Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hayatın Sokak Kedileri

Hayatın Sokak Kedileri  Bugün çok hoş ama bir o kadar da düşündürücü bir tweet'i paylaşmış bir tanıdığım. Telif hakkını teslim etme adına tweet Doğan Bilge isimli bir tweeter kullanıcısına aitmiş... Özetle konu mealen şu: "Evdeki kedimin yakalamak uğruna ortalığı yıktığı lazeri sokaktaki kedide denedim kılını kıpırdatmadı. İşte hayat mücadelesi böyle bi şey boş işlere, karın doyurmayan aktivitelere, geçici heveslere ayıracak vaktin olmuyo. Biz bu hayatın sokak kedileriyiz..."  Sonuna kadar katılıyorum. Biz bu hayatın sokak kedileriyiz... İngilizce'de kedi benzetmesinden ters yönde hareketle "rat race" (fare yarışı) denen çılgın (frenetic) bir boş koşuşturmaca ve monoton bir devinimin içinde eriyip gidiyoruz... Maalesef... Konu burada kediler değil elbette. Konu biziz... Ama binlerce yıllık dostumuzu da bu vesileyle tanıyalım. Gerçekten bu tweette de olduğu gibi evcil mi bu dostlar onu biraz irdelemek isterim... Felis Domesticus tamlaması: Kedi/Ca...

Thistle

Thistle  Thistle İngilizce bir kelime. Devedikeni anlamına geliyor. Bugün kardeşimle uzun bir yürüyüş yapmaya karar verdik. Annem babam ve kardeşim şehrin Afyonkarahisar tarafına doğru gelişen ve yeni kurulan bir semtinde oturuyorlar. Çok hızlı bir kentleşme var bu şehirde de.  Buradaki evimizin duvarı Dumlupınar Üniversitesi ile bitişik. Yine üniversite ortamındayım 😉. Evin arka balkonu üniversiteye tahsis edilen devasa boş bir alana bakıyor. Çoğu taşra üniversitesi gibi, hızla büyüyen bir üniversite burası. Küçük ve içine kapanık, ticari olarak az gelişmiş tipik bir Anadolu şehri için özellikle siyasi ve bölgesel ticari amaçlı olarak hızla kurulan yüksek öğretim kurumlarından biri de bu üniversite. Yeni bir üniversite daha açıldı bu küçük şehirde. Mantar gibi üniversite açmak tamamen ayrı bir yazma konusu. O sonra... En çok yabancı öğrenci barındıran 6. Üniversite imiş Dumlupınar Üniversitesi. Onların oturduğu bölge de yakınlığı gereği mecburen öğrencilerle dolu...

Ruhumun Mağaraları

Ruhumun Mağaraları  Lübnan asıllı Amerikalı ünlü yazar, şair ve düşünür (filozof) Khalil Gibran'ın Kalbin Sırları isimli denemelerinde geçen bir isim tamlaması bu... Bazı kelimeler çok büyülü geliyor kulağa. Bazı sözcük tamlamalarını ise ancak iyi yazar ve iyi şairlerin yapmayı becerdigi bir üst kelime hakimiyeti becerisi ile birleşince çok güçlü çağrışımlar yapıyor zihinde. Tıpkı bazılarının "excellent command of English language" tanımını hak ettiği gibi ... Ruh ve mağara ikilisini yan yana getirmek her şairin her yazarın harcı değil. İngilizcesi nedir diye merak ettim. Aynı rezonans hissediliyor mu diye. Çevirisinin "the cavity of my soul" olması gerekiyordu. Gerçekten de öyle imiş orijinal hali. The Mirrors of the Soul kitabının içinde geçiyormuş bu isim tamlaması.  Felsefe ile ilgilenenler bilir Eflatun a ait Mağara Alegorisi vardır. Hayatı algılama biçimimize dair sanrı ve tahayyül üzerine iyi bir sembolik betimlemedir. Herkes okumalı bence kıs...

Kaybolmak

Kaybolmak Kökenbilim yani gavurca tabir ile "etymology" hep ilgimi çekti. Kelimelerin doğuşu harflerin dizilişi ve yeni sözcüklerin bu kelimelerden türetilmesi ve sözcüklerin zamanla yeni anlamlar kazanması; yöresel kelimelerin hâkim dil ve lehçeye girmesi, yan anlamların doğması, euphemism (örtmece sözcükler, yani bir kavram için kullanılan kelimelerin bazen sokak ağzı, argo ve normal addedilmesi konusu) çok organik bir süreç... Dil sürekli devinim içindeki bir canlı gibi.  Kaybolma sözcüğü ilginç biçimde Arapça'dan dönüşüm geçirerek dile yerleşen bir kelime. "Gayb" sözcüğünün şekil değiştirmiş ve Türkçe'ye uyarlanmış hali imiş. Yok olma ve yitip gitme anlamına geliyor. Gayb ise Türk insanın hafsalasında çok daha farklı spirituel ve dinî konatasyonları (yan anlam) olan bir kelime. Hatta biraz doğa üstü biraz da ezoterik. Gaypten haber almak gibi... Gaypten sesler duymak gibi. Biraz daha havas ve hüddam ilmî çağrışımları var, nedense?  Kaybolmak ...

Göçebe Ruhlar

Göçebe Ruhlar İnsanın kendini anlama ve tanıma süreci belki de en zorlu süreçlerden birisi.  Ben şu anda yoldayım ve memleketime doğru gidiyorum. Ömrümün neredeyse yirmide biri kadar yaşadığım şehre - anne babaya kardeş ve akrabaya. Oğlum bu bayram annesi ile.  Yolculuklar ve yollar beni hep büyüledi. Ünlü seyyah Evliya Çelebi'de Kütahyalı bu arada... Rivayete göre rüyasında peygamberi görüp heyecanla dil sürçmesi yaşayıp Seyahat ya Rasullah deyip yollara koyulmuş. Biraz uyduruk ve abartılı da olsa öyküleri eğlencelidir. Tavsiye ederim... Tanca'dan yollara düşen İbn i Batuta'da güzel bir rota izler. Batı dünyasının ünlü seyyahı Marco Polo'nun tüm öykülerini aslında hapishanedeki mahkumlardan duyup anlattığı rivayet olunur... Özetle gezmek ve seyahat etmek insan ruhunu besleyen bir faaliyet. İmkanım olsaydı gezi yazarı olmak isterdim. Gözlemlerimi aktarmak, farklı kültürler ile hemhal olmak onların yaşantısının bir parçası kenarından dokunulmuş hayatlarını hi...

Tesadüf Öyküleri Birinci Kitap Dördüncü Öykü

Tesadüf Öyküleri -1 4.  Öykü  Pek Sıradan Görünen Bir Buluşma Öyküsü   Soğumaya yüz tutmuş bir akşamüstü. Gökyüzü kızıllığını göstermeye başlamış. Sonbahar. Sararıp düşen yapraklar kısa süre önce yağmış yağmurun etkisiyle nemlenmiş olan asfalt yol üzerine kah yapışmakta; kah bir o yana kah bir bu yana yelin etkisiyle savrulmakta... Pekte işlek sayılmayacak kasaba yolu her zamanki gibi akşamın hüznünü mucur ve zift ile karıştırmış, ara sıra geçmekte olan arabaların, traktörlerin,kamyon ve kamyonetlerin lastik kokuları ve egzoz gazlarıyla paylaşmakta... Saat altı civarı ve Pazar günü. Yol, kendilerini yoğun bir şekilde gelen haftanın habercisi olan Pazartesiye hazırlamakta olan insanların dinlenme kaygılarının doğal bir sonucu olarak yalnızlaşmakta. Yapraklar arasında yankılanıp sonrada gökyüzünde kaybolan araçların motor sesleri dışında kulaklara pek bir şey çalınmamakta...  Azizler Köyü’nü anayola bağlayan çamurla karışık toz ve topraktan oluşan şose...

Aşk ve Şeytan

Aşk ve Şeytan Bugün çok keyifli bir gündü. Bol bol sohbet ettim bir arkadaşım ile... Uzun zaman oldu ben de çok özlemişim bu tür dingin sohbetleri.  Sonra mecburen "mutat" olduğu üzere eve döndüm. Ardından, sohbetinden inanılmaz keyif aldığım başka bir yakın arkadaşım (yeryüzünde bulunma süremiz bir iki saat farkla aynı olduğu için "doğumdaşım" diyoruz artık birbirimize) bir şey paylaşmış sosyal medya ortamında. Kendisi ve eşi Ankara bürokrasisinde çok çok üst düzey teknokratlar ve bu nedenle başka detay veremeyeceğim. Ancak çok belirgin biçimde bilgi ve görgüleri ile mevcut tipik Ankara konjektürdeki bürokrasi mozaiğinin çok üstünde kalibresi olan insanlar...  Her neyse. Çok ilginç bir cümle paylaşmış. Bende dayanamayıp aradım. Dedim bu cümle kime ait? "Bilmiyorum" dedi önce müstehzi biçimde, sosyal medyada bir arkadaşın paylaşımında gördüm ve ben de paylaştım. Çok önemli benim için dedim bu cümlenin yazarını öğrenmek isterim. Çünkü sözün sahi...

Yeryüzü Aşıkları

Roman - Dördüncü Bölüm: Yeryüzü Aşıkları  Labirentteki Mavi Kelebek  ...... Yeryüzü ve yerüstü. Hayat bir bütün olarak toprak, su, hava ve biz         -yeryüzü sakinleriyle- birbirine kuvvetlice kenetlenmiş durumda. Müthiş bir sistem, herşeyin birbirine muhtaç olduğu, bir parçanın kırılıp düşmesi anında dağılan, domino taşları etkisiyle zincirleme gelişen olaylar. Belki beyindeki çağırışımlar da bu şekilde oluşuyor, küçük bir olay bize neler hatırlatıyor bir anda. Bir ince kadın kokusu eski anıların en gizli köşelerine dokunuyor. Serin yerlerimiz etkileniyor. Bir koku bizi küskünlükler, tartışmalar, sıkıntılar, gülümsemeler, bıkkınlıklar ve çaresizliklerle dolu ilişkilere kadar götürebiliyor. Sokakta yürürken burnunuzu yoklayan etkileyici bir aşina koku, beynimizin hızlı fonksiyonel haraketliliği sayesinde ayrılığın nedeni olan: son tartışma anını aklına getirebiliyor. Deli Tahir’in yanında daha fazla konuşmadan süzülüp gitmişti o gün. Ama dönüş...

Hicret

Hicret Çok ama çok farklı bir hicretten bahsetmek istiyorum bugün. Hicret kelimesine sakın dinî bir kimlik atfedip, bildiğimiz kamerî döngüye dayalı İslam dünyasının kullandığı Hicrî takvimle bağdaştırmayın. Ben sadece bireyin kendi içindeki diğer ben'e yaptığı yolculuktan bahsetmek istiyorum...Bir ben vardır bende benden içeri bağlamında ki ben e hicret benimkisi... Ancak öncesinde iki hususu netleştirmek de fayda var. Üçüncü konu ise bunlardan tamamen bağımsız ve benim içsel hicret dediğim olgu...  İlk olarak, toplumsal düzlemde, insanoğlunun yeryüzündeki varlığından bu yana göç ve hicret kaçınılmaz bir sosyolojik olgu. Zannederim ünlü tarihçi Gibbon'a ait bir saptama idi: tarih denen alanın oluşmasındaki en temel saik insanlar, kitleler ve toplumlar arasındaki uyuşmazlık ve kopmalar... Büyük çaplı insan hareketlerinin pek çok sebebi var: savaş, iklimsel değişiklikler, doğal felaketler, siyasi istikrarsızlık, ekonomik çöküş, pogrom denilen dinî veya siyasi soykırı...

Babam

Babam  Bugün babalar günü. Anneler gününden sonra babaları da hatırlamak için güzel bir vesile... Tıpkı anneler için olduğu gibi babalar için de herkesin baba algısı ve zihnindeki baba çağrışımı aynı olmayabilir.  Ben babamı hep çok sevdim. Bu hayatta görebileceğiniz en güzel adamlardan biridir babam. Kesinlikle... Yumuşak huylu, kalp kırmayan, zerre hak yememiş, haksızlığa uğradığında bile bunu gereksiz yere kimseye dillendirmemiş... Ben yoğunlukta unutsam bile muhakkak beni aramış güzel bir insan babam... İngiliz tabiriyle bread-winner. Eve helal ekmek getiren adam! Babamdan büyük üç amcam vardı. Ahmet, Adem, Mehmet ve en küçük kardeş babam. Nüfus kağıdındaki gerçek ismi Habil. İlkokul diplomasında da Habil yazıyor. Ancak klâsik olduğu üzere, nüfus kağıdı değiştirilirken, nüfus memuru kendince düzeltme yapıp Halil yazmış. Tüm akrabalar istisnasız Habil der.  Aslında Habil çok anlamlı bir isim...  Habil ve Kabil öyküsünü hepiniz duymuşsunuzdur. İnsanları...

Hayat Neden Kısa?

Hayat Neden Kısa? Bugün şu an itibariyle oturmakta olduğum kahve zincirin rahat koltuklarında hayata dair bir şeyleri düşünürken, şirketin içecek kaplarına, peçetelere, duvarlara, mantar panolara yazdığı şirket mottosu dikkatimi çekti...  "Life is short. Stay awake for it!" Yani; "hayat kısa, [hayat için] uyanık kal"... Elbette bu çok büyük kahve zincirlerinden birisi olduğu için, uyanık tutmak tıpkı tein gibi kafeinin yan etkilerinden birisi... Reklam metin yazarlığı gereği bir taşla iki kuş vurulmuş "uyanık kal" sloganı ile. Bana bir şey hatırlattı bu. Bilkent Üniversitesi Sanat Fakültesinde Sanat İngilizcesi (English for Arts 101-102) dersi kitabını yazarken böyle bir bölüm veya sınav metni yazmıştık "etkili reklam metni nasıl yazılır" ile ilgili... Hayat kısa, onun  üzerinden bile 28 yıl geçmiş 🙏. Her halükarda hayat kısa. Ne kadar uzun yaşarsanız yaşayın yine de hayat kısa ve kısa gelmeye devam edecek... Bir süredir Instagram...

Özür Dilerim Hayat Senden...

Özür dilerim hayat senden.  Yaşanmamış tüm keşke-lerden.  Harcanıp yitirilmiş hayallerden; Kaçan trenlerden ve uzaklaşan gemilerden. Özür dilerim zaman senden. İçinde kaybettiğim tüm saatlerden.  Güzel geçirebileceğim tüm günlerden, Saniyeler, dakikalar ve koskoca bir ömürden... Özür dilerim toprak senden. Koklamadığım çiçekler ve güllerden,  Yağmurda yalınayak dolaşmadığım günlerden; Üstünde yürümediğim çimenlerden.  Özür dilerim tüm sevdiklerimden. Başkalarına vakit ayırıp da;  Sizinle paylaşmadığım demlerden. Verilip tutulamamış o kolay sözlerden... Özür dilerim bedenim senden.  Yıpratılmış kas ve yorulmuş kemiklerimden. Heba edilip tükettiğim enerjimden.   Varken yitirilen sağlık ve afiyetten.  Özür dilerim gerçekten;  Hakkını veremediğim tüm eylemlerden. Yeryüzünde boş yere geçirdiğim ve Yapmayı ertelediğim tüm güzel şeylerden.  Özür dilerim sizlerden, Gülümseyen güneşten, yağan yağmurdan Düşen kar tanesinden....

Siparişi Gizle!

Siparişi Gizle! Bugün karne günü. Milyonlarca öğrenci karne aldı. Hayırlı olsun eğitimin hakkını verenlere. Ülke çok acı şeyler yaşadı son altı ayda. Bazı mutluluklar kimileri için acıya dönüştü. Deprem oldu. Kayıplar yaşandı. Anneler günü geçti. Karne günü bugün. Bazıları ise ilkokul, ortaokul veya liseden mezun oldu bugün. Bazı üniversiteler mezuniyet töreni yapacak belki bu hafta sonu... Babalar günü de yaklaşmakta... Az kaldı.  Bir şeyleri kutlarken bile artık imtina ediyoruz. Bazı mutlulukları hak ettiği halde coşkuyla kutlamak bile ürkütüyor kalbi biraz hassas olanlar için. Ağır geliyor kutlamayı abartmak bazen. Kutlansa bile bunu yüksek perdeden ilan etmek, sosyal medyayı delice abartmak kimi durumlarda basit geliyor göze... Ama bu da bir hak ve herkes için hayat devam ediyor ve etmek zorunda... Yakın bir can dostum karne paylaşımını görünce - oğlunuz erken babalar günü hediyesi vermiş size demiş...  Açıkçası, babalar gününün yaklaştığını bile bilmiyordum. B...

Nokta ve Çizgi

Nokta ve Çizgi Bugün Paul Klee' ye ait bir söze denk geldim bir yayınevinin sosyal medya paylaşımında kitap tanıtımı için yaptığı görselde, yazı ve kitap kapağı çok hoşuma gitti ve ifadenin espri düzeyi dozunda yüksekti:  "Çizgi, yürüyüşe çıkmış bir noktadır!" Kısaca bilgi vermek gerekirse Paul Klee, Alman kökenli İsviçreli bir ressam ve kendisine özgü tarzı ile dışavurumculuk, kübizm, gerçeküstücülük gibi pek çok akımda etkili olmuş. Klee ve Rus ressam arkadaşı Wassily Kandinsky, Bauhaus okulunda eğitmenlik yapmalarıyla da ünlü bir ikili.  Bu ressamı görünce çok ilginç bir anı canlandı gözümde. Bir dönem Bilkent Üniversitesi Sanat Fakültesinde ders verdim. Üç arkadaş birlikte English for Arts diye bir ders kitabı derledik ve yazdık (FADA 101) fakülte öğrencileri için. Yazarlardan biri şimdi İngiliz Dili Edebiyat Hocası profesör olma yolunda bir karikatürist. Diğeri muhtemelen ülkesine dönmüş bir yabancı hocamız idi. O dönem Bilkent'te fakülteye özgü (cont...

Haz ve Hız Çağı

Haz ve Hız Çağı  Okumayı seven ve sürekli kütüphane deviren bir arkadaşım bana sürekli kitaplar önerip yorumlarımı bekliyor okuyup sevdiği kitaplara dair. Ben ise teknik anlamda basılı / matbu bir kitabı olmayan ama yazı yazmayı seven birisi olarak (kendime yazıp karalayan adam ismini taktım blog yazılarıma 😉), zannedildiği kadar çok hızla ve haz alarak peşpeşe kitap okuyamıyorum artık - en azından şu aralar. Bunu telafi etmeye ve gelecek önerilere hep açık olacağım... Garip bir döneme girdik. Son yirmi yıl bilgi ve iletişim hızı anlamında inanılmaz bir değişim ve devinim dönemi oldu. Yirmi birinci yüzyıl çok ama çok hızla geliyor... Hem siyasi ve uluslararası anlamda, hem sağlık ve teknoloji anlamında hem de en önemlisi bilgi çağı anlamında korkunç hızlı bir sirkülasyona şahitlik ediyoruz.  Yeryüzü daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir bilgi çağı ve bilgi artışı ve doğal olarak da bilgi kirliliği ve yanıltıcı bilgi ile bataklığa doğru sürükleniyor.  Geriye...

Zaman Paradoksu

Zaman Paradoksu  Beni en çok büyüleyen kavramlardan birisi zaman... Zaman ile ilgili bu kaçıncı yazım oldu artık bilmiyorum. Dün Aristo'nun Zaman Paradoksu ile ilgili bir eğitici kısa videosu ("reels") çıktı karşıma. Bu arada hemen parantez açayım: Reels kelimesi sinemacılık jargonunda film 📽️ makarası için kullanılıyordu eski 35mm döneminde artık digital (sayısal) veri depolama kaynakları binary system (ikili sistem 1-0) kullandıkları için tüm o çembere ait döngüsel ve dairesel görsel algımız yok oluyor...  Neyse... Kısa videoda aslında "şu an" veya"şimdi" diye bir kavramın olamayacağı anlatılıyor. Geçmiş ve gelecek arasında sıkışmış olan o incecik zaman dilimine biz "şimdi" diyoruz. Yani biraz önce - hatta bir kaç saniye önce - bu söylediklerim bile yani yukarıdaki satırlar geçmişte kalmış oldu. Söyleyeceklerim bittiğinde de gelecek geçmiş olacak. Özetle hem döngüsel hem de çizgisel olanı üç boyutlu olduğunu düşündüğünüz bir ev...

Kitap Tavsiyesi Blink

Kitap Tavsiyesi: Blink - Düşünmeden Düşünebilmenin Gücü  Bazı kitaplar vardır derin etkiler bırakır okuyucuda... Tavsiye edeceğim kitap da benim için aynı etkiyi yaratmıştı zamanında.  En sevdiğim aktivitelerden birisi kitap kafelerde zaman geçirmek. Ankara'da da böyle bir kaç yer var takılmayı sevdiğim.  Bir dönem Armada AVMde alt kattaki Remzi Kitabevine çok takılıyordum. İngilizce bilim ve sanat kısmının kitap zenginliği beni mest ediyordu her girdiğimde... Kızılay da Dost Kitabevi de zengin. İmge Kitabevi ve kafesi de çok iyi o anlamda. Çukurambar da Liman Kitap Kafe de en iyilerden birisi. Ama en çok vakit geçirmeyi sevdiğim ve bazen oturup bir şeyler yazdığım iki yer de kapandı. Kırmızı Kedi Kitap Kafe. Baristalar ve kitap danışmanı ile cok fena kanka olmuştuk. Yine de bir numaram Kentpark AVM içindeki Arkadaş kitapevi ve Köpük Kafe idi. Latte ve Ankara'daki en iyi tiramisu  oradaydı.  Değişik bir görsel hafızam var maalesef. Kitapları ilk nere...

Anlam Arayışı

Anlam Arayışı Viktor Emil Frankl'ın beni derinden etkileyen ve hemen herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm logoterapiye dayanan İnsanın Anlam Arayışı adlı kitabından falan bahsetMEyeceğim burada. Daha önce bir kaç yazı yazdım o kitaba dair... Dürüst bir itirafta bulunmam gerekirse o kitap sayesinde kendimi biraz daha tanıma fırsatım olmuştu. Dolaylı olarak stoacı düşünceyi tanıma fırsatı bulup Marcus Aurelius ve Seneca'nın varlığını fark ettim devamında... Bana çok iyi geldi o kitap... 1995 yılıydı zannederim. "Labirentteki Mavi Kelebek" isimli bir roman yazmaya başladım 26 yaşında iken birden kafama esti bu fikir. Öncesinde ise minicik iki öykü ödülü almıştım Ankara Üniversitesi ve ODTÜ'de yapılan öykü yarışmalarında. Teknoloji ve PC sektörü elbette bu kadar yaygınlaşmış değildi ve ben de bildiğiniz kurşun kalem ve kağıt kullanarak yazmaya başladım...  Sonra o notları gri ekranlı ve Celeron 2 işlemcili elden düşme ve toplama ikinci el bilgisayarımda...