Ana içeriğe atla

Patlamış Mısır Teoremi

Patlamış Mısır Teoremi 
Dün akşam oğlumla evde film izlemeye karar verdik. Şu aralar satranç ile ilgilendiği için önümüzde Netflix'in bize sunduğu iki alternatif vardı. The Queen's Gambit dizi olduğu için ondan vaz geçip, Stefan Zweig'ın aynı adlı eserinden uyarlanan biraz Nazi sosuyla renklendirilmiş yaklaşık iki saatlik bir Alman filmi olan Satranç'ı izlemeye karar verdik. Orijinal dili Almanca olan film için tek altyazı alternatifi Türkçe idi. "Let's brush up our fossilized German" diyerek izlemeye koyulduk. 

Gelenek olduğunu üzere patlamış mısır ve az ışık ve (içine aspartam basılmış zararlı bir içecek olan zero sugar diet coke) kola eşliğinde filmi izleyerek baba oğul kaliteli zaman geçirelim dedik. 

Film öncesi derin Teflon tavada yağlanmış ve tuzlanmış cin mısırlarını tencereye boncuk gibi dökerken ve zemine eşit bir şekilde yaymaya çalışırken yine yıllar önce kurgulamaya çalıştığım ve bizzat ismini vererek uydurduğum (copyrighted) teoremim aklıma geldi. Bu arada birazdan okuyacağınız bu öykü kelimesi kelimesine gerçekten yaşanmış bir hatıradan kalanlardır... 

Zannederim beş yıl kadar önceydi. Şu anda kendi yayıncılık şirketini kurmuş olan ama o zamanlar ünlü bir teknoloji tabanlı eğitim firmasının ülke satış müdürü olan bir dostum kafa dağıtmaya ve benimle sohbet etmeye gelmişti gecenin kör bir vaktinde. Hayat, dünya, iş, eğitim, yaşam gailesi vs konulara girmiştik gece bire doğru yaklaşırken. Ben o dönem "2030larda Üniversitelerin Geleceğine Bakış" adlı bir makale yazmış ve pandemi ile çok hızlanan çevrimiçi dijital eğitimin önemine uzun süre önce dikkat çekmiştim. 

Eğitim ve teknoloji firması olarak onlar da yazımı yayınlandılar o dönem. Ülke satış müdürü olarak sürekli ileriye dönük bir satış grafiği baskısı altında oldukları için şu meş'um soruyu sormustu bana: 

"İnsanoğlu olarak bizler geleceği öngörebilecek miyiz, hocam?"

Gülümsedim ve dedim ki: "Bunun cevabı bir mısır tanesinde saklı!" Doğal olarak anlamadı cevabımı. Söyle bir iddiam var benim dedim. Geleceği okumaya dair: Aslında 'theorem' mantıksal akıl yürütmeyle kanıtlanan önermenin ya da özelliğin bildirimi demek. Sav sözcüğü daha doğru benim kafamdaki kavram için diyerek şöyle açıkladım savımı: "insanoğlu sıcak bir tencereye konan tek bir mısırın patladığında nasıl bir şekil alacağını bildiği zaman geleceği okumaya başlayacaktır" dedim. 

Yine net gelmedi cevabım analitik düşünen satış müdürü dostuma. Bir mısırın patladığında nasıl bir şeklinin olacağına karar verebilmek için bir kaç bin yıllık bilgi birikimi ve teknolojiyi birleştirmek gerekiyor dedim netleştirmek için konuyu. Nasıl yani deyince karşı taraf daha da analitik olmak gerekli dedim - madem ortaya bir sav atıyorum... Biliyorsun her mısır tanesi patladığında çok farklı şekillerde ortaya çıkıyor. Tıpkı kar taneleri gibi. Hepsi birbirinden farklı patlamış mısırlar - pop(ped) corn 🌽 ortaya çıkıyor birbirine çok benzeyen habbelerden  - tanelerden, dedim. 

Beş temel bilim dalını çok iyi bilmek gerekiyor dedim. Biyoloji, fizik (özellikle de termodinamik), organik kimya, genetik ve bilgisayar mühendisliği (AutoCAD veya 3D Max) tarzı yazılımlara hakim olursa bilim adamları o zaman bir mısırın patladığında alacağı şekli birebir bilebilirler. Ama yine de çok zor dedim. O derinlikte moleküler düzeyde organik kimya bilgimiz ve aksiyal tomografik görüntüleme teknolojimiz olduğunu olduğunu henüz zannetmiyorum dedim. Çok ciddi bir bilgisayar rendering teknolojisi de gerekiyor dedim. 

Gecenin o vaktinde zaten dumanlı olan kafamız biraz daha karıştı. Şöyle açayım konuyu diyerek basitleştirmeye karar verdim. Bir mısırın patladığında nasıl bir şeklinin olacağına karar veren pek çok etmen var pratikte (teorik konuları kenara koydum tipik bir öğretmen olarak mesleki deformasyona tutulmuş bir halde) dedim. Birincisi tencerenin sıcaklığı. İkincisi mısır tanesinin biyolojik ve moleküler yapısı. İçindeki organik (aslında kovalent) bağların yüksek ısı karşısında nasıl çözülerek tepki vereceği ve ayrışacağı, mısır üzerindeki ince film şeklindeki kabuğun nasıl çatlayarak açılacağı ve sonra kıvrılarak nasıl bir şekil alacağını. 

Sonra üçüncü sırada sıcak tava içerisindeki ısı dağılımının derecesinin ve mısır tanesinin temas yüzeyinin alanı ve büyüklüğü ve ısıya maruz kalma süresi önemli. Şayet tuz ve yağ gibi (lezzet veren zararlı ama güzel tatlar) katalizörlerin miktarı ve mısır tanesi ile temasının kattığı artı şekilsel değişiklik parametrelerinin etkisi. 

Ama hepsinden çok daha önemli iki şey var bu teknolojinin henüz yapmayı beceremediği dedim... Mısır tanesinin içindeki biyokimyasal yapıyı çok ileri düzeyde elektron mikroskopları kullanarak görmemiz gerekiyor. Burada her bir canlı birbirinden farklı atomlardan ve bunların farklı biçimde elektron partikülleri düzeyinde bağlanması sonucunda eşsiz (unique bağlamında) ve nevi şahsına münhasır hale geliyor dedim. Yani mısır tanesine zarar vermeden içini gösterebilecek bir üst görüntüleme teknolojisi gerekiyor dedim. 

Beşincisi de hangi atomun nasıl kopacağını görmek için tek tek atomik bağlarını analiz edip 3 boyutlu tasarlayıp sonra simule edebilmek önemli diye ekledim. Bunun için de işlemcisi çok güçlü kuantum bilgisayarlar ve çok iyi bir 3D rendering teknolojisi lazım. Bu da hem fizik hem de üst düzey bir programlama dili yetkinliği gerektiriyor dedim - gece ikiye doğru yaklaşırken... 

"Mısır yerken daha dikkatli olacağım" dedi arkadaşım ayrılırken. Bir mısır tanesinin içine gizlenmiş olan beş ayrı bilim dalının - gavurca tabir ile "interdisciplinary interactions pattern'larını" takip edebiliyor olmak gerekiyor dedim bozuk bir Türkilizce kullanarak... 😉

İddiam hala ortada. Sıfır hipotezi (null hypothesis) gibi düşünürsek, ben daha uzun bir süre bilim dünyasının herhangi bir mısır tanesinin patladığında nasıl bir şeklinin olacağına karar verecek kadar ileri düzeyde olmadığını düşünüyorum. Ömrümüz vefa edip bu iddiamı binlerce - belki yüz binlerce - mısır tanesi simülasyonu yaparak ispatladıklarında geleceği öngörebilecek durumda olacağız diyerek iddiam da ısrar ediyorum. 

Şu aralar patlamış mısır tadındaki Forex piyasası işlerine merak salmış birisi olarak, cümleten hayırlı işler diliyorum bilim dünyasına ☺️.  

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...