Titanyum Çubukları
Uzun süredir yazı yazmaya elim gitmedi açıkçası. Deprem hepimizin gündemindeki ilk öncelik doğal olarak. Ölümler, enkazlar, yardım kampanyaları, hafriyat çalışmaları, online eğitim, siyasi nobranlık, çadır tartışmaları, bina güçlendirme programları, yumuşatılmış bir kavram olarak "refakatçisi bulunmayan çocuklara yönelik eğitim! girişimleri", deprem psikolojisi ve travması vs vs ile dopdolu bir gündem - Son yılların en uzun Şubat ayı...
Özetle ülkece çok yoğun bir psikolojik süreçten, travmadan ve sınavdan geçiyoruz. Millet olarak kendimizi tanıyor ve zaaf ve zayıf yönlerimizi ve güçlü taraflarımızı tekrar mütalaa ediyoruz hep birlikte.
Bu süreçte pek çok şey görüyor ve okuyor ve dinliyoruz ilgili kişilerden, bilim insanlarından ve bilirkişilerden.
Kişisel olarak komplo teorileri ile ilgili yazı ve kitap okumayı seven birisiyim. Çoğuna inanmasam da eğlenceli buluyorum o tip yazıları, çizimleri ve filmleri. Dünyayı yönlendirme konusunda gerçekten maddi ve siyasi olarak çok güçlü ve bir o kadar da sınır tanımayan ve tuğyana kaçan bir takım kimselerin etkili olduğunu düşünüyorum diğer taraftan. Toplum mühendisliği çalışmaları ve dünya düzenini şekillendiren güçlü insanlar ve ailelerin varlığı...
Ancak bu tip bilgilerin bazı dönemlerde paylaşılması ile gündem saptırıcılık ya da müsebbibi ve gerçek problemi başka yerlerde aramaya vesile kılınarak asıl dertlerin kurban edildiğini düşünüyorum.
Sanki derdimiz yokmuş gibi: Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım’ın daha önce yaptığı "Titanyum alaşımlı 10 metre çubukları uzaydan dünyaya istediği hedefe gönderebilen savaşçı uydular var. Yerin 5 kilometre derinliğine nüfus ederek 7-8 şiddetinde deprem yaratıyor…” ifadeleri anlamsız biçimde yine gündem oldu.
Bu tip teknolojiler çok üst düzeyde bilgi, birikim ve donanım gerektiren ve aynı zamanda da uygulaması ve kontrol altında tutulması gerçekten çok riskli, üstelik de kitle imhaya yol açabilecek güç gösterileri. Var olabilir veya olmayabilir. Sorun bu değil zannederim...
Titanyum benim çok ilginç bulduğum bir malzeme. Birazcık kimya mühendisliği okumuş birisi olarak bahsedilen ve sözde silah olarak kullanıldığı iddia edilen titanyum çubukları konusunun interdisipliner bir konu olduğunu ve maden, kimya, fizik, jeofizik, jeoloji (yer bilimleri), astrofizik, mekatronik ve elektronik mühendisliği alanlarının birleşmesi ile ancak mümkün olabileceğini düşünüyorum. Yani çok ciddi bir birikim gerekiyor.
Bu konuyla ilgili bir kaç kişi ile görüştüm. Malzeme mühendisliği olarak bunun mümkün olmadığını söylediler. Evet titanyum çok güçlü ve dayanıklı bir malzeme üstelik de çok hafif. Titanyum sembolü Ti olan 22 atom numaralı kimyasal bir element. Hafif, güçlü, korozyona karşı dirençli grimsi bir 'geçiş' metali. Titanyum demir, alüminyum, vanadyum, molibden gibi elementler ile alaşım yapılıp daha endüstriyel bir hale gelebiliyor.
Titanyum çerçeveli gözlükler ve kol saatleri çok güzeldir aslında... Benim gibi metal alerjisi olanlar için tavsiyem ise kesinlikle titanyum takılar ve titanyum ile kaplı elektronik cihazlar. Estetik de görünüyor üstelik...
Gördünüz gibi biraz önce yazı gündemimi hemen değiştirdim. Periyodik cetvelde sembolü Ti olan bu madde ile zannederim bizi birileri ti'ye alıyor. Titanyumun ti'sine asıl sorunları kurban ediyor...
Ahlâk'ın ah'ı bizler için titanyumun ti'sinden çok daha vahim ve çok daha önemli. Bizim ülkece sorunumuz (burada siyasettten veya siyasetçilerden bahsetmiyorum hiç - doğrudan bizden ve bizlerden bahsediyorum) tahmin edersiniz ki çok daha derin...
Kurallar,nizamlar, manzumeler yazıp sonra kendi yazdıklarımızı kendimiz ti'ye alıyoruz - milletçe... Haklı olarak hepimiz siyasetçilerden - müteahhitlerden dem vuruyoruz. Suçlu olarak hemen onları yaftalıyoruz. Tıpkı onların başkalarını, bazen birbirlerini bazen muhalefeti ve muhalefet yapanları, kimi zaman - dış güçleri onların fantastik titanyum çubuklarını, İstanbul'a demirleyen savaş gemisini, HAARP teknolojilerini, Simpsons çizgi filmindeki savaş gemisi ve Kahramanmaraş atfını baz alıp başkalarını suçlarken biz de yardımları, yapılabilenleri ve yapılamayanları baz alarak başka müsebbipleri suçluyoruz.
Halbuki aslolan kafa yapımızı artık acilen değiştirmemiz gerektiği... Takılmamız gereken ve bundan sonra önemli olan artık aynı hatalara düşmemek. Tarihsel döngünün aynı şekilde tezahür etmesine mâni olmak. Bu kadar basit.
Bizim sorunumuz başkaları veya gerçek olma ihtimali olsa bile - kötü adamların fantastik uzay teknolojisi falan değil... Bu coğrafyanın gerçekliği insanının toplumsal kumaşı, muhakemesi ve zihinsel melekeleri. Yanlışı görmek ve eleştirmek yetmez. Tekrar etmesini engellemektedir aslolan. Hepimiz gördük. Tekrar görmemek aynı seykeri tekrar yaşamamak üzerine bir zihin değişikliği ve eylemi içerisinde olmamız gerekiyor... Asıl meselemiz kanunlara uyma; ahlak ve sorumluluk sahibi olmak ve her kim olursa olsun hesap verebilme cesaretini göstermektedir - bu toplumunun birer ferdi olarak...
Sağlam bir gelecek inşaası sadece beton ve demir kalitesi ile olmayacak - betonlaşan tüm beyinleri ve kalpleri yeniden inşaa etme değiştirme zamanı... Hem de hep beraber; hep birlikte...
Yorumlar
Yorum Gönder