Ana içeriğe atla

Ritimden Melodiye

Ritimden Melodiye 
Kendimi bildim bileli müzik kulağı ve ritim duygusu olmadı bende... Müzik dersi notlarım diğer ders notlarıma nazaran hep daha düşük oldu... Söylemesi ayıp 🫣 düşük müzik dersi notum nedeniyle düşen ortalamam yüzünden okul birinciliğim bile riske girmişti. Flüt çalmak da dahil ne herhangi bir müzikal enstrümandan ses çıkarmayı başarabildim ne de ben de var olmayan vücut ses koordinasyonu nedeniyle ilkokul folklor grubunda yer alabildim. Görsel ve işitsel sanatlar alanındaki açığımı iyi karakalem resim ile kapatabildim ancak...

Bugün çok yoğun bir telefon trafiği oldu... Bir takım idari konular, eski dostlar, uzun zamandır iletişimde olmadığım eski arkadaşlar, yabancı hocalarımız ile yeni enflasyon düzenlemesinin hayatlarına etkilerine dair (bu tür teknik konularda İngilizce konuşmayı özlemişim bu arada 😉...) uzun uzun görüşme fırsatım oldu...

Tamamen başka bir bağlamda ancak süreç ve süreklilik ile ilintili bir benzetme ifadesi olarak"ritim ve melodi" ikilisi geçti diyalogların birinde. Bu iki sözcük aslında yeryüzü ve kâinattan tutun da, tasavvufa kadar oradan da insan ilişkilerine kadar uzayan çok geniş perspektifte ele alınabilecek ve birbiriyle ahenkli biçimde tekamüle doğru ilerleyen ve birbirine sarmalanmış iki sözcük.

Müzikalite bağlamında, "ritim" nispeten daha küçük aralıklı notalarla yakalanacak bir mini devinim hali. Yeryüzünün ve kainatın bir ritmi var kendi içinde. Bu ritim kendini gezegenlerde, nebulalarda, galaksilerde ve yıldızların hareketlerinde gösteriyor. İnanılmaz bir ahenk var. Tasavvufi gelenekte bu bir zikr hali. Yaradanı her bir yaradılmışın kendi diliyle zikretmesi vir teslimiyet ve barış hali. Bir tür boyun eğme ve koşulsuz teslimiyet. Aynı ahengi Mevlevi geleneğinde semazen yansıması olarak görmek mümkün. 

Öte yandan, insan ilişkilerinde bile bir ritim var. O görülmeyen ama hissedilen - vibrations denilen -  yaydığınız o titreşimler. Aura denilen o çekim gücü. Sizin frekans dalgalarınızın karşı tarafa iletilmesi, o frekans dalga boyunun karşı tarafın anlam ve iletişim dünyasında bağlamsal olarak ifade bulması ritim demek belki de... Ritmi yakalamak ilişki de zor bir şey. İnsan dediğimiz varlığın pek çok yüzü (facét) var farklı durum ve bağlamlarda ortaya çıkan. Sohbet, iş, dostluk, muhabbet, ten uyumu, keyif ve haz anları, benzer ve ortak ilgi alanları, vs vs...

Bu küçük parçalarda ritmi yakalayan çiftler veya arkadaşlar veya dostlar ileride çok güçlü bağlar kurmaya başlıyorlar. İşte bu noktada o ritim denilen küçük ses ve ahenkli parçacıklar, büyük bir melodiye dönüşüyor. Bunu yakalayabilenler ise o muhteşem melodileri hayata dökmeye başlıyorlar. 

Hayatı güzel bir şarkı gibi yaşamak, mini ritim titreşimlerinden melodiye uzanan ilişkiler kurmak çok az dosta, çifte, sevgiliye veya arkadaşa nasip oluyor maalesef. Bir yazı görmüştüm dün. Cok etkiledi. "Ruh ikizi bulunmaz; yaratılır!" diye... Zannederim o küçük ritimlerden müzikalitesi yüksek melodilere giden yol emekten geçiyor. Tıpkı üç dört dakika süren dünyanın en güzel klasik ezgi ve parçalarının aslında günler, aylar ve yıllar süren bir emeğin ürünü olması gibi. 

Hep güzel melodiler, ezgiler eşliğinde ritim duygusu yüksek ve sizinle benzer insanlar olsun hayatında ve o ritmi melodiye dönüştürmek için birlikte çaba sarf edin ki ruh ikiziniz gerçeğe dönüşebilsin...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...