Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kendini Asgari Ücretin 2 TLsi Gibi Hissetmek

Kendini Asgari Ücretin 2 TLsi Gibi Hissetmek Siyaset ve ekonomi ile ilgili yazı yazmamaya söz vermiştim kendime. Daha önce yine kendimi tutamayıp, Big Mac endeksinin Türkiye izdüşümü olan etsiz çiğ köfte fiyatları ve enflasyon ve neo-klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşımın güzide mimarı ve pek sevimli ve komik ve aynı zamanda eski ekonomi bakanı Sayın Mr Nebati ile ilgili bir iki yazı yazmıştım... Dün (27.12.2023) itibariyle, yeni asgari ücret açıklanmış. 2024 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirlemeye yönelik akademik ve pek istatistiksel çalışmalar tamamlanmış üstelik. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren asgari ücretin 17 bin 2 TL olacağını açıklamış. Rakam ve yazı ile ifade edecek olursak, tamı tamına 17.000 + iki lira...  Rivayetlere bakılacak olursa bu artış sonrası bir yıl boyunca başka zam olmadan geçerli olacakmış bu ücretlendirme. Üstelik de %49 artışla bu rakama ...

Geçtim Bunları

Geçtim Bunları  Çok oldu, geçtim ben bu işleri... Olmadık zamansız serzenişleri. Artık geride bıraktım...  Ruhuma yük olanları...  Evet, maalesef, geç fark ettim, Bana kalben değer verenleri,  Hakkıyla gönülden sevenleri; Vakit ayırıp, zamanından verenleri. Öğrenmeye başladım. Kimdir asıl değerli, Kimdir kıymetli ve de kimdir, Aşkın gerçek müsebbibi? Zaman kapıma geldi ve öğretti;  Sevgiyi es geçeni? Aşka karşılık vermeyeni, Ve kalbe yük olup, ağır geleni. Geçtim yollardan ve şimdi yelken açtım... Ben'de kaybolup giden kendime. Keşfe çıktım bendeki yitik "ben'e".  Öpücükler kondurdum kırık kalbime. Sonra teşekkür ettim kendime.  Döndüğü için kaybettiği özüne.  Üzgünüm, eyvallah'ım kalmadı; Göçebe olup, uçup gidene... Zaman artık sevme zamanı.  Seveni hiç unutmamalı.  Sevmeyen ve giden için de  Artık ağıt yakmamalı... Şimdi yepyeni bir hayat zamanı; Geçmişte olan, geçmişte kalmalı. Yeni hayattaki mazidekiler ise Sadece de...

Son Bakış

Son Bakış  Hayat koca bir gizem, Içinde neler saklı, Ah bir bilsen... Kayıp gidiyor an ve zaman,  Parmaklarımızın arasından  Usulca ve ses çıkarmadan.  Bilmiyoruz hiç birimiz  Hangisi bir başlangıç,  Hangisi son defa yaşanan... Hayat koca bir muamma,  İnsan bu; okyanusta yitik bir damla, Yok olup gidiyor engin sonsuzlukta... Eriyor ve kayboluyor zaman, Yaşadığımız her lahza ve an, Siliniyor hafızalardan uzam ve mekan... Hayat aslında her zaman, Evet her zaman; yaşanmamış bir son an, Vahlar ile ağlanan ve asla tekrarı olmayan! Çıkıyorsun bir sabah erkenden kapıdan,  Bazen arkana bile bakmadan, Kimbilir belki o an; son kez yaşanan... Hep önemlidir sonlar, Hafızalarda son kalanlar:  Yıllarca akla kazınanlar... Unutulmaz ki yankılanan son sözler; Kaçamak denize bakan o şehla gözler.  Yıllarca zihnimde ışıl ışıl titrer, erir gider... Acıtır, incitir bazen yaşananlar; En çok da erteleyip, yaşanamayanlar; Bir özür bile dileyemeden k...

Gergen

Gergen İngilizce'de "coinage" diye bir sözcük var. Ekonomi jargonunda metal para basma için kullanılıyor. Bu sözcük aynı zamanda dilbilimde de kullanılmakta ve bir dile yeni bir kelime katma, sıfırdan yeni bir sözcük ekleme anlamına da geliyor.  Bu işin pirinin Şeyhpir (William Shakespeare) olduğunu ileri sürenler var. Shakespeare'in İngiliz diline 3000e yakın yeni kelime eklediğine (uydurduğuna?) dair (muhtemelen de çoğu mesnetsiz) iddialar mevcut. Gerçi gerçekte böyle bir kişinin var olmadığı ve Shakespeare'in aslında Christopher Marlow uydurduğu mahlas bir karakter (Shake-spear = Mızrak Sallayan!) olduğuna dair başka pek çok iddia da yok değil... Neyse, konumuza dönelim.  Kelimelerle oynamayı seven bir yazar namzeti olarak bazen ben de kelimeler ile hemhal olmayı; onları yeni anlamlar yükleyerek kullanmayı seviyorum. Yeniden bir kelime uydurmak, bunu dilde kabul ettirmek kolay bir süreç de değil. Bazen devrimler sonrasında bu tür girişimler daha kur...

Bir Valizlik Aşk

Bir Valizlik Aşk  Kadın önce kapıdaki adama;  Sonra da onun yerde  Yüzüstü duran çantasına baktı. Yutkundu ve duraksadı... Bir kaç damla tuzlu gözyaşı  Süzüldü yanaklarından.   Kaçırdı istemsizce gözlerini  Adamın fersiz ve donuk bakışlarından... Dünyalara sığdıramadığı aşkı Küçücük bir valize sıkışıp kalmıştı... Adamın gözbebekleri çok tedirgindi. Bakışları son kez sarı saçlarında gezindi. Adam eğildi, bir iki şey söylemek istedi. Sözleri döndü boğazında ve düğümlendi... Dili dolandı, gözleri buğulandı:  Sadece "üzgünüm, beni affet!" diyebildi. O da boşlukta anlamsızca yankılandı...  Kadın çok sevdiği, belki de  Tüm hayatını verdiği bu adama  Baktı umarsız gözlerle, öylesine- kaygısızca.  Dudağında bir burukluk oluştu.  Yılların yorgunluğu göz yaşlarıyla buluştu... Dünyaya dar gelen aşkımız Elindeki küçük valiz kadarmış, Hatıralarımız artık tüy kadar hafif,  Kalbim ise sana taş gibi kararmış.  İşte b...

Dogmak

Doğmak 12 Aralık benim doğum günüm. Nedendir bilmem doğum günlerine özel bir anlam ithaf edemedim bir türlü. İlk "yaş pastalı ve mum üflemeli" doğum günümü, 24 yaşına basacağım yıl, İngilizce kursu alan (üniversiteli genç kız öğrencilerden oluşan sınıfımdaki) öğrencilerim, sürpriz yaparak - o zamanlar Tunalı Hilmi Caddesinde şubesi bulunan (eski Paşabahçe Mağazasının üstü) - Ankara Üniversitesi TÖMER Kurs Binasının üçüncü katındaki bir sınıfta kutlamışlardı. Ailem ve komşular dışında ilk farklı kutlama idi o - sanki iş hayatına hoş geldin kutlaması der gibiydi...  Evet, elbette o doğum günü seremonisi öncesinde doğum günüm kutlanmıştı hane halkıyla evde. Tabiki onlar da çok değerliydi. Iki gün önce memlekette ön kutlama ile yaptığımız gibi anne, baba, kardeş belki bir kaç komşu. Ama o yıl (1993) hayatımda ilk kez sembolik anlamını hiç anlamasam da - mum üfleyerek bir doğum günü kutlamıştım. Bir kaç "özel" hediye vermişti bir kaç "özel biçimde beni s...

Raison d'etre

Raison d'etre  Fransızca bir isim tamlaması olan "raison d'être" ("re'zön de etr") şeklinde telaffuz ediliyormuş ve bu arada İngilizce'de 34 ayrı biçimde de telaffuz edilip, söylenebiliyormuş! 🙄.  İngilizce çevirisi için ise "reason for being", "reason for existence" veya "justification for existence" kullanılmış.  Yani "varlık sebebi", "yaşama nedeni" denebilir. Kısaca, bilme ve sorgulama ile ilişkili olduğu için de felsefenin bir alt kolu olan epistomolojinin kapsam alanına giriyor...  Çok ağır felsefi ve edebi yorumlara girmeden ve de Kant ve Heiddeger gibi filozofların bahsettiği insanı ve zamanı anlamaya dair "ubermensch" (üstün insan) ve "dassain" gibi kavramları da es geçerek, yine aynı şekilde, Viktor Frankl tarzı "logoterapi" yaklaşımlarını ve de Seneca usulü stoacı dünya görüşünü de bir yana koyarak, daha insanî ve daha kişiye ve kendime özel - daha...

MELEK

Melek ... Bazen bir melek girer hayatınıza; Gülümsemesi bol, sohbeti tarifsiz. Kalbinizdeki yeri bambaşka ve benzersiz, Ömrünüze kattığı saadet ise tamamen eşsiz.  ... Evet, bir melek girer hayatınıza;  Hayat dolu ışıl ışıl parıldar gözleri,  Yükseltir ve uçurur tüm hayat enerjinizi, Mutluluk verir o tatlı, yumuşacık sözleri... ... Bir melek girer hayatınıza; Konar ve yuva yapar kalbinizin tahtına, Kanatlarını uzatır boydan boya... Kurulur ve yerleşir bahtınıza. ... Bir melek girer dünyanıza.  Bırakır gidersiniz öylece... Gülümseyerek her şeyi arkanızda,  Hep o olsun istersiniz yanı başınızda... ... Bir melek girer dünyanıza; Asla gitmesin istersiniz. Hep yüzü gülümsesin  Neşesi hiç bitmesin.  ... Ve o melek gelir, konar ruhunuza; Candan bir can daha katar aşkınıza.  Üzmek ve kırmak istemezsiniz onu; Dersiniz ki olmasın bu aşkın sonu... ... Asla dokunmak istemezsiniz;  Hassas ve kırılgan kanatlarına. Narindir onun kalbi ve sizi ço...

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

Gecenin Esrarı

Gecenin Esrarı  Yeni Öykü:  Tesadüf Öyküleri İkinci Kitap  15. Öykü Yorgunluktan bitap düştüğü halde, bir türlü uykusu gelmeyen adam sırtını dayadığı ikili koltuktan doğruldu, dirseklerinden güç alıp oturduğu yerden kalktı. Kızmıştı - hem kendine hem de geceye. Okkalı bir küfür savurdu içinden kendini uyutmayan karanlığa. -"Hesabımız var seninle, görülecek!" dedi... "Pişman olacaksın beni uyutmadığına! Öğrenecek herkes senin ne mal olduğunu!" Sanki bu gecenin umrundaydı.  Ne alıp veremediği vardı bu kara gecelerin kendisinden? Uzun zamandır doğru dürüst düzgünce uyuyamamıştı. Sürekli yatağında dönüp duruyor; uzun süredir ince pikenin altında kendisiyle paylaştığı yalnızlığını da küfürlerine dahil ediyordu... Siniri yatışmadı. Sıcak bir duş iyi gelirdi belki gergin sinirlerini gevşetmeye.  Soyundu, üstündekileri yatağın üstüne fırlattı. Birazdan dönecekti nasıl olsa onları almak için  Sonra banyoya gitti... Soldaki sıcak su batarya başlığını sonu...

1+1 Omuz

1+ 1 Omuz ... Tek ihtiyacım olan şey, Yaslanacağım bir omuz, dedi Kadın, bakarak  Şefkatli gözlerle: ... Sen ve ben. Bir artı bir  Omuz sadece. Başımı koyacağım.  ... Gerek yok  Başka bir şeye.  Sığarız ikimiz Küçücük bir eve... ... Gerisi nedir ki? Mutluluk sığsın yeterki içine.  Dolar taşar yuvamız... Aşk, huzur ve sevgiyle... ... Çok mutlu oldum, dedi adam  Sıcacık gülümseyerek.   Buymuş beklediğim  Ve değmiş bunca yıla.  ... Aradığım huzurdu. Nohut oda, bakla sofa. Sen ol yeter yanımda.  Hep ol baş ucumda. ... Ben binlerce yıldır  Aşıktım hep sana. Bakıyordum karanlıktan  Uzaktaki ışığına.  ... Ve yıllar yıllar sonra.  Işığım oldun sen bana. Işte bu aydınlıktı  Düşen küçücük odamıza.  ... Nevfel Baytar  2 Aralık 2023

Zaman Ötesi Aşklar

Zaman Ötesi Aşklar  Tüm felsefi kavramlar içerisinde beni en çok büyüleyen kavram hep 'zaman' oldu galiba. Onu anlama çabası bile sözcüğün kendi içinde sarmalanmış ve gizli - yani zamanı anlama çabası bile 'zaman' alıyor.   Stanford Üniversitesi Felsefe Bölümü tarafından ansiklopedik bir yayın olarak kaleme alınmış makalede yer alan 'zaman' kavramını farklı felsefi görüşler ve bakış açıları ile alan uzun didaktik yazıyı okuyordum sabah sabah. Zaman topolojisinden tutunda, fatalizme, oradan eternalizm ve zamanın çok katmanlı boyutluluğuna kadar farklı görüşleri anlatan yazının içeriğini algılamaya ve kavramaya çalışıyordum boşluk oluşan günüm içinde... Sırf akıp giden zamanımı daha verimli ve daha iyi değerlendirmek adına... Bir taraftan bunu yaparken, diğer taraftan da kulağımda şarkılar çalınıyor özellikle içinde zaman geçen ve bilge şairlerin algısını yansıtan. Diğer tarafta, yeni satın aldığım kitaplarda yer alan zaman ve ötesine dair cümleler uçu...

Yitik Şiirler Kitabı

Yitik Şiirler Kitabı  Yitik Şiirler  Yitik şiirler yazdım, Yitik aşklara... Sahipsiz sevdalara. Eksik kalmış tutkulara... Şiirler yazdım,  Sayfalarca, Kayıp ruhlara... Ve okudum onları;  Boş duvarlara... Şiirler yazdım, Bir başıma; Kendime ve sensiz  Yalnızlığıma... Gezdim tenhalarında, Sensizliğin ve umarsız  Sessizliğinin... Uyutmadı hayali; Rüyalardaki güzelliğinin...  Aradım derinlerinde, Anlamını - sensizliğin... Ama sen hep suskundun. Doğrusu, belki de... Böylesi, dedin ve gittin. Karşılıksız aşklar; Cevapsız kalan çağrılar.  Hiç görülmemiş mesajlar... Suskun ve lâl ekranlar. Sonra, kalem yoruldu, Mürekkep tükendi. Sana yazılan o cevapsız  Mektuplar hiç bitmedi. Ama buna - Aşk - bile gücendi... Evet, belki her şeyden  Çok sevdim seni. Elin hep elimde olsun istedim... Mesafeler yetmedi... Ama işte bu Aşk;  Sana değerdi..  Nevfel Baytar  28 Kasım 2023, Ankara. Bir akşamüstü.

Gözyaşının Tadı

Gözyaşının Tadı  Hiç bir yaşta değişmiyordu; Gözyaşının o tuzlu tadı.  Dudak kenarında son bulan, Yanaklardan süzülen, kekremsi acı. Oyuncağını yitiren çocuk,  Aşkı cevapsız adam... Ümidi yitik kadın.  Geçmişi ile barışamayan insan.  Değişmiyordu o tuzlu tat, Bazen yok sayılmış bir hayat... Kiminde gözden çıkarılmış aşk'a  Edilen o beyhude "heyhat!"... Kimisi için giden evlat; Bazıları için ise kaçan o fırsat... Geride bırakılan bir hayat. Bir türlü gelmeyen - rahat... Gözyaşı; kalbin gerçek ilacı.  Bazen tatlı bazen de çok acı Yüze dökülen her bir damla; Yoğrulmuş yorgun bir ruhla... Kalmasın hiç bir yaş, Ne akılda; ne de kalpte, Dökülsün durmasın;  Kalmasın hiç biri içimizde...  Güzeldir ağlamak,  Kimi zaman hıçkırarak, sessizce, Burnunu çeke çeke;  Kimi zaman da gökleri inletircesine... Değerli her bir damla;  Kime, niye ve neden aktığına... Değmeyen sevgi ve aşklara Ziyan edilmemeli zerresi asla! Yorgun, bitkin ...

Yorgunluk

Bir Pazar akşamı yazmak geldi içimden... Yorgunluk...  Şiir ve kitap ve muhasebe zamanı...  Muğlak kalmasın hiç bir şey geride...  Güzel günler olsun istikbalde...  Mutluluk olsun heybenizde. Sevin sevebildiğinizce. Gelmeyecek geriye Bu günler eriyecek mazide.... Derin bir hüzün çökecek:  Sen dizlerinin üstünde  Gökyüzü tüm heybetiyle tepende; Yeryüzü çoktan kayıp gitmiş  Kimbilir acaba nerede? Aşk ise çok ama çok derinde. Bir rüya görürüz  Arzu ve istek ile Aşk olsun diye... Yalvarır kalbimiz beynimize  Teslim olma gel kendine Ama biliriz ki bu da beyhude... Dinlemez hiç bir sözü  Kalp bu herşeyin özü... Yok ki bu aptal aklın gözü  Görsün o içten içe yanan közü... Biz yeryüzüne veda eden Aşkını en derinden nakşeden Gölgesini bile aşkın ışıltısında kaybeden Her daim kadîm sevgisini  Tutkuyla ve özlemle sunabilen...  Kalmadı artık bizden;  Ve bizim gibi delice sevenlerden  Aşk için Aşk ile yanarak,...

2030larda Üniversitelere Bakış

2030'DA ÜNİVERSİTELERE BAKIŞ  Bireysel açıdan öğrenme ve bilgiye erişme alışkanlıklarımızda; sosyal açıdan ise, iletişim kurma biçimimizde daha şimdiden derin etkiler bırakan teknolojinin – eğitime getirdiği katma değerlerinin de doğal bir sonucu olarak – yükseköğretim kurumlarında dikkate değer bir değişime neden olacağı açıktır.  Bu bağlamda, üç nesildir doktora yapan bir ailenin ferdi olarak kaliteli eğitim alabilen şanslı azınlığın bir parçası olduğunu ifade eden, ücretsiz çevrimiçi dersler veren internet tabanlı eğitim şirketi Coursera nın kurucu ortaklarından Daphne Koller, TedTalks’da 2012 de yaptığı konuşmasında, artık herkesin iyi bir eğitim almasının önünün açıldığını söylerken, aslında çevrimiçi eğitimin sunduğu ve de sunabileceği imkanlara ışık tutuyordu bir bakıma. Bu yüzden de, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 26. maddesine konu olan “eğitim hakkının” artık nitelikli eğitimciler ile yerel bir çerçeveden çıkıp, evrensel bir düzeye ve geniş kitleler...

Aşk ve Istatistik

Aşk ve Istatistik  İstatistik matematiğin bir alt kolu. Olasılıklar ve ihtimalleri kullanarak - göklerde ve kainatta var olan ilahi matematiğinin - "kendini ebedi zanneden" biz yeryüzünün sakinleri müstağni fanilerin hayatına yansıyan belli belirsiz matematiğini bilimsel açıdan daha belirli hale getirmek için başvurulan bir interdisipliner alan.  Bakıldığında hayat inanılmaz derecede çok ihtimallerden oluşuyor. Biz fark etsek de etmesek de, hayatımızı ve hayatımızın yönünü yaptığımız tercihler ve - belki de işin gerçeği - daha çok da; yapmadığımız tercihler şekillendiriyor.  Biz buna kısaca "kader" diyoruz. Kader ve kısmet bir terazi kefesi gibi: seçmekten imtina ettiğimiz alternatiflerin boş ve belirsiz tahayyülün kaldırılamaz ağırlığı ile seçtiğimiz şıkkın bize ömür boyu suna-bileceği yoğun mutluluk endeksi midir kader?   Öte yandan, "Tesadüf Öyküleri" adı altında kısa öyküler yazan ve sayfasının adını Tesadüfler Öyküleri koyan bir yazar namz...

Rüya...

Rüya... "Rüyada mıyım?" Diye sordu kadın.  "Hayır" dedi adam.  "Adadasın", burada ve yanımda... ... "Ne zamandır uyuyorum?"  Diye sordu kadın, merakla... "Zannederim" dedi adam; "Oldu bir kaç bin yıl"...   ... "Sen ne yaptın,  Uyudun mu? Nasıl geçti peki, bunca Asır ve de binlerce yıl?" ... "Neler mi yaptım, bunca zaman, Ey güzel sevgili? diye gülümsedi.  Ve ekledi, utanarak;  "Fani bir aşk değil benimkisi... ... En güzel aşk, derin bir sevgi, Lakin, sonsuz bir alev gibi, ebedi... Bunca zamandır bilmeni isterim ki; Aşkım hiç ama hiç sönmedi... ... Yandıkça kızıl kor oldu ve... Tebessüm eden yüzünü seyrettikçe; Artarak daha da alevlendi.  Ruhum hep sonsuzlukta kilitlendi..."  ... Çünkü en güzel şey;  Seni yeniden sevmekti... Eksik kalan son liman Artık bizim için ilk gerçekti... ... Hep bil ki bu adam seni çok sevdi...  

Bir Yer Bulalım

Bir Yer Bulalım  Bir yer bulalım,  Deryaya yakın, Dünyadan uzak... Gel vazgeçelim  Hiç zorlanmadan.  Sen aklıselim  Ben yorgun adam... Böyle başlıyordu şarkı. Şarkıyı bir müzik paylaşım programı olan Spotify'da ferdi bir kullanıcıya ait, aynı zamanda da diğer kullanıcılara açık şarkı listelerinde, "intahara meyilli şarkılar" başlığı altında görünce ister istemez merak edip açıp dinledim:  Bir yer bulalım / Deryaya yakın / Dünyadan uzak...  Denizi ve sahil kasabalarını seven, ismi, "okyanus" ve "engin deniz" anlamına gelen, Ankara'da yaşayan ama ilk gençliği deniz kenarında geçmiş birisi olarak "deryaya yakın ama dünyaya uzak" imgesi beni derinden sarstı ilk önce... Anlamlandıramadı uykulu zihnim sözleri önce... Bir kaç kez üst üste dinledim sonra.  Bir taraftan da bu şarkıyı yeni keşfetmiş olmama üzüldüm. Şarkının asıl sahibi Pinhani yorumundan daha ziyade cover albümü yapan Sakiler'in içten ve samimi yorumunu daha kalbime...