Ana içeriğe atla

Kayıp Yolcunun Rehberi

Kayıp Yolcunun Rehberi 


Mu'tat olduğu üzere, sosyal medya bağımlılığından muzdarip pek çok fani gibi, bu sabah oradan oraya klikler iken kendimi kozmik işler ile ilgilenen sayfalar arasında buldum. 


Algoritması gereği Instagram ilgi alanınızla ilgili gediğinizi bulduğu anda zihninize yuvalansn bir Truva atı gibi surlarınızı delmeye ve dehlizlerinizde sizi boğmaya devam ediyor. Aslında ciddi bir psikolojik bağımlılık bu - arada bir dijital detoks herkese iyi gelebilir - belki de?


Yol, hem edebî hem de spiritüal bağlamda kendisine çokça anlam yüklenmiş bir sözcük. Yoldaş, yol arkadaşı, yolunu kaybetmek, yola koyulmak, yolun sonu, yolluk, yoldan çıkmak, yola girmek sadece şu anda aklıma gelenler. Eminim daha onlarca deyim, türemiş sözcük ve söz vardır yol'a dair...


Yol matematiksel ifade ile, A ve B noktaları arasındaki mesafedir. Yani bir başlangıcı ve doğal olarak da bir sonu olmak durumunda... Bu yazıyı okuyabildiğinize göre, yolunuz bitmemiş devam ediyor! Yani, an'da kalan bizler için yol devam eden bir süreç. Bu nedenledir ki, yoldaki "son'dan" daha ziyade, bir takım duraklar, istasyonlar, arada bir girilip çıkılan talî yollar, patikalar ve rota dışı uğrak yerleri olması da kaçınılmaz - ta ki menzil'e varıncaya ve yolu nihayetinlendirinceye kadar...


Otuz yıl önce başlayıp sonra yarım kalan roman girişimim olan (o dönemdeki masaüstü bilgisayarım tamamen çöktüğü için büyük bir kısmı kaybolan) Labirentteki Mavi Kelebek adlı romanımında hayatını sorgulayan ana karakterin iç zihinsel yolculuğu bir tür yol, kelebek ve istasyon metaforları ile örülü idi. 


Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi ve Hesse'nin Siddhartha'sı, Coelho'nun Simyacısı, Attar'ın Mantuk et Tayr'ı okunması gereken en meşhur yolda kendini yeniden keşfetme örnekleridir! Çoğu roman aslında yolda kendini eğiten - geliştiren, farkındalığını arttıran, kendi özünü arayan kahramanların öyküsüdür. Mitolojik bir kahraman olan Herkül bile 12 görevi tamamlayarak kendini bulur. Tıpkı Homer'in Odysseus adlı epik şiirinde olduğu gibi. 


Yol aslında menzil ve hedeften daha ziyade, kiminle yolculuk yaptığınız ile ilgilidir. Konu çoğu zaman yol değil yol arkadaşıdır - ki çoğumuz bunun geç farkına varırız... Ben kendimce bir sınıflama yapacağım kozmik öğretileri bir kenara bırakıp kendi yolumdan giderek...


Kimi zaman bu yolda birileri girer hayatımıza, tıpkı birilerinin çıktığı gibi... Hayat gerçekliği maalesef böyle bir şeydir. Kimileri sonuna kadar gelir bizimle - ya da biz onlarla sonuna kadar beraberizdir. Anne, baba, kardeş, evlat, yakın dost ve bazen de eşiniz olabilir bu yoldaş. En uzun yol arkadaşı onlar olur ömrümüz vefa ettikçe. 


Kimileri yolda size bir şey öğretir ve çıkarlar. Onlar aslında birer uyandırıcı - yıldaki birer kilometre taşıdır. Parlak biçimde önünüze çıkarlar, kaybolduğunuz yolda önünüze düşerler, bir yeri, bir sapağı, bir kavşağı, bir dönemeci işaret eder ve sonra çıkarlar. İleriki zamanlarda kendilerini tekrar görmeme ihtimaliniz düşük olan "yitik rehberlerdir" onlar. 


Başka bir grup insan ise daha uzun süre bize eşlik eder. Kimi zaman bu süre iki üç beş ay, kimi zaman belki de onbeş - yirmi yıldır. Onlara  öğretici ve geliştirici denebilir. Asıl büyüme ve yol bulmanıza yardımcı olanlar onlardır. Eski bir iş arkadaşı, bilge bir öğretmen, sorunlu bir komşu, ahı alınmış bir sevgili, yitirilmiş bir dost, belki de kök söktürmüş eski eş bu sınıfta yer alabilir. En büyük öğretiyi aslında onlara borçluyuzdur. Kızdığımız, sinir olduğumuz, bağırıp çağırdığınız, ardından göz yaşı döktüğümüz veya minnet ve şükranla andığımız kişi veya kişiler gerçek hayat öğretmenlerimiz olabilir. 


Bir grup insan ise hedef göstericidir. Sayıları çok azdır bunların. Yoldan sapmamayı onlar sürekli hatırlatır bize. Hedef orada - az kaldı derler her seferinde. Yolda olmaktan çok, yola bakmayı öğretir onlar. Genelde talî yollara düşmeyelim diye çıkarlar karşımıza ve sonra onlar da kaybolur - sönük bir mum alevi gibi sadece az ve dar bir alanı görmemizi ister bu ketum bilgeler... İyidir onlar da tıpkı üstteki acı reçeteyi veren sert öğreticiler gibi.


Sonuncu grupta sadece kayan yıldızlar vardır. Onlar kısacık görünürler. Anlık mutluluk kaynağıdır onlar. İyi ki tanışmışım dediğiniz insanlardır onlar... Ne hayatınıza yön vermiştir ne de yolunuzu değiştirmiştir onlar. Varlıklarını unutmanız bile an meselesidir. O saçtıkları geçici ışık, belki bir minik aydınlanma, belki de bir dilek tutma hissi yaşatır - sonra bir daha hayatlarınıza da girmezler. Tıpkı bir seyahatte veya turda yanınıza oturan bir yolcu gibidirler. Tekrar görme ihtiyacı hissetmezsiniz... 


Tüm bunlar bir yana, her yol gidilmek için vardır. 


Bu şuna benzer aslında; gemiler fırtına ve rüzgarı görüp limana geri gelince gemi olurlar. Rıhtımdan çıkmayan gemiler birer evdir. O nedenle, kimi bu yolda bizim fırtınamız olacak ve alaboralar ile bizi boğuşturacak, kimisi de yelkenlerimizi şişirip, bizi asıl limana daha güçlü ve hızlı getirecek. 


Tesadüf Öyküleri başlığı ile öykü yazan bir adam olarak biliyorum ki hiç bir şey tesadüf değil, her şeyin bir sebebi var - mesele o sebebi anlama çabasında yatırıyor şayet dingin bir ruh istiyor iseniz... 


Herkese kendi yolculuğunda; hakikat, hidayet, metanet ve dirayet temenni ediyorum... Çünkü her yol bitecek... 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...