Hayattan Bir Yaş Daha Almak
Hayattan saniyeler, dakikalar, günler, haftalar, aylar ve yıllar almaya kısaca yaşlar almaya devam ediyoruz... Var oldukça...
12.12 tarihi benim için kişisel bir milat. Yaklaşık olarak yarım asrın üzerine bir de onda biri yıl kadar daha bedenen var olmuşum dünya denen bu geçici mekan üzerinde... Bir süre kadar daha da bu misafirliğin devam etmesi mümkün... Kısmet, göreceğiz bakalım 😉.
Doğum günü kutlamak kendimi bildim bileli pek anlam ifade etmedi benim için açıkçası. Konu yeryüzüne gelmiş olmak mıydı, yoksa yeryüzünde güzel anılar biriktirip buradan mutlu bir tebessüm ile ayrılmak mıydı en başından beri tartıştım zihnimde...
Uzun yıllar önce, Marlo Morgan'ın "Bir Çift Yürek" adlı romanını okumuştum. Hiç doğum günü kutlaması yapmadığım yıllar idi o dönem zannederim. Romanda, kendilerine "yeryüzünün gerçek insanları " diyen Avustralya yerlilerinin - aborijinlerin - hayata bakışı konusunda muhteşem bir tespitine denk gelmiştim.
Onlar yeryüzündeki varlıklarını yaptıkları güzel bir eylemi başlangıç kabül ederek doğum günlerini belirliyorlardı. Yeryüzüne kendi irade ve bilinci dışında gelmiş (getirilmiş) olmak değil di onlar için doğum kavramı - tersine bizzat varlığı ile bu dünyaya katkı sağladığını düşündüğü gün idi doğum o ilkel kabile mensupları için. Hayatı "dreaming" yani bir "rüya hali" olarak tanımlayan bir kültür için çok güzel bir tespit idi bu.
Çok ilginçtir ki; bu durumun tersini de "Kefernaum" adlı beni çok derinden etkileyen filmde müşahede etmiştim. Beyrut'ta sefalet içinde yaşayan ve hayata tutunmaya çalışan küçük ve çelimsiz mülteci Zain'in gözüyle hayata bakmak çok vurucu idi bol ödüllü bu filmi izlerken... Böyle bir dünyaya getirildiği için daha 12 yaşında anne ve babasını dava ediyordu Zain... Hak etmediği zülm dolu bir dünyaya neden getirildiğini sorgularken...
Yeni bir yaşa girerken doğum günü ritüelinin başka bir ilginç yönü ise hep şu tuhaf algı oldu benim açımdan: Var olanın üzerine mi bir şeyler koyuyor ve arttırıyoruz sayıyı; yoksa tersine, ilerideki bir noktadan geri doğru sayarak mı rakamları eksiltiyoruz bu hayat denen döngü içinde yaşımızdan? Neresindeyiz hayatın?
Konuyu rakamlarla ifade etmeye kalkarsanız; elinizde sadece havada uçuşan bir kaç basamaklı sayılar olacak gelişigüzel ve başıboş dolaşan. Oysa hayat rakamlara hapsedilemeyecek kadar güzel bir şey. Hayatı anlamlı kılan şeylerden biri de sizde bıraktığı o çağrışımlar ile bezeli güzel anılar. Ve onların toplamı.
Okuma yazması olmayan ama çok ama çok zeki bir kadın olan anneannem ile sohbet etmiştik son günlerinde - bacağını kırdığı için pek ayrılamadığı ve bir kenarına iliştiği kanepenin yanında. "Bu yaşa nasıl geldim - bunca sene nasıl akıp geçti hiç anlamadım" demişti masmavi gülen gözleriyle bana bakıp elimi tutarken... "Zamanının kıymetini bil" demişti. Galiba bu bilinci yerindeyken yaptığımız son konuşma idi onunla...
Ben bu satırları yazarken bir taraftan da en yakınlarımdan ve yakın dostlarımdan tebrik mesajları ve aramalar geliyor. Kimi yaşça benden büyük, kimi küçük, kimi de aynı yaşlarda olduğum dostlar. Hayatımızdaki en değerli insanların sevgiye katkıları bizi ayakta tutuyor ve mutlu ediyor. Yeryüzündeki ve birbirimizin hayatlarındaki yerimizi kutluyoruz gibiyiz aslında...
Bir şekilde bedenen veya kalben veda ettiklerimizden artık mesaj almamız mümkün olmayacak maalesef tıpkı bizim onlara artık mesaj gönderemiyor olmamız gibi. Üzücü.
Ama öyle ya da böyle bir şekilde hayatımızda var olan ve yeri olanlar ile güzel anılar biriktirmek ve onları alıp hayat denen bu heybeye koyup yola tebessüm ile devam etmek yapılabileceklerin en güzeli sanki. Değil mi? ⚘️
Hayatımdaki herkese varlıkları için teşekkür ediyorum. 🙏.
Yorumlar
Yorum Gönder