Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Si Vales, Valeo

Si Vales Valeo Dil beni her zaman büyüledi. Kendimi bildim bileli dil bana hep insanlığa bahşedilmiş en mucizevi araç olarak geldi. İnsan merkezli ve sadece insana has. Çok öte. Çok da derin.  Hem çok iyi duruşu olan bir siyasetbilimci, hem de alanında çığır açan bir dilbilimci olan Noam Chomsky'nin geliştirdiği teoride dil için "innate faculty", yani doğuştan gelen meleke veya haslet denir. Yani eşref i mahlukat addedilen her bir beşer, dil ve konuşma yeteneği ile doğar. Elbette bir takım zihinsel, işitsel ve dilsel sorunlar ve engellilik durumu istisna tutulmak üzere, her bir birey dil kullanacak özel dilsel aparatlar ile yeryüzüne merhaba diyor. Zamanla içine doğduğu dili öğreniyor, geliştiriyor. Hatta ikinci ve üçüncü diller ile iletişim kuruyor.  Muhakkak ki, hayvanlar alemini de biz onları henüz anlayamasak da, kendi aralarında hep iletişim halindeler; arılardan, yunus balıklarına; kedilerden gorillere kadar tüm canlılar konuşuyor ve anlaşıyor kendi yaşa...

Gecenin Esrarı

Gecenin Esrarı  Yeni Öykü:  Tesadüf Öyküleri İkinci Kitap  15. Öykü 23 Kasım 2022  Çarşamba Saat 2:32 Yorgunluktan bitap düştüğü halde, bir türlü uykusu gelmeyen adam sırtını dayadığı ikili koltuktan doğruldu, dirseklerinden güç alıp oturduğu yerden kalktı. Kızmıştı - hem kendine hem de geceye. Okkalı bir küfür savurdu içinden kendini uyutmayan karanlığa. -"Hesabımız var seninle, görülecek!" dedi... "Pişman olacaksın beni uyutmadığına! Öğrenecek herkes senin ne mal olduğunu!" Sanki bu gecenin umrundaydı.  Ne alıp veremediği vardı bu kara gecelerin kendisinden? Uzun zamandır doğru dürüst düzgünce uyuyamamıştı. Sürekli yatağında dönüp duruyor; uzun süredir ince pikenin altında kendisiyle paylaştığı yalnızlığını da küfürlerine dahil ediyordu... Siniri yatışmadı. Sıcak bir duş iyi gelirdi belki gergin sinirlerini gevşetmeye.  Soyundu, üstündekileri yatağın üstüne fırlattı. Birazdan dönecekti nasıl olsa onları almak için  Sonra banyoya gitti... ...

Öküzün Gözyaşları

Öküzün Gözyaşları Hemen her dilde bazı hayvanlara dair benzetmeler, kelime oyunları, o hayvanların bazı niteliklerine uygun insanlara atfedilmiş; "güç, çalışkanlık, cesaret, hafıza , zeka, aptallık vb özelliklere ait bir takım fiziksel ve ve zihinsel benzetmeler ve çağrışımlar kullanılır. Örneğin aslan ve kaplan gibi hayvanlar cesaret ve güç ile ilgili deyiş ve sözlerde takdir ve övme maksatlı olumlu anlamlarda, karınca ve arı gibi böcekler çalışkanlık ile ilintili deyimlerde yüceltici bağlamlarda kullanılır iken, eşek, öküz, davar gibi hayvanlar da daha çok olumsuzluk, hakaret ve alçaltma ifadesi içeren durumlar için kullanılır. Kategorik olarak her ne kadar "hayvanlar" üzerinden yapılan bazı benzetmeler huzursuz etse de, bazı "hayvanlar" üzerinden benzetilme yapılması insanları mutlu eder. Örneğin "boğa" veya "aygır" olarak adlandırılmak, zihinde çağrıştırdığı cinsel güç ile ilintili referansları nedeniyle pek çok "erkek...

Ritimden Melodiye

Ritimden Melodiye  Kendimi bildim bileli müzik kulağı ve ritim duygusu olmadı bende... Müzik dersi notlarım diğer ders notlarıma nazaran hep daha düşük oldu... Söylemesi ayıp 🫣 düşük müzik dersi notum nedeniyle düşen ortalamam yüzünden okul birinciliğim bile riske girmişti. Flüt çalmak da dahil ne herhangi bir müzikal enstrümandan ses çıkarmayı başarabildim ne de ben de var olmayan vücut ses koordinasyonu nedeniyle ilkokul folklor grubunda yer alabildim. Görsel ve işitsel sanatlar alanındaki açığımı iyi karakalem resim ile kapatabildim ancak... Bugün çok yoğun bir telefon trafiği oldu... Bir takım idari konular, eski dostlar, uzun zamandır iletişimde olmadığım eski arkadaşlar, yabancı hocalarımız ile yeni enflasyon düzenlemesinin hayatlarına etkilerine dair (bu tür teknik konularda İngilizce konuşmayı özlemişim bu arada 😉...) uzun uzun görüşme fırsatım oldu... Tamamen başka bir bağlamda ancak süreç ve süreklilik ile ilintili bir benzetme ifadesi olarak"ritim ve melod...

Niyeti Olmayanın Bahanesi Vardır

Niyeti Olmayanın Bahanesi Vardır  Her zaman ki gibi digital sosyal medya çağında görsel ürünleri çok hızla tüketen yeni çağın bilinçsiz ama bilge bir aforizma gurusu olarak lalettayin oradan oraya klikleyerek gezinirken, İngilizlerin "adage veya maxim" dediği türden bir özlü söze denk geldim: "Niyeti olmayanın bahanesi vardır!" O kadar cok şey hatırlattı ki bu söz... Bu hayatta beğendiğim ve bir tür hayat felsefesi / motto olarak kabul ettiğim iki söz var. Teyit edemedim ama biri zannederim Rumî'ye ait... "İnsanın kanatları çabasıdır" demiş Mevlana... Bireysel olarak işte, kariyerde ya da bireysel gelişimde kartallar gibi yükselmenin ve kanat takıp uçmanın yolunun çaba ve uğraşı olduğunu ifade etmiş Anadolu'nun büyük bilgesi.  İkinci çok beğendiğim ve yukarıdaki özdeyişe benzeyen diğer mottom ise: "Her tercih bir terkediştir". Bu aslında analitik bir denklem gibi - matematiksel bir doğru. Bir şeyi tercih ettiğinizde başka bir ...

Yaz Tatiline Dair Aforizma

Bireysel olarak kısa kısa tatilleri sevdim hep... Üç gün ila maksimum yedi gün arası uzunlukta... Bazen günübirlik hafta sonu kaçamakları... Bazen sadece tek geceyi iki gün gibi değerlendirdiğimiz tatiller daha iyi geldi ruhuma. Çalışma hayatının sınırlılıkları gereği olsa gerek, uzun tatil zaten mümkün olmuyor. Böyle bir imkanım olsa da tek bir yerde kalamazdım herhalde... Tatil denen şey - özünde - bulunduğunuz mekan ve ortamdan ve klişe monoton iş hayatının rutininden çıkıp başka özgür olduğunuz bir keyif halini sürmek. Daha öte bir şey değil... Uzun insanlık tarihinde tatil çok yeni ve çok modern bir konsept... Holyday denen kavram anlaşıldığı üzere din ve kutsal veya kutsallaştırıma ile ilişkili. Haftalık tatil sanayi devrimi ve işçi hakları ile şekillenmiş bir anlayış. Hristiyan alemi için Pazar, Yahudiler için Sabbatik Cumartesi (ki pek faaliyet yaşaktır) ve Müslümanlar için Cuma. Diğer dinlerde ki uygulamaları bilmiyorum ama temel felsefe sakin biçimde ve özgür biçi...

Ayna, ayna...

Ayna ayna söyle bana... Artık sipariş üzerine yazı konusu almaya başladım 😉. İki yazı konusu geldi bile... 🥹 Sonuçta bunlar deneme yazıları.. Deneye deneye yazıyorum bu yaz günü instaboyz'luğa terfi etmişken. Varsa sipariş yazınız gerçekten beklerim 🙏. Valla 🫣 Aynalar bana çok farklı ve gizemli geliyor dedi yakın bir arkadaşım. Bu konuda yazmayı düşünür müsün? Sorusu bittiğinde aklıma dört ayrı şey gelmişti bile. Çağrışım ve zihin akışı böyle bir süreç galiba- bir kaç imge oluştu hemen zihnimde...  İlk aklıma gelen - muhtemelen sizin de aynısı aklınıza geldi bence: Grimm Kardeşlerden Pamuk Prenses'teki (Snow White) kötü kraliçe... Yıllarca dalga geçtim Pamuk Prensesi Türkçe'ye bir Adanalı çevirmiş herhalde diyerek... Kar Beyazı demek yerine Pamuk Prenses nedir Allah aşkına 🫣? Bu arada İngilizce ifadesi şu: "Mirror, mirror, on the wall, who is the fairest of them all?" Türkçesi de: 'Ayna ayna söyle bana var mı benden güzeli bu dünyada?"  B...

Kadınlar ne söyler, erkekler ne anlar

Kadınlar ne söyler, erkekler ne anlar Yazı konusu seçmek zor bir süreç. Bazen paylaşımlarda gördüğüm bir söz, bir alıntı, bazen bir resim, bir karikatür, bazen kulağıma çalınan bir diyalog, bazen de sadece bir kelime. Buradan kaleme aldığım kişisel edebî yazım tarzım için: "stream of consciousness" diyebiliriz. Yani zihin akışı veya çağrışımlar zinciri... Ben buna tetikleyici diyorum. Kıvılcım - İngiliççe tabir ile "spark" aslında tüm yazı sürecini tetikleyen. Bir sonraki cümlede ne olacağını inanın ben de bilmiyorum akış ile gidiyor...  Çok sevdiğim bir arkadaşım yazı yok bir kaç gündür dedi... Dedim konu önerirsen yazmayı denerim... Başlıktaki cümleyi söyledi...  "Kadınlar ne söyler, erkekler ne anlar" İlk tepkim istemsizce şöyle oldu: "Bu konu beni aşar"... Hem de çok aşar... "Yine de deneyebilirsin" deyince arkadaşım... Yeni Z nesli jargonu ile konuya döndüm: "Challenge accepted". Ne olacaksa olsun meydan okuma...

Kulağa Küpe

Kulağa Küpe Bir erkek olarak ben takı sevmiyorum...Seven arkadaşlarım çok. Zannederim orta birinci sınıfta iken o dönemki çocuk aklı ile futbolcuların dönemsel tarzından özenti ile üç dört arkadaş mahalle pazarından olabilecek en ucuz fiyata zincir kolye almıştık. Onu bile hiç iç takmadım... Sonra izdivaçın ilk yıllarında beklenti gereği bir süre alyans taktım. Başta yaptığımız yıl limiti anlaşmasına istinaden onu da çıkardım sonra ...  Yıllar sonra esti içimden geldi ve kendime antik görünümlü altın gümüş karışık özel tasarım bir yüzük yaptırdım. Onu da takamadım... Nerede olduğunu bile bilmiyorum. Daha sonra o dönemki "arkadaşlarım" tarafından farklı deri bileklikler hediye edildi... Onları da sadece deniz kenarına gittiğimde sınırlı süre ile taktım...Yine takmıyorum onları... Çok iyi tarzı olan erkekler var. Çok da yakışıyor bazılarına...  Kadınlar için takı vazgeçilmez bir aksesuar. Kadın kimliği ile özdeş... Tüm müzeler binlerce yıldır kadınların taktığı yüzü...

Gelinlik Gölgelerinin Serinliği

Gelincik Gölgelerinin Serinliği Neredeyse tüm hayatı boyunca başarısızlığı tatmamıştı. Her zaman okulda iyi bir öğrenci, çevresinde gözde bir eleman olmuştu. İlkokulda, ortaokulda, lisede hep en sevilen öğrenci sıralamasında birinci olmuştu. Aday olmadığı zamanlarda bile genel istek ile sınıf başkanı seçilmiş, bir iki küçük olay dışında hep bu görevi başarıyla sürdürmüştü. Bilgi yarışmalarında okulunu temsil bile etmişti. Mahalledeki çocuk çetesinin yumuşak başlı reisi, futbol maçlarının sinirlenmeyen ve hiç kavga çıkarmayan kaptanı, gruplu oyunların en çok aranılan elemanıydı. Kısaca hayat ona hep hafif aralanmış, yumuşak bir pembe tebessümle bakardı. O zamanlar, her nedense, çimenlerin daha yeşil ve taze ve güneşin daha sarı olduğunu düşünürdü. Henüz o dönemde; içerisinde kaybolup gittiği, kara yüksek duvarları olan mabedimsi labirentler beynine inşa edilmemişti. Sadece çocukluğunun beyaz yumuşak pamuksu dokusu, insanlara gülücükler açtıran silik prina sabun kokusu vardı....

Trafiğin Süzme Öküzleri

Trafiğin Süzme Öküzleri  Dün, oturduğum yere yakın dörtlü bir kavşak kenarındaki bir kafede otururken, trafik lambalarının ve yaya geçidinin olduğu yerde şahit olduğum saçma sapan bir trafik kuralı ihlali üzerine bu yazıyı yazmaya niyetlendim.  Genel olarak sakin ve mutedil bir kişiliğim var... Çok nadir olarak insan olmam hasebiyle, gün yüzüne çıkan sert ve öfkeli bir tarafım da oluyor. Haksızlıklar, savunmasız insanlara, engellilere, kadın ve çocuklara yönelik acımasız tutum ve yaklaşımlar, her tür hırsızlık, hak gaspı, haksız elde edilen kazanç ve insanları aptal yerine koymak herkes gibi beni de delirtiyor. Bunlarda sakin olamıyor ve sağlam buğz ve küfür ediyorum.  Ama en çok da trafikteki kural ihlalleri beni çılgına çeviriyor. Trafikte kendini başkalarından daha akıllı ve daha üstün olduğunu zannedenlere karşı tamamen başka biri oluyorum. Şu ana kadar, ömrüm boyunca kaba kuvvete dayalı bir cedelleşme ve çatışma yaşamadım desem yeridir... Futbol oynadığım...

Hiç

Hiç Hiç ve hiçlik tasavvufta çok kullanılan kavramlar. Benim çok ama çok uzak olduğum bir alan tasavvuf. Özellikle Mevlevi geleneği ve İbni Arabi ilk aklıma gelenler. Batı felsefesinde Aristo'dan Permanieades'e kadar bu konuda kafa yoranlar olmuş zaman içerisinde...  İşin gerçeğini itiraf etmem gerekirse, bu konuda gerçekten "hiç bir şey" bilmiyorum. Vallahi... Sadece duyduğum bazı kavramlar var. Berzah, Fenafillah, Fakr ve Namevcudiyet gibi. Buradaki konu aslında ben bu kavramdan ne anlıyorum ve bana ne ifade ediyor idi. Naçizane onu kaleme almak isterim bir lahzalık tefekkür sonrası:  Hiçlik her şeyden evvel yokluk ile ilintili. Mevcut olmama hali. Bir tür yok oluş. Hiçlik doğu felsefesinde fakr/yok olma belki de erime ile özdeşleşen bir kavram... Hiçlik bir mertebe kabul ediliyor üstelik de ulaşacağınız en üst basamak. Bu mertebeye ulaştığınızda artık sizi tutacak hiç bir şey yok. Çünkü bunun daha ötesi mevcut değil (namevcudiyet). Genelde ölüm ile özde...

İtiraf

İtiraf Başlığa görünce eminim bazı takipçilerde birazcık merak duygusu oluştu... Birazdan itirafımı yazacağım ama önce insanoğlu olarak neden böyleyiz sorusunu cevaplamak gerekir önce zannederim. Neden itiraf etmeyi de seviyoruz? Zaten neden ve niçin sorusuna cevap aramak bence insanı hem bilimsel tekamül hem de sosyal bir varlık olma anlamında diğer tüm canlılardan ayrıştıran en değerli uğraşı...  Doğamız gereği itiraflar ve dedikodu bizi cezbediyor. Buna engel olmak çok zor... Benim sosyogenetik diye yıllar önce uydurduğum bir terim var interdisipliner alan için. İleride bunu ölçecek yöntemler geliştirilince (bkz astrobiyoloji gibi!) önemli bir bilim alanı olacak bence, henüz I kapasiteye gelemedi insanlık ve bilim 🫣. Yani bu genlerimize kodlanmış ezelden beri insanoğlu ile gelen bir özellik. Kutsal kitaplarda bahsi geçen kısmen de mitolojik yönleri olan "yasak elma" hikayesine kadar gönderme var bu sosyal genetik yönümüzün içinde aslında...  Diğer taraftan yas...

Sarı Sıcak Günlere Dair

Sarı Sıcak Günlere Dair Bugün ve dün (3-4 Temmuz 2023) dünya tarihinde dünya genelinde kaydedilmiş en sıcak günlerinden biriymiş 17.1°C ile. Elbette bu rakam gözünüze çok düşük gelebilir ancak dünya genelinin ortalaması ve 24 saatlik periyot düşünüldüğünde (kutup ortalamaları dahil buna), rahatsız edici derecede yüksek bir sıcaklık oluşmuş durumda ve iklimbilimciler açısından bu tam anlamıyla korkunç bir felaketin habercisi. Yaklaşık olarak 36 yıldır Ankara'da yaşayan birisi olarak bir yüzyılın üçte birlik kısmında dünya tarihi açısından bu kadar kısa bir zaman zarfında nasıl bir iklimsel değişikliğe şahitlik ettiğimiz aşikar. Mevsimler ciddi biçimde kaymaya başladı. Bahar yaza doğru kaydı ve artık Nisan Yağmurları gibi bir dönem sanki bir ay ileri ötellenmiş gibi görünüyor. Zannederim 15 yıl kadar önce idi. Ankara'da yoğun kar ve buzlanma yüzünden arabayı bir kaç hafta garajdan çıkaramadığımız günler olmuştu. Çıkış yolu kar ve kalın buz tabakası ile kullanılmaz hal...

Özür Dilerim Hayat Senden

Özür Şiiri  Özür dilerim hayat senden.  Yaşanmamış tüm keşke-lerden.  Harcanıp yitirilmiş hayallerden; Kaçan trenlerden, uzaklaşan gemilerden. Özür dilerim zaman senden. İçinde kaybettiğim tüm saatlerden.  Güzel geçirebileceğim tüm günlerden, Saniyeler, dakikalar ve koskoca bir ömürden... Özür dilerim toprak senden. Koklamadığım çiçekler ve güllerden,  Yağmurda yalınayak dolaşmadığım günlerden; Üstünde yürümediğim çimenlerden.  Özür dilerim tüm sevdiklerimden. Başkalarına vakit ayırıp da;  Sizinle paylaşmadığım demlerden. Verilip de tutulamamış sözlerden... Özür dilerim bedenim senden.  Yıprattığım kaslarım ve yorulmuş kemiklerimden. Arsızca heba edip, tükettiğim enerjimden.   Varken yitirdiğim sağlık ve afiyetten.  Özür dilerim gerçekten;  Hakkını veremediğim tüm eylemlerden. Yeryüzünde boş yere geçirdiğim ve Yapmayı ertelediğim tüm güzel şeylerden.  Özür dilerim sizlerden, Gülümseyen güneşten, yağan yağmurdan...

Meşgule Hanım ile Müşkül Bey

Meşgule Hanım ile Müşkül Bey Kısa öykü, deneme yazısı ve roman yazmaya çalışan bir yazar namzeti olarak (şiir konusunda hiç iyi değilim bunun farkındayım 🫣), bir tür "mesleki algıda seçicilik" güdüsü ile ilişkiler, diyaloglar ve mimikler söz konusu olunca ciddi biçimde gözlem yapmayı seviyorum. Her bir ilişki ayrı bir evren, ayrı bir kendine özgü bir etkileşimler yumağı... O nedenle, her bir ilişki kendi "nev-i şahsına münhasır" (ingilizce tabirle 'unique', Latin diliyle de 'sui generis' denen şey) yani kendi içinde bir bütüncül yapı özü itibariyle. İngilizceye yaklaşık yeni 3000 Kelime hediye ettiği söylenen velud Shakespeare'in dediği gibi: "kelimeler..." Evet ben de kelimeleri çok seviyorum ve onları pek çok şeyi baştan inşaa edip veya tamamen yıkacağınız büyülü birer mucize parçaları olarak görüyorum...  Bu yazıyı yazma nedenime gelince: "Meşgul" kelimesi çıktı bugün karşıma bir Instagram paylaşımında: "K...