıvrılıp diğerinin üstüne binmesi ve sonsuz devinimin tekrar yaratılması resmedilmiş. Gece gündüzü; gündüz de geceyi sarıp sarmalıyor ve sonsuzluk algısı oluşuyor. Burada dikkat edilmesi gereken şey ikisininde alanlarının eşit olması... ikisine de vücut aynı dengeli hassasiyeti göstermeli...


Ying Yang aynı zamanda tıbbi bir sembol. Çin tıbbı yeryüzünün belki de bilinen en kadim tıp geleneği... Enerji akışları üzerine odaklanmış bir bilgelik bu ve tezahürü akapuntur ve pedioterapi (reflexology) de görülüyor. Muhtemelen yeni gelişen ağrı-bilim alanı da Çin tıbbında faydalanıyor olmalı... Vücut içinde onlarca kapı olduğu söyleniyor. Enerji kapıları. Batırılan iğneler bu kapıları açıyor veya kapatıyor... Enerji akışı tıpkı Ying Yang sembolünde olduğu gibi dalgalanarak bir taraftan diğerine akıyor... Kötü enerji iyi enerji ile yer değiştiriyor. Vücudun kendi dengesini bulma cabasitbu dışarıdan ilaç ve etken madde almadan kendi enerjisi ile insanın kendini iyileştirmesi. 


Ying Yang bence kadın ve erkeği de temsil ediyor. O bitmek bilmeyen anlama ve kavrama savaşı. Dün (aslında bugün 🫣) yazı yazmıştım - Kadınları Anlama Kılavuzu... Olmayan bir kılavuz. Tıpkı bu semboldeki gibi. Tam karşı tarafı anlamak üzere iken incelen bir kavis ile kaybolan algı ve sonrasında yeniden bir inkişaf ile yükselen anlama becerisi ve bunun sonsuz devinimi. Sezen Aksu şarkısı gibi; savaşma seviş benimle. Hayata karış benle. İyi günde kötü günde olmaya çalış benimle. Bundan daha güzel bir Ying Yang felsefesi olabilir mi ki?


Sonuç olarak hayat bir denge bulmalı. Gece gündüz; iyilik ve kötülük, karanlık ve aydınlık, kadın ve erkek, pozitif ve negatif enerji, iyi ve kötü duygular, mutluluk ve mutsuzluk, güven ve şüphe... 


Hepsi bir dengeye oturmak zorunda tıpkı Ying Yang sembolünde çizildiği gibi... Aşırı olan ve dengeyi bozan her şey size, ruhunuza, bedeninize zarar verir? Tıpkı az uyku, çok şüphe, az dinlenme, çok efor gibi. Ya da aşırı ilgi veya az ilgi gibi... Ying Yang bu dengenin ne kadar dalgalı olabileceğini de bize gösteriyor. 


Özetle aslolan şu: hayata denge hakim olunca stres, sinir ve endişe azalacak sükunet ve dinginlik gelecek... 


Okullar açılıyor bu sabah. Yeni bir devinim başlıyor. Artık düzenli dinlenme zamanı... Denge zamanı... 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...