Meşgule Hanım ile Müşkül Bey
Kısa öykü, deneme yazısı ve roman yazmaya çalışan bir yazar namzeti olarak (şiir konusunda hiç iyi değilim bunun farkındayım 🫣), bir tür "mesleki algıda seçicilik" güdüsü ile ilişkiler, diyaloglar ve mimikler söz konusu olunca ciddi biçimde gözlem yapmayı seviyorum. Her bir ilişki ayrı bir evren, ayrı bir kendine özgü bir etkileşimler yumağı... O nedenle, her bir ilişki kendi "nev-i şahsına münhasır" (ingilizce tabirle 'unique', Latin diliyle de 'sui generis' denen şey) yani kendi içinde bir bütüncül yapı özü itibariyle.
İngilizceye yaklaşık yeni 3000 Kelime hediye ettiği söylenen velud Shakespeare'in dediği gibi: "kelimeler..." Evet ben de kelimeleri çok seviyorum ve onları pek çok şeyi baştan inşaa edip veya tamamen yıkacağınız büyülü birer mucize parçaları olarak görüyorum...
Bu yazıyı yazma nedenime gelince: "Meşgul" kelimesi çıktı bugün karşıma bir Instagram paylaşımında: "Kimse aslında söylediği kadar meşgul değildir diyordu. Sadece siz o kişinin önceliği değilsiniz..." Bu cümleyi lütfen sadece kadın erkek ilişkileri ile sınırlı tutmayın. Her tür ilişki biçimi için şumûllendirilebilir bir ifade bu...
Yeni bir sosyal medya dili var günümüzde emojiler ve bir takım kısaltma ve tikler ve çift tikler ve mavi tikler ve çevrimiçi görülmek ve son görüldü üzerinden yeni anlam ve iletişim mecraları üretilmiş. Hiç bir şey yazmadan ve konuşmadan insanların bunlardan kendince anlamlar çıkarıyor - karşı tarafı yargılıyor, kategorize ediyor, bazen yaftalıyor ve hatta bazen de karşı tarafı suçlayıp bu imgelerden hareketle uç kararlar alarak ilişki bitiriyor...
Hiç kimse aslında söylediği kadar meşgul değil. Ancak kabul edilmesi gereken bazı durumlar var. Yargılamadan ve hoşgörü ile bunu anlamak ve empati yapmak gerekiyor. Burada konu işsiz güçsüz günde 6.5 saat sosyal medya ortalaması olan ve tüm mesaisini orada geçiren Z kuşağı dijital yerliler (digital natives) denilen gençler değil...
Kendi adıma konuşmak gerekirse kişisel Instagram hesabım istisnasız herkese kapalı ama öykü hesabım tamamen herkese açık bir hesap. Tüm görüldü vs ayarları da açık. Benzer şey WhatsApp için de geçerli. Ama çok meşgul olmama ve konsantrasyon açısından tüm bildirimler kapalı tutuyorum. Çok sevdiğim Kelimelik Oyunu için de geçerli. Aksi takdirde kendimi biliyorum dikkati dağılmaya müsait "multi-tasking" yapım nedeniyle iş üretemem.
Yöneticilik yaparken iki yıl boyunca hiç sosyal medya bile açmadım. Makam odama kocaman bir LCD televizyon koydular. Beş yıl içinde bir kez bile açmadım. Uzaktan kumandayı bile yıllar sonra fark ettim çekmecede. Ama şimdi yaz modu ve çok hafif iş yüküm olduğu için daha keyifle geziniyorum sosyal mecralarda ve çok şey öğreniyorum hayata dair...
Ilişkiler işte bu noktada çetrefilli hale geliyor zannederim. Yeni sosyal medya diline uyum sağlama sürecinde. Şunu çok işittim açıkçası: özellikle gençlerle çevrili bir ortamda çalışınca:
- Çevrimiçisin ve benim mesajımı görmedin!
- Ona görüldü attım ve bıraktım!
- Mesajına özellikle geç döndüm.
- Çağrı atıp bıraktım.
- Dün gece 3:53 de yatmışsın? Uyku mu tutmadı 😉?
- Başka biriyie yazışıyorsun galiba? Ben seni tutmayayım!
- Vs vs
Hayat herkes için bu şekilde işlemiyor. Herkes bu kadar boş ve işsiz değil. Bu meşguliyet gerçekten doğal bir iş akışı ve önemli belli bir yaş grubu çalışan insan için...
Ama sizin için değerli olan ve size değer veren her kim ise (kadın, erkek, kardeş, yakın, evlat, iş arkadaşı dost ve yaren, vs) bir şekilde size dönecektir. Samimiyetine inandığınız ve güvenliğiniz insanlar sizi cevapsız bırakmazlar. Çok hayati bir problem olmadıkça sizi seven insanlar size cevap verecektir. O anda başka meşguliyetler elbette olabilir. Iş dünyası sonuçta.
Kişinin çevrimiçi olması onun suçlu değil meşgul olduğu anlamına da gelebilir. Bu da bir olasılık? Ya da ben de olduğu gibi - başka bir uygulama kullanırken arkada diğerinin açık unutulması gibi. Çok sıradan şeyler problem haline gelebilir.
Geçen bayramda konuşmayı çok sevdiğim ve hakkında önceden de yazı yazdığım yaşı büyük ve çok sevdiğim bir akrabam ile karşılaştık. Dedim; "abi bana güzel bir cümleni söyle yine senin hayat felsefeni yansıtan, onunla ilgili yazı yazacağım?"
Dedi ki, yaz yeğenim: "Nasıl yaparsan, öyle olur!" Önce hem saçma, hem aptalca, hem de boş geldi. Düşündükçe daha mantıklı geliyor şimdi. Siz nasıl yaparsanız öyle oluyor... Neye değer verirseniz o önemlidir... Yani nasıl yaparsanız öyle olur. Güzel felsefe. Nasıl yaparsanız öyle olur. Bu kadar da basittir işte hayat!
Yorumlar
Yorum Gönder