Ana içeriğe atla

Oh be!


Oh be!
Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki kızını evlendirmesiyle ilgili ilk kez açıklamada bulunmuş. (Haber tarihi ve saati: 21:17 - 12 Aralık 2022). 

Açıklamaları doğrudan aktarayım: "Her şeyden önce günümüz şartlarında 13 yaşında nişan, 14 yaşında evlilik gibi bir durumu kabul edebilmemiz asla mümkün değildir. Hele hele daha küçük yaşlardaki istismar iddiaları tam bir faciadır. Mağdur, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımıza başvurduğu andan itibaren kurumlarımız bu konuyu sahiplenmiştir. İçişleri Bakanlığımız tarafından yürütülen soruşturmanın ardından konu yargıya intikal etmiştir. .... .... Geçmişteki ihmaller ve eksikler de soruşturma kapsamında ele alınmış, gereken adımlar atılmıştır. Ülkemizde çocuklara yönelik taciz, tecavüz, reşit yaşa ulaşmadan evlilik gibi hususlardaki hassasiyetimizi biz kimseye sorgulatmayız."

Sonuna kadar haklı açıklamalar. Zannederim kamuoyunu bu kadar rahatsız eden konuda gerekli hukuki sürecin tamamlanmasını ve tarafların açıklamalarını bekledi sayın cumhurbaşkanı bu konuda konuşmak için.  Muhtemelen bundan sonra medyada göreceğimiz hareketliliği anlatmak isterim... Öngörülerim, tahminlerim ve dinimiz ışığında.  

Zannederim bundan sonra konuyla ilgili bakanlıklar ve bürokrasi camiasından, ilahiyatçılardan ve idari devlet görevi olan mütedeyyinlerden, şu ana kadar pek yorum yapmayan mahalle sakinlerinden resmi ve gayri resmi açıklamalar, demeçler, sağda solda çocuk istismarını eleştiren tweetler, sayın cumhurbaşkanımızın açıklamasını destekleyen yorumlar, onurlu gazeteci ve yorumculardan çocuk istismarı konusunda artık yazılar gelmeye başlayacaktır. Allah'ın insana bahşettiği beyni kullanan, az da olsa düşünen, birazcık tefekkür eden (Zariyat Suresi Ayet 49: …Umulur ki, iyice düşünürsünüz) bir Anadolu müslümanı olarak - zannederim ben de fark ettim böyle bir melekem olabildiğini - bu konuda "artık" bir şeyler söyleyebilme hürriyetim olduğunu keşfetmenin haklı gururuyla ben de artık bir şeyler yazmak istedim. Gerçek bir samimi müslüman olarak.  Henüz yorum yapmamış diğer din kardeşim salih müslümanlar gibi...

İnsan düşünen bir varlıktır. Konuyu bilenler bilir: İslam düşünmeyi, okumayı ve yazmayı en çok teşvik eden dindir. İlk inen (Alak Suresi) surenin (bkz. Kur'an nuzül - iniş - sırası) ilk ayeti oku - İkra! olmuştur. İkinci inen (Kalem Suresi) surenin ilk emri de Yaz! dır. Demin üşenmeden saydım; Kuran'da tam 78 adet ayet var insanları düşünmeye ve akletmeye teşvik eden - düşünmedikleri ve akletmedileri için de insanları eleştiren... Zaten bizzat peygamber de "ilim Çin'de bile olsa gidin öğrenin", diyerek ilmî ve okumayı - coğrafya gözetmeden teşvik etmiştir...

İşin daha da güzel tarafı şu: Allah'ın emrettiği gibi düşünmemizi ve tefekkür etmenizi teşvik etmek için son yıllarda İlahiyat fakültelerinin sayısında çok ciddi bir artış oldu ve şu an sayı 105e kadar çıkmış (kontrol etmedim YÖK atlastan) Ha keza, MEB kısmında 1673 (2021 rakamı) adet İmam Hatip Okulunda 666.963 öğrencimiz formal ve örgün eğitimde okumakta ve tefekkür etmekte imiş (Kur'an kursları bu sayıya dahil değil zannederim) Daha da güzel olan bu okullardan ilerleyerek hür aklının, vicdanının ve liyakatli bilgisinin (bileğinin) hakkıyla idari kadrolara ve üst düzey yönetime gelen pek çok mütefekkir ve mütedeyyin ve akîl-bâli kardeşimiz de - çok başarılı ve güzel işler çıkartmaktalar.  

Öte yandan, aklını asla abilere, ablalara ipotek ettirmeyen, kendi başına düşünen, her daim tefekkür eden, aklıyla doğruyu ve yanlışı; ahlâkî ve gayri ahlâkî evrensel ve insanî değerleri bilen ve üstelik de siyasi konjektürden etkilenmeden her daim sorgulayan; modern bilim çağında yenilik ve içtihad kapısının sonuna kadar açık olduğunu bilen, Kur'an ve sünnete uygun olarak inancını özgürce yaşayan dindar bir genç nesil var. En ilkel kabilelerden en üst insani değer ve hukuğun hâkim olduğu Kuzey Avrupa ülkelerine kadar her toplumda hırsızlık gibi suçların kötü bir şey olduğunun ayırdına varmış inançlı bireyler var.  

İslam'ın ulaşmadığı bir coğrafyada doğsa bile gidip araştırıp İslamı bularak bu dinin üstün meziyetlerini görecek kadar basiretli olan yavrularımız; gayet adil, insani ve hakkaniyetli şartlarda dinini yaşayan - kimsenin hakkına (sınav soruları ve idari ve hukukî görevler de dahil) tecavüz etmeyen büyüklerinin ışığı ve rehberliği içerisinde Asrı Saadete benzer - olabilecek en ideal huzur ve barış (İslam kelimesinin barış demek kökeni S-L-M) toplumunu - kurmak için dava adamı olmaya ant içmiş bireyler olarak bizi güzel, adil ve ahlâki bir topluma taşıyor. Ben gerçekten durumdan çok mutluyum. 

Elbette - kötü niyetli insanlar var aramızda. Maalesef. Dinen ve ahlaken daha çok yukarılara çıkıp, eşref-i mahlukât basamaklarında zirve yaptığımız 21. yüzyılda gösterilen bunca çabaya rağmen nankörlük edip - para, mevki, tamah ve dünya işlerinden arınmış bir halde ülkede gerçekleşen tüm manevi inanç iklimine rağmen, hâlâ deizm, agnostisizm ve ateizmin kucağına itilen küçük bir genç grup insan var. Tarihte daha önce hiç bu kadar çok deist olmamış olmasın önemi de yok ayrıca. Ahlaklı, etik, adil ve vicdanlı davranan yüz binlerce liyakat sahibi olan ve gençlerin yerlerine de düşünebilen abi, abla, idari erkan sahibi büyüklerini dinlemeyip farklı düşünmeyi tercih edecek kadar da izansız bir kaç deist türemiş olabilir. 

Abul ala Mawdudi diye muteveffa bir yazar varmış. Kur'an'a Göre Dört Terim diye bir kitap yazmış. Rabb konusu varmış orada. Başkalarını putlaştırmanın, tanrılaştırmanın sadece onların aklına ve bilgisine teslim olmanın - tefekkür etmeden ve Kur'an'a bakmadan birilerinin peşine takılıp aklını onlara teslim etmenin de aslında bir tür şirk - yani tanrılaştırma - ilahlaştırma ve de rableştirme olduğunu ileri sürüyormuş. 

Ben bilmiyorum böyle şeyleri. Çok şaşırtıcı buldum iddiayı. Birine aşırı değer vermenin ve o kişiyi aşırı yüceltmenin - onu rableştirme dolayısıyla da - tek tanrı olan el-İlah'a eş tutma dolayısıyla da müşrik olabilme ihtimalinin olduğunu bile iddia etmiş. 

Ama bunu düşünecek durumda değilim şu anda. Ben bilmem; abim bilir, üstadım bilir... Ama olsun, yine de bize verdiği akıl melekesi sayesinde - Allah'a şükür ki -bizler akleden ve düşünen varlıklarız... Değil mi? Yok ya - emin değilim. Siz durun ben bi bilene sorup geleyim... 





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...