Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yüz Yaşındaki Genç

Yüz Yaşındaki Genç  Tarih ilginç bir bilim dalı. Tarihe bizzat içinde yaşarken tanıklık etmek çok dahira farklı ve cezbedici geliyor bana... Yüz yıl içine ne kadar çok sey sığdırdı bu ülke. Yorgun bir imparatorluğun ardından, darbeler,  darbe girişimleri ve post-modern darbelerden çıkmayı başardı bu ülkenin evlatları... Jeopolitik konumu gereği, Türkiye her tür etnik, siyasi ve dini mozaiğin ortasında bir vaha gibi serpiliyor. Asya, Avrupa ve Afrika'nın geçiş yolu üstünde; tam bir cadı kazanı olan kadim ve semavi dinlerin beşiği Ortadoğu'nun dibinde, Balkanlar ve Kafkas geçiş noktalarının arasında, üç tarafı denizlerle çevrili,  en eski medeniyetlerin mümbit toprakları üstüne inşaa edilmiş tam bir geçiş ve geçit yeri olarak her tür kargaşa, saldırı, kumpas ve karmaşaya açık topraklar üstünde yerleşmiş bir ülke.   Tarihsel olarak da ülkemiz, Küçük Asya'ya yayılmış irili ufaklı belki de onlarca medeniyete beşiklik yapmış ve birbirinden çok farklı kültü...

Gezgin Bir Ruhun Dinginliği

Gezgin Bir Ruhun Dinginliği  Dönemsel gelgitler yaşıyoruz hepimiz. Bazen hayatın anlamını sorguladığımız anlar oluyor. Kimi zamanda iş yoğunluğu ve hayat heyhulası içinde kaybolup gidiyoruz. Kendimizi dönemsel bir boşlukta hissedip bir anlam arayışı ve bir ışık arıyoruz - içimizdeki onulmaz kuytulukları doldurma ve doyurma çabasıyla. Bazen fark ediyorum; aşırı düşünme (overthinking) hali veya durumu; olabilecek muhtemel güzellikleri de perdeliyor. O nedenle asla mutsuzluk ve karamsarlık bir şiar olmamalı insan hayatında diyorum kendime. Baglamsal olarak kendi adıma konuşmam gerekirse, hayatı bahşedilmiş en güzel şey olarak görüyorum - hedonizm ve eyyamcı bir halet-i ruhiyeden sıyrılıp, anlam yüklü bir iz bırakmak ve yeryüzüne minicik de olsa bir imza atmak niyetindeyim. Sadece yitirilmiş bir hedef ve gerçekleştirilmemiş hayallerin buruk tadı var zihnimin yorgun kıvrımları arasında.  Bazen hayatın keyif vermeyen taraflarının baskınlaştığını hissedersiniz ta, işte ta...

Samimiyet-sizlik

Samimiyet-sizlik  Bazen yazı yazmam konusunda doğrudan fikirlerle gelip başlık öneren dost ve arkadaşlarım oluyor. Bazı konular veya kavramlar hakkındaki düşüncemi merak edip bu konuda yazı yazmalısın diye teşvik ediyorlar. Bu hafta sonu çok uzun süredir görüşmediğim bir arkadaşım ile kahve içtik Tunalı tarafında.  O da oldukça üst düzey bir bürokrat aynı zamanda da eski öğrencim ama kadim dostum...  Yaşıtlar olarak gündelik hayat gailesinden bahsederken "samimiyet" üstüne bir yazı yazmalısın dedi... İşi gereği samimiyetsizliğin tavan yaptığı ortamlarda çalışmasından mütevellit olsa gerek... Zira Ankara bürokrasisinde yukarı doğru çıktıkça farklı yüzleri çıkıyor insanların gün yüzüne... Bu bağlamda dürüst biçimde hakkıyla adım adım yükselen herkesin yolu ardına kadar açık olsun ve en güzel yerlere gelsinler. Bu temennim de oldukça samimi ve içten... Ben iş hayatındaki Ali Cengiz oyunlarından, Bizans taktiklerinden, Makyavelist bakış açısından, Tzu stratejileri...

Quo Vadis? Nereye?

Quo Vadis? Bazı sorular samimiyet içeriyor.  Nasılsın gibi? Kimi zaman dilsel iletişimin bir parçası olarak gündelik hayatta cevabını bile beklemeden sorarız nasılsın diye? Halbuki oturup dinlerseniz sakin biçimde neler çıkar o sorunun altından, değil mi? Dünkü yazımdan sonra pek çok eski okul arkadaşımından ve yaşıtım sayılabilecek dostlarım ve takipçim bir kaç kişiden güzel yorumlar aldım.  Hepsi de arkadaşlık ve hayatımızın geri kalanında ne yapmalıyız kısmına dair, çok insani ve çok dürüstçe yapılmış kısa da olsa özü veren dipnotlar şeklindeydi.  Samimiyetle sorduğunuz her soruya samimi cevaplar alırsınız. Latince güzel bir sorudur Quo Vadis? Bir ara yanlış hatırlamıyorsam Avustralya Qantas havayollarının reklam sloganı idi. Quo Vadis? Nereye? Ya da yolculuk nereye? Ya da nereye gidiyorsun? Aslında bu söz İncilde geçen bir alıntıya dayanıyor.  İmparator Neron'un zulmünden kaçan İsa'ya Aziz Peter'in sorduğu soru imiş.  Nereye kaçıyorsunuz babında:...

Hey Gidi Goca Dünya...

Hey Gidi Goca Dünya  Bir süredir şehir dışında idim. Akademik olarak iki gün boyunca İngilizce sunumlar ile aşırı dozda alınmış ilim ve irfan aşkıyla beslendikten sonra, sakin ve huzurlu evime geri dönmüş oldum.   Ben ani bir kararla dönüş biletimi yaktım ve Ankara'ya üniversiteden (METU FLE) sınıf arkadaşımın şirket arabasıyla döndük... Bol bol sohbet ile geçti tüm yol. Biraz hayatı sorguladık, biraz maziden, biraz iş hayatından, biraz siyasi gündemden, biraz da ortak kaderden bahsettik - ikimizinden de evlilik sonrası yaşları birbirine yakın birer oğlumuz var - haftada bir kaç gün birlikte kaldığımız. Eski eşler, yeni hayatlar, taze hedefler, yaşın getirdiği olgunlukla karışık dinginlik ve tipik "bekar erkek maceraları" geyik muhabbetleri ile yol kısaldı, yemek molası vermeyi bile unuttuk Semih ile giderken...  Hayatın kısa olduğuna karar verdik; 1969 model iki adam olarak... Tecrübeler,  yaşanmış fantastik öyküler, her tür yaşanmışlıklar 😉, başım...

Vicdan

Vicdan Bazı kelimelerin içini doldurmak zordur. Bunların içerisinde "adalet, eşitlik, özgürlük ve inanç" gibi okurken söylenmesi kolay ama içeriğini algılaması zor kelimeler var.  Canlıbilimini sevmekle birlikte, hayvan davranış bilimi hakkında pek fikrim de yok, üstelik konuyu araştırmış da değilim.  Ancak, sosyal hayvanlarda bile eşitlik, adalet gibi kavramların olduğunu düşünemiyorum. Elbette bir hayvan yavruları ile yiyeceğini paylaşır. Onları korur ve kollar. Kendi türünü savunur diğer türlere karşı. Ama bazı kavramların varlığının algılaması ve gündelik hayatta kullanılması ve yüceltilmesi sadece insana özgü. Galiba insan soyut düşünebilen ender yaratılmışlardan birisi. Ama diğer taraftan da bu kavramların içini en vahşice ve acımasızca tüketen tek canlı.  Vicdan kavramı da en insani kavramlardan birisi.  Çok insana özel. Çok yürek gerektiren ve içi en çok doldurulamaya muhtaç bir kavram. "Vicdan, kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kend...

Mucize Aşk

Mucize Aşk  Aşk bu, değil mi?, diye sordu,  Güzel kadın - ürkekçe... Bu bir mucize değil de ne, sence? Nasıl kavuştu kayıp ruhlarımız aynı bedende? Cevap aradı adamın küçük gözlerinde...  Neyi bekler insan bunca zaman? Ve nasıl olup da denk gelir, Binlerce yıldır tutkuyla sevdiğine?  Işıltıyla parıldadı gözleri ve sonra, Güneş dokundu sarı saçlarına, Yosun kokusu karıştı rüzgara; Ve bir mavi kelebek gibi kondu masaya.  Gönlü açıldı kadının; Ardına kadar, kocaman - ama usulca...  Güzel gülümsüyordu adam,  Ve sımsıcacıktı elleri... Evet, çok zor dedi adam, Hangi mucize kolay ki?  Aşk olmazdı yoksa adı Uğruna savaşanı olmadıkça... Aydınlıktı kadının bembeyaz teni, Küçücüktü o narin elleri. Kayboldu ikisinin gözlerinde gözleri; Çünkü adamın da yaraları derindi...  Serin bir su serpmişti adam;  Kadının o ürkek kalbine... Yürünecek bir ömür var;  Diye fısıldadı inip kalkan göğsüne... Razıyım, dedi kadın...  Seninle gelece...

Labirentteki Mavi Kelebek

ROMAN Labirentteki Mavi Kelebek  üçüncü bölüm  Dağdaki Meczup  Tam suyu içip ayağa kalkmış ve ellerinin tozunu silkeliyordu ki, bir ses işitti. Çok uzak diyarlardan, sanki bilinmedik ülkelerin dillerinin garip vurgu ve tonlamasıyla yüklü bir “merhaba”ydı, irkildi. Başını çevirdi, karşısında Deli Tahir duruyordu. Oldukça eski görünümlü ama pırıl pırıl temizlik ve intizam kokan meşhur gri takımıyla karşısındaydı. Ve koyu kahve kravatı. “Merhaba” diyebildi sadece. “Arkadaki asfalt yoldan gelmedin galiba?  Ayak sesini işitmedim.” “Yok, tepeyi tırmandım. Kestirmeden geldim.” “Kestirmeden mi?” Garip bir gülüş ve ses tonu ilişti bu soruya. “Kestirmeden gelmek.” Dimdik bir yokuşu rahat bir asfalta tercih etmek mi acaba kestirmeden gelmek? Deli Tahir devam etti sorusuna: “Kestirme seni kısa sürede ulaştıran yoldur. Haline bakılırsa kestirme yerine “uzatma”yı tercih etmiş gibisin.” Bir delinin filozofça tanımlama ve tarifler yapması kendisini oldukça akıllı kabul e...

Suskunluğun Çığlığı

Suskunluğun Çığlığı  Bugün Instagram'da karşılaştığım bir paylaşım dikkatimi çekti. Osho'ya ait bir söz imiş: "İnsan ancak sustuklarını duyan biriyle bir ömür geçirebilir..." O kadar çok şey çağrıştı ki zihnimde bu sözü duyduğum an... Bildiğim ve tanıdığım, sohbet edip dertleştiğim yakın arkadaşlarımın anlattıkları ve tabii ki kendim geldi aklıma birer film şeridi şeklinde.   Suskunluğa gömülen ilişkiler,  heyecanını yitiren evlilikler, renksizleşen hayatlar, kasvete bürünen gündelik rutinler...   "Hayat ön provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir", der Charlie Chaplin. Bazı evlilik ya da ilişkilerde yaşanan ve perdelenen monologlar, birer "soliloquy" ya dönüşün sessiz çığlıklardır aslında.  Herkesin bireysel olarak kendi rolünü oynadığı sahneler... Sadece yakın, çevre veya arkadaş ve sırdaşlarla paylaşılan ama konunun öznesi olan asıl ikili arasında bir türlü dile getiril(e)meyen sessiz ve ölü toprağı serpilmiş duygusal bir donuk sa...

Bollinger Bandı, Schrödinger'in Kedisi ve Sjögren Sendromu

Bollinger Bandı, Schrödinger'in Kedisi ve Sjögren Sendromu Dün ilginç bir gündü. Yeni ders programında Salı günlerinde yüz yüze dersim yok ancak çevrimiçi toplantılar vardı öğlene kadar müfredat ile ilgili... Sonrasında ders kaydı ve yazar bir arkadaşım ile hasbihal... Kendisi ile yazarlık,  yeni öykü nüveleri ve olası roman konusu hakkında kısa bir fikir teattisi...  Ey sevgili günlük modunda yazmaya devam edecek olursam, bir iki gündelik iş ve hayata dair telefon sohbeti yaptım çok sevdiğim bir arkadaşım ile... Sonra bir ilham perisi gelip bir şiir yazdırdı bana. Aşka dair aşk için... Sade ve kalp-yoğunluklu şiirimi bitirir bitirmez, yine dışarı çıktım borsa uzmanı eski bir teknokrat arkadaşım ve borsaya merak salan yeğenim ile buluşmak üzere...  İlgi alanı ortak iki kafadar bir nargile kafede çok teknik terimler içeretn analiz sohbeti yaparken, canı sıkılan ben ise kişisel yazışma ve görüşmelerimi yaptım onlar teorik konuları tartışırken... Bu süreç içinde ...

Aşk Zamanı Şimdi

Aşk Zamanı Şimdi  Aşk zamanı şimdi... Sonbaharın büyüsü  Yağmurun buğusu Ve sen... Aşk zamanı şimdi... Yanık küllerin kokusu, Kesik kalplerin İnce sızısı.  Evet aşkın zamanı şimdi... Saçların savrulduğu Rüzgarın dokunduğu  Buselerin konduğu... Aşk zamanı geldi... An'ın donduğu, Zamanın yok olduğu,  O'nun dem olduğu... Aşkın zamanı şimdi... Gözlerinde eridiğim Gülüşünde demlendiğim,  Sohbetinle büyülendiğim... Aşkın tam zamanı şimdi... Özlemin derinleştiği Sözlerin eridiği, Zamanın yetmediği... Aşkın gerçek zamanı şimdi... Hecelerin tükendiği  Yüreklerin bire indiği ve Ruhların eşleştiği... Artık delice sevme zamanı Artık aşkın zamanı  Artık ışığınla erime, Gölgende dinlenme zamanı... Ey deli aşk,  Artık sevme zamanı  Aşk ile hemhal olma Aşkta kaybolma a'nı.  Bekle bizi ey sevgili Aşk,  Bekle...bu dem senin  Açıldı kapıları kalbin sonuna kadar, Artık ben seninim, sen de benim... Nevfel Baytar  10 Ekim 2023...

Kadın Çizgisi ve Erkek Çizgisi

Bugün Instagram'da karşılaştığım bir paylaşımdaki kadınlar hakkındaki değerlendirme dikkatimi çekti. Elbette aşağıdaki alıntı tamamen yorumu yazan kişinin kişisel görüşünü yansıtıyor. Yine de ilginç bir tespit erkeklerinin kadınlar hakkındaki algı ve ilişkiyi yönetmesi ve bir takım sanal çizgiler olmasına dair.  ALINTI: Kadınlar Hakkında Net Gerçekler: Arada çok ince bir çizgi var, o çizgiye ulaşana kadar kendilerine adım atarsanız kaybediyorsunuz. O çizgiyi geçtikten sonra, bu defa adım atmazsanız yine kaybediyorsunuz. Buradaki iddiaya göre, her durumda çizginin iki tarafında da riskli bölgeler var ve bu bölgeler siz o eşiği - çizgiyi - geçene kadar birbirinden ayrılmış gibi görünüyor ama diğer taraftan da aslında öyle bir çizginin varlığı da şüpheli - o çizgiye ulaşana kadar zaten bir risk var ve ulaştıktan sonra o çizgiden yine uzaklaşma ve ilişkinin soğuması riski var. Yani her durumda dengeli bir ilişki tutturmak zor bu iddiaya göre.  Bence bunun nedeni çok basit. Hayatı ...

Love Proof Aşk Geçirmez

Aşk Geçirmez Yıllar yıllar önceydi. 1987 yılında mühendislik eğitimi almak için ODTÜ de İngilizce Hazırlık Okulu okurken hiç unutmuyorum "prove >>> proof" kelimesini öğrenmekte sıkıntı çekmiştim "reduce" kelimesi ile beraber bir türlü oturmamıştı - ta ki bir pop-quiz sınavında kelime sorusu olarak bunlar karşıma çıkana kadar. Bu sözcüklerin anlamını (o dönemde 🫢 nedense hep karıştırdığım için olsa gerek) puan kaybederek öğrenmiştim...  Sonra ikinci dönemde yoğun biçimde mühendislik İngilizcesi almaya başladık. Bir sürü teknik tabir, geometrik şekiller ve makine parçaları uçuşuyordu renksiz teksir kağıdına basılmış saman sarısı ucuz sayfalarda. Hatta ilk metinlerden birisi "internal combustion chambers" (içten yanmalı motorlar ve dizel motorların piston sistemleri) ile ilgili bir metindi ve tabiki çok sıkıcı idi benim gibi aslında edebiyatçı olmak isteyen birisi için - bir tür eziyetti denebilir. Zaten bölüme geçtiğimin ikinci ayında m...

Ez ji te hezdıkım.

"Sen nasılsınız?"  Karşısındaki kadına nazik olmaya çalışan ve anadilini henüz geliştirme konusunda sürecini tamamlayamamış (erkek) nezaket dili bu. Senden size geçme çabası. Nazik olmaya gayret etme. Ya da tam tersi durumlarda söz konusu. Sizden sana geçme - resmi dilden ve üsluptan samimiyete formal dil olan sizden yakınlık içeren sen'e geçme sürecinin ağır sancısı. Bazıları bu süreci çok hızlı geçiyor, benim için çok zor bir süreç bu...  Yılmaz Erdoğan'ın çektiği en güzel filmlerden birisi olan Ekşi Elmalar filminin fragmanını (movie trailer) YouTube'dan bulup o naif jeneriği izlemenizi tavsiye ederim. Bir de orada üç güzel kızın sert babası ve meyve bahçesi olan belediye reisinin en küçük kızı (Kürt) ile ona aşık olan Türk oğlanın  sevmek ve aşk ile ilgili Türkçe ve Kürtçe dillerinde sevmeye dair şiirsel diyaloğu Türk sinema tarihinin en güzel diyaloglarından biridir. (Farah Zeynep Abdullah ve Şükrü Özyıldız) sahnesi. Sonrasında gelen Kürtçe şarkı ...