Ana içeriğe atla

Digital Detox

Dijital Detoks 


Üç hafta sonra tekrar merhabalar. 


Kendime verdiğim sözü tuttum ve tam 20 gün boyunca hiç sosyal medya kullanmadım. Yıllar önce çok daha uzun aralıklar ile (rekorum iki yıl) ve ara sıra kısa dönemler ile yaptığım bir tür sosyal medya diyeti bu - özetle bir tür kişisel teknolojik arınma da denebilir dijital detoks için... 


Dürüstçe ifade etmek gerekirse, sosyal medya kullanmamanın faydasını ziadesiyle gördüm bu süreçte - birazdan anlatacağım bu artı zaman ile kazandığım ekstra vakit sürecini nasıl değerlendirdiğimi. Ama akademik olarak  önce kavramın derinine inmek gerek...


Dijital detoks İngilizce kökenli iki sözcük. Ustelik her ikisi de İngiliz diline etimolojik köken olarak oldukça yeni girmiş sözcükler. Terminolojik olarak henüz yüz yaşında bile değiller.  Maaleseftir ki, her ikisi de gelişen teknoloji ile birlikte hayatımıza fazlasıyla hem dahil hem de müdahil oldular. Yine de teknoloji ve diyet konusuna iyi tarafından bakmakta fayda var:


Aslında "digitus"  Latince bir sözcük. Tıbbi literatürde el ve ayak parmakları için söyleniyor.  Biz daha çok bu kavramın matematikteki sayma ve basamaklar ile ilgili  halini tanıyoruz. El ve ayak parmakları onar tane olduğu için desimal yani onluk sistem kullanan insanoğlu için; birler, onlar, yüzler, binler vs birer basamak, yani birer dijit. 


Mevcut bilgisayarlar ise iki basamaklı (binary) bir sistem kullanıyor. Bir ve sıfır. Aç ve kapa. On & off...Konu açık ve kapalı elektrik devreleri ve sinyallerinden ibaret. Yeni mimarili kuantum bilgisayarın algoritması ise tamamen başka bir sinyal sistemi kullandığı için süper hızı ile tamamen yepyeni bir çığır açacak gibi görünüyor - zannederim teknoloji ucuzlar ise belki de on yıl sonra evlerimizde onları da görebileceğiz. Henüz değil...


Detoks ise daha çok tıp alanına özgü Yunanca bir sözcük ve "toksikon" (zehir demek) kelimesinin önüne eklenen de- olumsuzluk öneki getirilerek üretilmiş bir kavram. "Detoxifying" yani "vücudu zehirden arındırma" ise, ancak, diyet furyalarının popüler olduğu daha 1970'lerde ortaya çıkan yepyeni bir kavram.


Teknoloji ve tıp ile ilgili bu iki kavram bir araya geldiğinde ise, teknoloji diyetinden bahsetmiş oluyoruz. Artık teknolojik ekranlı araçlar bile kendi yazılımları içindeki (focus on mode) yani odaklanma eklentileri ile bağımlılık yapan ekran kullanım süresini azaltmayı hedefliyor... 


Hemen hepimiz çok yoğun biçimde gündelik hayatta teknoloji kullanıyoruz. ABD'deki Amish'ler gibi katı cult toplulukların yaptığı şekilde teknolojiden kaçmamız pek mümkün değil. Ancak zamanı verimli kullanma hususunda kullanım süremizi sınırlamamız elbette mümkün. Özellikle Türkiye’nin genç nüfusunun sosyal medya önünde harcadığı ekran süresinin 4.5 ila 6.5 saat arasında olduğunu görünce daha çok üzülüyoruz ülkece harcanan zamana ve uyuşan genç beyinlere... 


Peki bu süreçte neler yaptım? Paradoksal olan ise bunu bir sosyal medya platformunda açıklamak durumunda kalmış olmam. 


Çok yoğun, çok keyifli ve de çok verimli üç hafta geçti aradan. Okulun ara tatili ve bayram tatili vesilesi ile birlikte üç - hatta dört (Eskişehir molası ile...) ayrı şehirde + bir de adada bulunduk bu süreçte... 


İlk olarak, uzun bir süredir editörlüğünü yaptığım muhtemelen kendi serisinin ilk kitabı olacak olan yakın Türkiye tarihi ile ilgili yaklaşık 200 sayfalık otobiyografik anı kitabının mükellefi ile Büyükada'da martı sesleri eşliğinde keyifli bir görüşme yaptık. Eşim ile Beykoz, Kanlıca, Hidiv Kasrı, Yeniköy, İstinye, Çubuklu, Paşabahce turu sonrası hem İstanbul hem Kütahya'daki yaşlı büyükler ile hasbihal ettik bir kaç gün... Benzer biçimde Kütahya'da Germiyan Sokağında UNESCO'dan Yaşayan İnsan Hazinesi payeli dünyaca ünlü çini ustası M. Gürsoy ile sanat üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdik. İmzalı bir kaç eserini aldık evimize... 


Ankara'ya dönüşte ise iş olarak, yeni dönemde yoğun biçimde gündüzleri okulda akşamları online YDS, YÖKDİL ve IELTS özel dersleri vererek çalıştım. Bir kaç iş toplantısı da günlük rutinin bir parçası idi elbette... Fark etmeyip kaçırdıklarım da cabası...  Araya biri lisede diğeri de üniversitede okuyan iki oğluşun çok ayrı konulardaki proje ödevlerini de edit edip gözden geçirmek ve yazılı ve sözlü dönüt bildirmek de bu işlerin arasına konulabilir? Analitik düşünen yeni bir nesil geliyor galiba?


Kişisel gelişim bağlamında ise; Johann Hari'nin "Stolen Focus" adlı kitabına başladım. Çok beğendim. Henüz bitiremedim ancak kesinlikle bu çağın hastalığını sebeplerini de görerek okumak ve anlamak gerekiyor. Türkçe'si de var: "Çalınan Dikkat". Metis Yayınları.  Bu kitabı okurken arada 130 sayfa kadar kısacık başka bir kitabı bitirdim. Thich Nhat Hanh'ın yazdığı "How to Focus", sesli kitap versiyonu çok akıcı idi. Arada Spotify'dan Ankara Palas Buluşmaları serisine denk geldim tesadüfen. Vizyoner rektör Ümran Inan ve akademisyen Kürşad Demirci'yi dinledim ve çok etkilendim. Bu podcast serisini kesinlikle öneriyorum. Seçme konuşmacılar ile çok başarılı ve iyi bir organizasyon olmuş.  Ayrıca yazarlık eğitimi le ilgili satın aldığım online eğitim videosu serisini kendime dair notlar alarak bitirmeyi de başardım. Büyükçe bir TV ekranından yeniden ders izlemeye başlamak nostaljik ve güzel geldi ruhuma... 


Hobi ve sanatsal olarak da yeni bir tarzda çizimlere başladım. Metalik jel kalemler kullanarak soyut hücresel tasarımlar olarak adlandırılabilecek bir türde  (ismini ben uydurdum şimdi) çizimler yapmaya başladım. Şimdiden üç minik tablo hazır bile... Ciddi bir malzeme yatırımı yaptım galiba Amazon üzerinden... Bu arada tarzımın çok dışında yeni bir epik şiir yazdım ve 30 yıl önce yazdığım bir öykümü bir yarışmaya gönderdim. Bekle ve gör diyerek sonucu göreceğiz... 


Film ve dizi konusuna gelince. TV zaten izleyemiyorum uzun yıllardır. Popüler Türk dizilerinin genel olarak konularını ise paylaşımlardan fark ediyordum. Netflix de Üç Cisim Problemini izledim bu süreçte. Çinli bir yazarın bilim kurgu romanının çok iyi senaryolaştırıldığını izlemiş oldum. Muhtemelen gerisi gelecektir. Kafamdaki bir konuyla ilgili olduğu için de bir iki tarihi belgesel (The Secrets of Neanderthals ve Testament: The Story of Moses) ve bir de film de izledim İsrailoğulları ilgili (Exodus)... Bu vesile ile tekrar Ridley Scott'ın yönetmenliğini farklı alanlarda görmek güzeldi...


Her şey bir yana, bunca farklı şeyin arasında en hoş kısım ise elbette en yakınlarım ile yaptığım sohbet ve hayata dair öğrenme ve anlama kısmı idi. Hayatı anlamlı kılan şeyin sevme ve değer verme olduğunu tekrar keşfetmek en büyük kazanım oldu. Seçimlerim ve en yakın halkadaki çevremin bana ne kadar  mutluluk verdiğini gördüm. Güzel şeyler olacak inşallah... 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...