Ana içeriğe atla

Samimiyet-sizlik

Samimiyet-sizlik 

Bazen yazı yazmam konusunda doğrudan fikirlerle gelip başlık öneren dost ve arkadaşlarım oluyor. Bazı konular veya kavramlar hakkındaki düşüncemi merak edip bu konuda yazı yazmalısın diye teşvik ediyorlar. Bu hafta sonu çok uzun süredir görüşmediğim bir arkadaşım ile kahve içtik Tunalı tarafında.  O da oldukça üst düzey bir bürokrat aynı zamanda da eski öğrencim ama kadim dostum... 


Yaşıtlar olarak gündelik hayat gailesinden bahsederken "samimiyet" üstüne bir yazı yazmalısın dedi... İşi gereği samimiyetsizliğin tavan yaptığı ortamlarda çalışmasından mütevellit olsa gerek... Zira Ankara bürokrasisinde yukarı doğru çıktıkça farklı yüzleri çıkıyor insanların gün yüzüne... Bu bağlamda dürüst biçimde hakkıyla adım adım yükselen herkesin yolu ardına kadar açık olsun ve en güzel yerlere gelsinler. Bu temennim de oldukça samimi ve içten...


Ben iş hayatındaki Ali Cengiz oyunlarından, Bizans taktiklerinden, Makyavelist bakış açısından, Tzu stratejilerinden bahsetmeyeceğim. Onlar çok bayağı burada yazacaklarım yanında. Ben bireysel samimiyetten bahsetmek istiyorum. Gerçek insanî bağlamlarda ortaya çıkan saf ve temiz ruh yansımalarından... iş yerlerdeki küçük çıkar oyunlarını ve güce ve intiyaz edinmeye endeksli sahte yakınlaşmaları, ihtiyaç durumunda hatırlanmaları gözlemleyecek kadar mental kapasitem ve gözlem yeteneğim var. Buradaki samimiyetsizliği çok rahat ayırt edebiliyorum bu yaş ve tecrübe ile...


Kelimeden hareketle konumuz bence ilişkilerdeki samimiyet-sizlik üzerine olmalı. Bu konuda bir film var. 2016 İtalyan yapımı "Perfetti Sconosciuti'nin" Türkçe uyarlamasında da, "Cebimdeki Yabancı" filminde yemek için bir araya gelen yedi yakın arkadaşın, cep telefonlarını hiç dokunmadan ortaya koyup gelen mesajları okuması üzerine başlattıkları bir oyun sonrasında arapsaçına dönen ilişkileri anlatılıyor. 


Modern ve sanal dünyanın girift ilişkileri bunlar... Dün Instragram'da bir paylaşıma denk geldim: "Üç kez sevgililerimin telefonlarına baktım ve o üç ilişkiyi de bitirmek zorunda kaldım. Cehalet mutluluktur" demiş anonim paylaşım sahibi... Yazar kadın mı,  erkek mi belli değil tamamen uydurma da olabilir elbette... Ama doğruluk payı var bence... Bir tanıdığım da bizzat kendi eşine açtığı sahte profil hesap üzerinden ulaşmış ve sohbetin ilerleyen aşamalarında kendi evliliklerinin kötü ve mutsuz gittiğini öğrenmiş. Bu arada çiftin evlilikleri devam ediyor... 


Samimiyet kavramı bu noktada çift taraflı olarak bir kez daha zihin kurcalıyor. Bu ilişki de kim daha samimiyetsiz sorusunu cevaplamak da zor... Özünde her ilişki kendini özel ve sorgulanmamalı bence. Kimsenin ilişki dinamiğini yargılamak ve şerh koymak haddimize düşmez. Bazen kimi doğrular başkaları için yanlış olabilir veya o yanlış yeniden de yorumlanabilir ve yepyeni bir doğru da üretilebilir... Ya da çiftler karşılıklı oturup samimi biçimde ilişkiyi enine boyuna ele alıp düzeltme ve yeniden inşaa etme yoluna da girebilirler... Burada kişilerin konuyu değerlendirmesi babında tek bir doğru yok. Sevgi ve samimiyet aslolan. O çift için doğruyu tekrar belirleyecek olan ilişkiyi sürdürme konusundaki samimiyetleri... 


Sosyal medya üzerinden yazışmalar samimiyeti ve koşulsuz sevgiye dayalı ikili ilişkileri epeyce törpüledi bu anlamda. İlişki yorgunlukları yaşanıyor galiba... Yeni heyecanlar ve belki de yeni bir ateş arıyoruz köz tutmuş kendi küllerimiz arasında. Dikkatli bakarsınız farklı yüzler ve bambaşka eğilimler, arzular ve istekler görebilirsiniz aynı kişide farklı bağlamlardaki ilişkilerini mercek altına aldığınızda. Bu biraz daha birbirini keşfetme süreci bir taraftan da... Kendinizi ve karşınızdaki kişiyi daha çok tanımak istersiniz şayet ilişki çok güzel bir yere yeniden evrilebilir. Bu hiç de zor değil...


Gözlemlediğim kadarıyla samimiyet ve güven iç içe iki kavram... Güven samimiyeti ve bunun mukabilinde de samimiyet de güveni perçinliyor. İnanma ihtiyacı gibi bir hissiyat bu özünde. Ilişkide samimiyet ve dürüstlük en önemli iki kıstas. 


Iyi bir ilişki yaşıyor gibi yaşamak da apayrı bir beceri gerektiriyor.  Kimi zaman insanlar, toplumsal tepkilerden çekildikleri,  bazen etiketlenmek ve yaftalanmaktan korktukları, kimi durumlarda da var olan statü, rahatlık ve konfor alanını bırakmaya cesaretleri olmadığı ve bazen de evlatlarının ruhsal sağlığı için kendi sağlıklarından feragat ettikleri için samimiyet içermeyen ilişki yumağı içinde boğulup gidiyorlar ve self-sabotage denen yani bizzat kendi ilişkide varlığını feda etmeye kadar giden yolda mutsuzluk içinde eriyip gidiyorlar ilişki cenderesinin dişlileri arasında... 


Şayet ilişkinin yaşama ve varolma şansı var ise; kişisel önerim iki şekilde yol almak: ya ilişkiyi tekrar masaya yatırıp samimiyet ile artı ve eksileri konuşup olumlu yönler üzerinde yoğunlaşıp yaraları sarıp tekrar yola devam etmek ya da aynı ilişkiyi yeniden baştan kurgulayıp yepyeni yönlerden az bilenen ve keşfedilmemiş cenahlardan hareket edip birbirini tamamlamak - sen ben de eksiksin denen kısımlarda tekrar bütünleşmek olmalı. 


Ama gitmeyen bir ilişki de ısrarcı olmak da ayrı bir samimiyetsizlik - en başta insanın kendine olan samimiyetsizliği. Bu nedenle de en zor olanı yapmak ve insanın kendisi ile yüzleşmesi sağlamak gerekiyor galiba... Doğruyu mu yapıyorum? Kişisel mutluluğum benim için ne ölçüde önemli,  özsaygımı ne zaman yitirmeye başladım ve kendimi başkalarının gözünde iyi görünmek için feda ederek kemdimden mi veriyorum? Bu sorulara samimi cevaplar veriyorsanız doğru yoldasınız... Ama en güzeli evet en güzeli de iyi giden ve size huzur veren ilişkiye sıkı sıkıya sarılmak yaraları sarmak ve onarıcı olmak şayet samimiyet ile sarmalanmış bir sevgi ve aşk var ise... 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...