Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beş Yıl Sonraki Sen?

Beş Yıl Sonraki Sen? Yine sosyal medyada dolaşırken bir paylaşıma denk geldim. Beş yıl sonraki sen diye başlayan. Bu arada beş yıl yaşlanmış halimi yapay zekâ programı yaptı sağ olsun (bakınız "Oldify")...  Beş yıl sonraki seni belirleyen ve sana şekil veren şeyler arasında okuduğun kitaplar, görüştüğün insanlar, izlediğin filmler ve yoğun olarak yaptığın faaliyetler olacak deniliyor.  Ben kendime dair beklenti ve isteklerimi aşağıda sıraladım. Bu konuda yazmaya cesareti olanların planlarını yorum kısmına alabilirim. 2028 ve 2033 teki sen nasıl birisi olarak nerede olmayı hayal ediyorsun? Bekliyorum yorumları gerçekten. Bunu bir dil aktivitesi gibi kabul edin sadece... İyi bir hayat muhasebesi olduğunu göreceksiniz... Elbetteki doğru bir tespit. Ancak eklenmesi gereken bir kaç husus daha var ve bunlar hayata dair daha elzem şeyler.  Uzun yıllar İngilizce öğretmenliği yapan ve idareci olmak kadar sınıf içinde olmayı da seven bir öğretmen olarak, gelecek zaman i...

Şiir: Elveda...

Elveda... Elvada,  Çekiyorum elimi ve eteğimi ve kendimi; Bu aymaz dünyanın beyhude dertlerinden.  Yoruldum; İnsanı anlama çabasından. Bildiğimi zannettiğim kurak sorulardan... Bıraktım,  Artık geride - beni üzenleri  Gamı, kasveti, dert ve kederi... Terk ettim, Onulmaz yaralarımı Ve o yaraların müsebbiblerini... Keşfettim, Yeni baştan; kırılgan yerlerimi, Yüreğimi dağlayan ama buna değmeyenleri... Geçtim,  Ve ilerledim ufka doğru, Topladım yerden kırılan hayallerimi. Aldım  Avucuma yerde savrulan küllerimi Taktım omzuma yepyeni parlak teleklerimi. Havalandım, Sakince çırparak kanatlarımı, Güneşe ve aya kilitledim gözlerimi. Kondum Yavaşça bir bulutun üstüne  Seyretmek için arz'daki kendimi. Gülümsedim, Çok büyüttüğüm dertlerime, Ne kadar da önemsizmişsiniz meğer dedim.  Sevindim, Kaybettiğimi sandığım izan'ımın Sapasağlam yerli yerinde durduğunu görünce.  Çırptım  Yeni kanatlarımı tekrar göğe;  Önümde beni bekleyen yeni...

O da sevecekti, işi çıktı galiba... Yoksa kesin o da severdi...

O da sevecekti, işi çıktı galiba... Yoksa kesin o da severdi...  Ne yürek yakan bir cümle.  Bu yazıyı bugün paylaşımlar arasında gördüm. Anonim bir söz. Duvar yazısı - graffiti gibi bir tarzda yazılmış. Yıkılmak üzere olan, sıvaları dökülmüş eski bir kagir binanın dış zeminindeki bir duvara yazılan türlerden bir yazı bu. Kenar mahallenin hayta delikanlısına inceden mesaj veren o eski evin mutsuz ve müzmin bekar kızının sitemi gibi sanki... Bunu yazan kız, erkek yada platonik aşkzede de biliyor ki - sevdiği başka biriyle şimdi. Ya da başka bir şehirde. İşi çıktı çünkü... İşi çıkmak - hepimiz de biliyoruz ki - bir kaç saatlik bir meşgale. Olsa olsa en fazla üç beş gün. Sevmeye engel olacak kadar uzun da değil. Olamaz da... Buradaki yürek dağlayan sitemi - iç çekişi hissetmemek mümkün değil. O kalp sızısı, o inceden derine saplanan ve orada düğümlenen bir onulmaz aşk acısı bu... Yakıcı bir o kadar da dağlayıcı.... Yürek burkan türden... Bu yazı gerçekten beni derinden...

Kafa Dağıtmak

Kafa Dağıtmak "Eve geldim. Anam diyor neye şehir dışına gittin. Kafa dağıtmaya gittim anne dedim. Nereye gitsen kafan seninle gelir öyle kafamı dağılır dedi. Sokrates yemin ederim." ALINTI.  Bugün karşılaştığım, yukarıda alıntıladığım bu eğlenceli tweet üzerine yazıyorum bu yazıyı. Eğlenceli ve komik ama aslında bir o kadar da derin bir felsefe ile yazılmış. Kafa dağıtmaya dair hemen hepimizin yaptığı şeyi çok ince bir espri anlayışı ile (witty) ortaya koymuş.  İfadeler çok tatlı değil mi? Sahneyi siz de hayal etmişsinizdir. Hayatı çözmüş annelerin bir türlü büyüyemeyen çocuklarına sundukları öğretiler bunlar... İşin çok ilginç tarafı bu cümlenin birebir aynısını yakın geçmiş bir zamanda annem de bana söylemişti. Annelik bilgeliği bu olsa gerek, öyle üst düzey okumaya, diplomaları duvara dizmeye, cilt cilt kitapları devirmeye gerek kalmadan, aklederek gerçekleşen bir hayat bilgeliği olsa gerek bu. İngilizlerin "wisdom" dedikleri şey bu. "Wise" ...

Eyvallah

Türkçe güzel bir dil. Bizde pek çok deyimsel ifade var. Eline sağlık, kolay gelsin, hayırlı işler, rast gele, Allah analı babalı büyütsün, Allah tamamına erdirsin, darısı başınıza, Allah taksiratını affetsin, vs vs. Bu ifadelerden Türkçe'de yaklaşık olarak 150 civarı olduğu söyleniyor. Bize bu ifade grubunda en yakın dil Yunanca imiş, ki onlarda bunun yarısı kadar bile yok. Dilbilimde bu ifadelere "formulaic expressions" deniliyor. Durumsal temenni ifadeleri denebilir belki.  Son zamanlarda "eyvallah" ifadesine takıldı dilim. Başta biraz erkeksi bir ifade gibi geliyor kulağa. Hafif bıçkın biraz da külhanbeyi bir tonlama var içinde. Bazı kesimler bu tür ifadeleri kullanmıyor, ya da kullanmayı hoş bulmuyor. Bir taraftan da kadın jargonuna da uzak bir ifade. Sanki kadın dili için biraz maskülen kaçıyor.  Eyvallah ifadesi üç ayrı bağlamda kullanılıyor Türkçe'de ve Zannederim ben sonuncu bağlamı kullanmayı aşırı cesur buluyorum. Çoğu kadın için eyvall...

Özleşmek

Özleşengiller  'Özlemek' kelimesinin türetildiği kök kelime "öz" sözcüğü. Öz, en dip, en derin yer. Sevdiğim kelimelerden birisi olan 'nüve' sözcüğü de öz, çekirdek demek. Ama nüve ile öz arasında bir fark var. Nüve de artma ve çekirdekten büyüyüp serpilme ve çoğalma var. Öz de ise giderek güçlenen ve derinleşen bir sevgi var, zira öz'e döndüğünüzde kendinize, içinize yönelme ve kendi derinliğinizde yok olma anlamı yüklü.  Öz'den fiil olarak üretilen "özlemek" eylemi ise içsel bir yolculuğu anlatan duyguyu tasvir ederken, nüve kelimesi daha çok bir çekirdekten büyüyüp gelişmeye işaret ediyor. Yani öz derine ve kalbe doğru inerken, nüve gelişiyor ve satıh olarak yayılıyor. İlki derinleşerek güçlenirken, ikincisi yayılarak azalıyor, uzaklaşıyor.  Nüve İngilizcede "core", hatta "nucleus" demek. Bildiğiniz çekirdek. Ama "soul", yani ruh için de kullanılabiliyor. Öz ise "essence", "core...

Eş-lik ve Ruh Yoldaşlığı

Yola dair yazılmış öyküden mini bir alıntı eşliğinde şöyle başlayalım bugün: Hangisi daha önemli diye sordu, Büyük Panda: "Yolculuk mu yoksa varacağın yer mi?" Küçük Ejder: Sana kimin eşlik ettiği!", dedi...  Sana kimin eşlik ettiği...  Bu o kadar önemli bir cümle ki. Bunun anlamını çözmeyi başaranlar galiba mutluluğa giden yolda en doğru adımları birlikte atıyorlar... Ne mutlu o eşlere ve çiftlere 🙏.  Çok insanı dinleme ve gözlemleme şansım oldu son yıllarda - ilişkilere dair. Kendim de bizzat benzeri bir süreçten geçtiğim ve yola, yolculuklara ve insan ilişkilerine, aşka dair öyküler kaleme almaya çalıştığım için olsa gerek eş ve eşlik etme konusu beni çok cezbediyor. Hatta bu konu büyüleyici geliyor bana. Nedir eşlik etmek? Eş dediğimiz kişi kimdir?  Galiba hayat dediğimiz bu yolda bize kimin ve kimlerin eşlik ettiği en önemli konulardan birisi - mutluluk, huzur ve afiyet dediğimiz duyguları kalben ve ruhen hissetmek istiyor isek.  Doğan Cüceloğl...

Sosyal Mesafeyi Koruyalım

Sosyal Mesafeyi Koruyalım  Yaz bitti. Tatil modu sıfırlandı. Artık iş rutini başladı. Normalde iş ve ev arası yürüme mesafesinde. Yine de bazen toplu taşım araçlarını nispeten daha sık kullanmaya başlayınca, çalışma hayatının birer modern köleleri olan biz fanilerin oluşturduğu insan kalabalığı dikkatimi daha çok çeker oldu.  Çıktığım metro istasyonunun duvarında A4 büyüklüğünde plastik bir plaka üzerine çizilmiş tek bir ayakkabı ikonunun altına Sosyal Mesafeyi Koruyalım yazılmış. Hınca hınç dolu toplu taşım aracından çıktıktan sonra bu yazı o kadar farklı bir yakın geçmiş yaşanmışlıkları çağrıştırdı ki - o dönemde yaşadıklarımdan onlarca öykü çıkar. Belki de otobiyografik roman.  Yine ekranlara geri dönen sağlık bakanının açıklamalarına binaen farklı varyant virüslerin isimleri dolaşıyor ortada. İnsanların artık eskisi gibi virüsleri umursamadıklarını düşünüyorum. Dünyayı şekillendirme görevini kendilerince üstlenmiş üst akıl sahipleri (ki bu şeytani ve ruhsu...

Rövanşist Kadınlar

Rövanşist Kadınlar Uzun süredir yazmayı istediğim bir yazıydı bu. Cesaret de edemiyordum açıkçası. Kısmet bugüne imiş. Asla seksist (cinsel ayrımcı) bir üslup ve algı ile yazmıyorum burada kaleme alacaklarımı. Kişisel ve belki de çok bireysel gözlemler üzerine kurulu olacaktır her ifadem. Rövanşist yaklaşım elbette pek çok erkekte de var. Üstelik çok daha sert ve acımasızca rövanş alanlar, kadınlara eziyet edenler, zorbalık ve sertlik ile mukabele eden dengesiz tavırlar sergileyen, hatta fiziksel müdahalede bulunan bazı hemcinslerim arada basına ve sosyal medyaya yansıyor.  Konuya dönüp etimolojik gitmek gerekirse - telaffuz ediliş biçimi gereği rövanş sözcüğü Fransızca kökenli olmalı. İkincisi de kelimenin başında Latinceden devşirme re- ön eki olduğu için bir tekrar ve mütekabiliyet anlamı da yüklü. Her zamanki gibi emin olmadığım sözcükler için Vikipedi'ye başvurunca şu çıktı karşıma:  "Fransızca revanche “1. intikam, 2. yarışta yenilgi üzerine yapılan ikinci ka...

Kalbin Avlusu

Kalbin Avlusu  Bazen bir yere oturmak ister insan, Duymak ister bir, söz bir lisan. Görmek ister bir çift göz, bir cana can... Hissetmek ister, ruh beden ve kan. Vurur yollara kendini,  Bulmak ister içindekini: Kimi zaman aynadaki aksini; Kimi zaman o yitik ruh-u fani. Bulur kendini bir avluda, Bulutlar düğüm düğüm başında; Kubbeler yükselir yanında, Sığınmış kendi kalb-i hanında. Yudumlar iken kahvesini, Soyutlar âlemden kendisini; Zaman ve mekan yitip gider; Her şey karışır ömre, öyle akıp yiter.  Belki düşünme zamanıdır bu anlar, Acaba ey fani: sen ile seni kim anlar? Buhar olup giderken o an'da,  Hemhal olur herşey küçük dünyanda.  O an bir güneş ışığı; bir ışıltı beklersin! Gelsin ve bulsun kayıp ruhumu dersin... Uzak diyarlarda ne sen o'sun, ne de o sensin. Aslında sen hep her dem onunla berabersin... Bilirsin ki o doğmuştur kalbine, İnmiştir yüreğinin en derinine.  Gerek duymazsın artık kim nerede! Çünkü o ışıltı artık hep kalbinde... Nev...

Acıyı Resmetmek

Acıyı Resmetmek Ankara'da yaşadığım yer Kolej tarafına oldukça yakın ve Hamamönü evime beş dakikalık yürüyüş mesafesinde. Bir üst arka caddenin ismi Ulucanlar Caddesi. Daha çok toptancıların bulunduğu minibüslerin yoğun kullandığı hastaneler bölgesinden Ulus'a uzanan büyük bir cadde aslında. Ama daha çok Türk siyasi tarihine damgasını vurmuş ünlü cezaevi ile meşhur.  Evime bu kadar yakın olan, bunca yıldır görmekten bir biçimde imtina ettiğim ve artık müzeye dönüştürülmüş bu hapishaneyi görmek istedim ilk kez... Giriş ücreti inanılmaz cüzi... Bence bir kaç ayırmalı insan. Avluda oturmalı... Volta atılan açık alanlarda volta atmalı, benim kendimi tutamayıp hüngür hüngür ağladım gibi ağlamalı... Yani şair, Ersin Ergün'ün dediği gibi, hissetmeli orayı teneffüs etmeli:  "Havalandırma sıram, banyo sıram, kelepçe sıram... Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi, ayakkabılarımı, Ve kalemimi, ve saatimi, Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar Hoşçakalın, hoşçakalın...” Bir...
Neysen O'sun Felsefenin alt kolu olan mantıkta - özelikle de modern mantık - totoloji başlıklı bir konu var. Sevgili dostum Vikipedi söyle anlatmış bu kavramı (anlayabilene aşk olsun 🫣): Totoloji, hepdoğru veya eşsöz, bir bileşik önermenin kendini oluşturan önermelerin her değeri için daima doğru sonuç vermesi durumu. Bir şeyi kendi kaplamıyla tanımlayan tanımlardır. Sembolik mantıkta değeri hep 1 olarak çıkan cümle ve önermeler birer totoloji aslında. Buradaki çok açık ve sarih tanımdan anlaşıldığı üzere, en basit haliyle doğruyu tekrar tekrar ifade etmeye totoloji deniyor. ODTÜ de öğrenci iken seçmeli ders haklarımdan birini (elective courses) felsefe bölümünden seçmeli bir ders almayı tercih ederek kullanmayı seçmiştim. ELT bölümü ikinci sınıfta öğrenci iken ne cesaretle bilmiyorum gidip 600 kodlu Advanced Symbolic Logic gibi bir ders almıştım - sırf hocası Ahmet İnam diye... Ahmet Hoca aslen ODTÜ elektrik mühendisliği çıkışlı bir gönül ve felsefe adamıydı. Biz Beşe...

Deizmin Önlenemeyen Yükselişi

Deizmin Önlenemeyen Yükselişi Bugün geç kahvaltı (moderincesi brunch - bıranç deyü okiniir, babo...) yaparkene ve elimde telefon oraya buraya zıplarkene, bir habere denk geldim T24 online haber sitesinde. Oysaki kendime çok söz vermiştim ve demiştim ki "oğlum, koçum, yiğidim, narsistin önde gidenim, Nevfel'im, kendimin efendisi, biricik kendim, bak siyaset ile ilgili bir şey yazma!" diye en az yüz kez kendimi tembihlediydim sana halbuküsüm. Sözümden cayıyorum. Yazcam gari...  Vikipedi söyle tanımlamış deizmi: "Deizm veya yaradancılık, din, peygamber veya vahiy aracı olmaksızın bireyin akıl, gözlem, sezgi gibi yollarla Tanrı'nın varlığına inanmasına dayalı bir felsefi görüştür." Yani Türkiye bağlamında (Avrupa'da Hristiyanlık, Hindistan'da Budizm, Uzakdoğu da Şintoizm de olabilirdi bu aslında) İslam'a referans vermeden inandığı üzere yaşamak diye basitçe aktarılabilir... Deizm, ateizm değildir kesinlikle. Çoğu hardcore ateistin bile gö...

Retroseksüel

Retroseksüel Yıllar önce şu meşhur kadın dergilerinin geliştirdiği bir kavram verdi. Metroseksuel kelimesi en az yirmi yıl kadar önce (şimdi kontrol ettim 1994 yılında uydurulmuş bu sözcük) oldukça popüler bir sözcüktü, belirli çevrelerin yoğun biçimde iyi giyinen, bakımlı, görünümüne dikkat eden karşı cinse çekici gelen büyük şehir - metropol erkeğini tasvir ederdi. Cosmopolitan ve Elle gibi dergilerde bu erkeklere dair bir şablon çizilir ve oldukça profesyonel fotoğraflar eşliğinde özellikle zevk sahibi, yemeyi içmeyi bilen, vahşi biçimde tüketen ve kıyafet ve şıklık odaklı yakışıklı adamların resimleri ile bir idolleştirme yapılırdı kadın gözüyle.  Sonra yeni bir kavram daha çıktı aynı son ek ile biten: sapyoseksukel. Bu daha çok zekası, sözleri, entelektüel birikimi ile dikkat çeken - mal varlığı, arabası ve kıyafetleri veya harcama biçiminden daha çok kıvrak zekası, ince espri yeteneği ile öne çıkan, temelde yakışıklı değil ama zekaca karizmatik adam (ve bir kertey...

11 ve 12 Eylül'e Dair

11 ve 12 Eylül'e Dair  Bu iki tarihin, sırasıyla Dünya Tarihi ve Türkiye Siyasi Tarihi üzerinde - bireysel olarak da benim kişisel kariyer tarihim üzerimde etkileri var...  Tersten başlayalım. 12 Eylül'ü her ne kadar dünyevi kaygıları başka Y nesli ve apolitize edilmiş Z nesli çok iyi idrak edemese de, Türk entelijansının üzerinde rende-vari bir etkisi oldu... Hem sağdan hem soldan çok yakın tanıdıklarım var o dönemi yaşamış, işkence görmüş. Bizim bir üst neslimiz bile değildi onlar. Bizden 10 - 15 yaş büyüktürler sadece... Bizim çekirdek aile bu olaylardan doğrudan etkilenmedi... Ancak, sol fraksiyondaki hala oğulları - sağ fraksiyondaki dayı oğulları biraz ucundan yaşadılar o çatışma günlerini... Benim bile hatıralarım var 1980 yılına dair... Daha 11 yaşında bile değilken. Bir yaz günü daha 14 yaşındaki abim ile gece vakti saat 10 gibi o dönem yaşadığımız Muğla - Yatağan - Yenimahalle'de ki evimize dönerken, iki genç bizi durdurdu. Eve çok yaklaşmıştık. Hatta,...

Ying Yang

Ying Yang Biyolojik saatim ve ritmim alt üst olmuş durumda. Son 60 saatte zannederim sadece yarım saat uyudum. Son iki günün içine ikisi gece biri gündüz üç otobüs yolculuğu (16 saat oturma pozisyonunda), bir aile ziyareti bir tam gün aktif toplantı (ingilizce), üstüne güzel bir sohbet, üstüne gece üçe kadar süren başka bir uzun sohbet. Son kırk günde zannederim tren ve otobüslerde geçen 10.000e yakın kilometre. Üç sahil kasabası, iki defa memleket, 4-5 kez İstanbul, ki çoğu gece yolculuğu idi- günü kazanmak adına, geceden feragat etmek - gündüzden çalmak.  Sonuç?  Bugün bir Pazar günü asla gündüzleri uyuyamayan bir metabolizma sahibi bir birey olarak gündüz saat 14den gece 23:30 a kadar dokuz buçuk saat uyuyup kalan yorgun bir beden... Biyolojik ritmimi bildiği için merak eden can yarısı dostlar... Görülmemiş mesajlar, soru işaretleri, ne oluyor diyen çift göz emojileri, seven insanlardan haklı ve yerinde sitemler... iyi ki varsınız... Merak etmeyin sadece dokuz s...

Kadınları Anlama Kılavuzu

Kadınları Anlama Kılavuzu  Hepimiz biliyoruz. Kadınlar da çok iyi biliyor erkekler de.  Böyle bir kılavuz yok. Hiç var olmadı.   Sadece kılavuzlar var. Her bir ilişki için ayrı ayrı yeni ve yeniden en baştan yazılan kılavuzlar.  Tek bir kişi için de tek bir sabit kılavuz da yok. Aynı kadın (erkek???) ikinci veya üçüncü ilişkisinde tamamen başka saikler ile hareket edebiliyor. Daha önce tahammül ettiği şeyleri bir harakette kesip atabilirken, önceki ilişkisinde asla kabul edilemez olarak addettigi şeyleri daha sindirilebilir addebiliyor bir başkasıyla olan ilişkisinde. Bazı sertlikler yerini kabule - ya da tam tersine bırakabiliyor. Bunun mekaniğini anlamak çok kolay değil. Aslında her yeni ilişkide üç kılavuz baştan yazılıyor zaman içinde - kadının kılavuzu, erkeğin kılavuzu ve o ilişkinin bizatihi kendi kılavuzu.  Erkekler inanılmaz düzler bu konularda, en cahil en eğitimsiz en kaba erkekten, en ince düşünen, dışarıdan prestijli ve entelektüel ...

Mutluluk Endeksi

Mutluluk Endeksi  İngilizce'de pek çok kelime var düşünme ile ilgili. Bazıları tefekkür etmek (contemplate) ile başlayıp, düşünürken dalıp gitmek (muse), durumu değerlendirmek anlamında (reflect) derin düşünmek bağlamında (meditate) ve biraz daha fikir üretmek için düşünmek için (ponder) onun haricinde zanna dayalı fikir beyanı ile alakalı (assume, presume, suppose) tahayyül ile ilintili (imagine, visualize, envisage, envision - öngörü de var biraz bunlarda) ve son olarak da kavrama ile ilgili (comprehend, conceive, take, etc) fiiller mevcut...  Beni kişisel olarak düşünmeye teşvik eden fikir üretme konusunda tetikleyen ortamlar arasında yolculuklar ve yalnız kalma ve bireysel inzivaya çekilme durumları var. Şimdi de yoldayız oğlumla ve benim memleketten yaşadığımız şehre dönüyoruz. Oğlum mutat olduğu üzere online satranç oynuyor ve ben de kısa bir sosyal medya turu ardından düşüncelere daldım... Tefekkürden daha ziyade reflection denen bir tür muhasebe şu anda yap...

Algıda Geçicilik

Algıda Geçicilik Çok yüce yerlerden yeni bir açıklama gelmiş. Enflasyonun psikolojik olduğuna dair. Açıkçası hiç yadırgamadım. Tam tersine anında kabullendim. Bir gerçeği daha öğrenmiş oldum. Sebep sonuç ilişkisi dahilinde eşyanın tabiatına aykırı da olsa, faizin ekonomi ile ilgili olmadığını zaten öğrenmiştik. Algı ve hislerim de zaten beni hiç yanıltmadı.  Her bir yeni zammı duyunca (artık duyacak ve takip edecek kadar vakit kalmıyor sanki?) bir rahatlama duygusu bedenimi sarıyor. Vücudumun "belirli bazı bölgelerine" dokunan "devletsel sertliği" de pek yadırgamıyorum artık. Amaaan bize olan oldu diyorum. Zevk almaya çalışıyorum kaçınılmazı bildiğim için. Özellikle son beş altı yıldır - zaten gevşek olan algılarım - sanki lancet ve neşterlerle ince ince alınmış gibi. (Dil kullanımım için özür diliyorum bazı hassas ve çok edepli arkadaşlarımdan - beni bilirler hiç ayıpçı kelimeler kullanmam 😌)  Algı ilginç bir özelliğimiz. Beş duyu organımız var ama say...