Ana içeriğe atla

Vicdan

Vicdan


Bazı kelimelerin içini doldurmak zordur. Bunların içerisinde "adalet, eşitlik, özgürlük ve inanç" gibi okurken söylenmesi kolay ama içeriğini algılaması zor kelimeler var. 


Canlıbilimini sevmekle birlikte, hayvan davranış bilimi hakkında pek fikrim de yok, üstelik konuyu araştırmış da değilim.  Ancak, sosyal hayvanlarda bile eşitlik, adalet gibi kavramların olduğunu düşünemiyorum. Elbette bir hayvan yavruları ile yiyeceğini paylaşır. Onları korur ve kollar. Kendi türünü savunur diğer türlere karşı. Ama bazı kavramların varlığının algılaması ve gündelik hayatta kullanılması ve yüceltilmesi sadece insana özgü. Galiba insan soyut düşünebilen ender yaratılmışlardan birisi. Ama diğer taraftan da bu kavramların içini en vahşice ve acımasızca tüketen tek canlı. 


Vicdan kavramı da en insani kavramlardan birisi.  Çok insana özel. Çok yürek gerektiren ve içi en çok doldurulamaya muhtaç bir kavram. "Vicdan, kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi ahlaki değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir" demiş Wikipedia. Biraz kötü bir anlatım olmuş açıkçası. Ama ahlâkî olarak temellendirilmesi gerekiyor...


Türkçe'de "vicdan azabı çekmek" ve "vicdanı sızlamak" denilince kavram daha iyi oturuyor... Bir de insan olup bu kavramı asla hak etmeyenler var. "Vicdansız" denilenler. Kalpsizlik özetle!


Içinden geçtiğimiz günler - Gazze'de yaşananlar vicdan kelimesini tekrar tekrar sorgulattı bana. Hitler'in zulmünden kaçanların torunu ve yeni Hitler namzeti Netanyahu ve onların okyanus ötesi hamisi ölü bakışlı Joe Biden ve tüm bunların ardındaki perdeden hunharca sufleler fısıldayan şeytanlaşmış üst akıl ve sınırsız erk sahiplerinin herhangi bir insani vasıf taşıdığına inanmıyorum. Sadece kendini üst ve ari ırk gören Nazi zihniyetinin tersyüz edilmiş izdüşümü ile karşı karşıyayız. Hitler'in katliamından kaçıp kutsal topraklara kaçanlar artık yeni katliamcılar oldular...Öte yandan, Hamas'ın nasıl bir misilleme yapılacağını bile bile bu katliama çanak tutacak şekilde savaş başlatması ise tamamen ayrı bir yazı konusu ve bu sahnede kimse masum değil... 


Binlerce yıldır insanlık birbirini din, cennet, vadedilmiş topraklar, ekonomik sebepler adıyla aslında önce kendi zihninde yaratıp sonra da yarattığı bu kavramları putlaştırarak insanları, çocukları ve soyut bir tahayyül olan insanlığı katletmeye devam ediyor. Adem'in iki oğlu Habil ve Kabil (Abel and Cain) öyküsündeki Kabil'de günümüzde yaşayan Pol Pot'da bir cani idi, Cengiz Han'da... Mussolini ve Stalin ile beraber medeniyet timsali  pek çok dini ve siyasi lider de birer cani ve birer mütecavizler... Yüzbinlerce gencin katillerinin bronz heykellerinin önünde yazılan yüceltici övgüler ile dolu katliam öyküleri ile soslanmış insanlık tarihi - adına insan demeye diliniz variyorsa elbette!


Vicdan; en çok poşetler içinde parçalanmış et ve kemik yığınına dönmüş çocuklarını taşıyan babaların göz yaşını görünce anlam kazanmalı. Ölen sizden binlerce kilometrelerce uzakta da olsa... Bunun ırk ve coğrafyası olmadan önemli olmalı... Bana en çok dokunan hep ve her zaman çocukların katledilmesi ve kadınların savaş ganimeti olarak kötüye kullanılması oldu. Tarih boyunca bu zulmü kimin ne sebeple yaptığının da bu noktada zerre önemi yok - çocuklar katledilirken kimsenin tanrısının ve dininin de iler tutar bir tarafı yok... Çocuk katliamlarını din adına yapanların diğer taraftan cennet hayali kurmasını da hiç aklımve hafsalam almıyor - alamıyor... 


Vicdan çok insana dair bir duygu... Lütfen birilerinin kışkırtması ile kaybetmeyelim. Yeryüzü zaten yeterince kirli... 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...