Ana içeriğe atla

Trafiğin Süzme Öküzleri

Trafiğin Süzme Öküzleri 
Dün, oturduğum yere yakın dörtlü bir kavşak kenarındaki bir kafede otururken, trafik lambalarının ve yaya geçidinin olduğu yerde şahit olduğum saçma sapan bir trafik kuralı ihlali üzerine bu yazıyı yazmaya niyetlendim. 

Genel olarak sakin ve mutedil bir kişiliğim var... Çok nadir olarak insan olmam hasebiyle, gün yüzüne çıkan sert ve öfkeli bir tarafım da oluyor. Haksızlıklar, savunmasız insanlara, engellilere, kadın ve çocuklara yönelik acımasız tutum ve yaklaşımlar, her tür hırsızlık, hak gaspı, haksız elde edilen kazanç ve insanları aptal yerine koymak herkes gibi beni de delirtiyor. Bunlarda sakin olamıyor ve sağlam buğz ve küfür ediyorum. 

Ama en çok da trafikteki kural ihlalleri beni çılgına çeviriyor. Trafikte kendini başkalarından daha akıllı ve daha üstün olduğunu zannedenlere karşı tamamen başka biri oluyorum. Şu ana kadar, ömrüm boyunca kaba kuvvete dayalı bir cedelleşme ve çatışma yaşamadım desem yeridir... Futbol oynadığımız dönemde, rakip oyuncularla itişme, küfürleşme hariç kavgaya en yaklaştığım an aslında sadece bir kez oldu. O da uzun yıllar önce bir tur gezisinde Mısır Luksor'da bize bilfiil yapışıp, zorla ve fahiş fiyatla papirüs yazmalar satmaya çalışan, almayınca da arkamızdan bize galiz küfür ettiğini anladığım bir yerel esnafın dükkanına geri dönüp tekme tokat girişmek üzere iken, araya oradaki yerel esnafın girmesi ile zor yatıştırıldım... Geçti gitti...

Trafikte özellikle yaya geçitlerinde kırmızı ışığa rağmen ve yayalara rağmen geçmeye çalışan arabalara tekme ve kaportaya yumruk vurduğum da oldu. İtiraf ediyorum... Durup kapıyı açan ve diklenenler de oldu... En olmayacak yerlerde şerit ihlali yapanlara pencereyi açıp küfür de ettim... Yanımdakilerin yardımı ile dayak yemekten kurtuldum... 

Artık eskisi gibi böyle şeyler yapmıyorum... Biraz büyüdüm zannederim. Karşı tarafın ne kadar manyak olabileceğini ve anlık öfke ile her tür saldırıyı gerçekleştirme ihtimalleri olduğunu düşünmeye ikna etti çevremdekiler. Trafikte bu tür insanları gözlemleyince bu zihinsel evrimini tamamlamamış sürücüler Darwinizmi yeniden sorgulattı bana... Artık öküzün evrimleşerek insan kisvetine bürünebileceğine kanaat ettim. Darwin haklıydı... Süzme öküzler bile evrim geçirip tekerlekli araçlar kullanılabilir hale gelebiliyormuş. 

Dünkü olayda şöyle oldu: kırmızı ışıkta geçmeye çalışıp bunu da beceremeyen apaçi tipli sürücü abimiz kavşaktaki tali yol trafiği de tıkayınca, aracı geri alıp tüm yaya geçidini boydan boya kaplayacak şekilde durdu, sonra hiç bir sey olmamış gibi bir taraftan müziği açıp, sigara küllerini yere saçarken, diğer yandan da fütursuzca yoldan gelen geçenleri - özellikle de kadınları izlemekle meşgul idi. Işığın yeşile döndüğünü anlama ve zihninde bunu mental prosese intikal ettirme süresi de on saniye sürdü zannederim. Kornalar sonrası hareket etti ve tabiki hızla kayboldu insanımsı sürücümüz... Toplamda 40-50 saniyelik bir seyirdi benim için... 

Yıllar önce sürücü kursunda direksiyon dersi alırken, oldukça esprili sürüş hocama, trafikte seyir halinde iken lamba olmayan kavşaklarda geçiş üstünlüğünün nasıl belirlendiğini sormuştum sürücü adayı olarak direksiyon başında stresle beklerken? 'Karşı tarafın yüzüne ve gözlerine dikkatle bak" demişti. "Geçme konusunda o daha kararlı göründü ise sana, boşver bırak o geçsin. Sen bir riske girmemiş olursun..." Artık gündelik hayatta da bu düsturu takip ediyorum... Geçip gitme konusunda kararlı olanlara gözlerindeki ışıltıya bakıp yol veriyorum. 

Bu çılgın sıcaklarda trafikte dikkatli olun... Herkesin delirme ihtimali var. Geçiş üstünlüğünü evrim sürecini tamamlamakta zorlananlara bırakın. Onların daha çok gidecek yolu var... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...