Açık Kapılarımız Pazar Yazıları No 012
Uzun zaman sonra (aslında aylar sonra) tekrar merhaba. Pek çok açıdan çok yoğun bir çalışma dönemi içerinde idim "kaybolduğum" dönemde. Hem de çok yoğun biçimde, hem okulda yüzyüze hem de özel dersler ve kurslar verdim. En yoğun geçen ders verme dönemlerindeki haftalarda bazen günde 8-10 saat haftada bazen 45 saat derse girdiğim dönemler oldu.
Bunun dışında akşamları dersten arta kalan vakitlerde bol bol yerli ve yabancı dizi ve film izledik Youtube, Netflix, Amazon Prime gibi platformlarda eşim ile birlikte. Komedi dizileri onca dersin üstüne zihni boşaltma anlamında çok iyi geldi bize...
Her fırsatta bol bol seyahat ettik. Yeni destinasyon olarak belirlediğimiz Ankara'ya en yakın deniz olan Akçakoca, bir rutin olarak gittiğimiz İstanbul ve sıla i rahim olan Kütahya ziyaretleri ve de uluslararası satranç turnuvası sebebiyle kendine eşlik edip bir yandan da oğlumla kaçamak bir tatil yaptığımız Hırvatistan macerası da bu araya sıkıştı. Sadece araç ile 20.000 kilometre yaptım galiba 4-5 ayda...
Bu arada evde tekrar yemek yapmanın keyifli sürecine girdim derslerden arta kalan ve eve erken gelebildiğim boş ve dar zamanlarda. Yeni lezzet denemeleri yaptım kendimce. Becerebildiğim kadarıyla. Bu da iyi geldi ruhuma.
Kişisel gelişim anlamında ise bir kaç verimsiz girişimim oldu. Sosyal medyada zamanımı çok hoyratça kısa komik videolar arasında zıplayarak harcadığım uzun zamanlar oldu. Bunun dışında oğlumla spora yazıldık ancak istikrar ve ortak zaman yaratıp birlikte gym'e gidebilme konusunda maalesef pek de başarılı olamadık. Bu işten elbette üç aylık aidatını peşin ödeyip salona gelmeyenlerden para kazanan spor salonu karlı çıktı! Kilo verme ve yeniden fitlik kazanma hayallerim yemek rutinlerimle beraber galiba ters tepti 😉.
Çok sevdiğim yürüme rutinini gerçekleştirme konusunda da maalesef kötü idim. Hem ev ve iş ve özel ders aralarında yolları arabayla gidip gelmeye başlamam hem de aralarda çok az boş zamanımın kalması nedeniyle az yürüdüm. Bu elbette benim suçum... Yürüyüş ortalamam %50 azaldı 5000 - 6000li adımlarla sınırlı kaldım. Ama bunu çözeceğim inşallah 🫣.
Trafikte geçen zamanı verimli geçirme çabası ile bol bol sesli kitap özeti dinledim yol boyunca. Geçen yıl Headway diye bir aplikasyon kullanıp üç ayda 130 kadar kitap dinlemiştim. Şimdi yeni keşfettiğim Blinkist adlı uygulamada üç haftada 20 kadar kitap dinlemeyi başardım. Bu iyi bir gelişme oldu. Devam ederim umarım bu tempoda...
Elbette haftalık yazılarımdan "kayıp" olduğum bu süreçte birlikte yaşama mecrası ve bir tür müşterek müessese ("common entity" kavramını ben uydurdum ve kazandırdım İngilizceye şimdi) gibi gördüğüm "evlilik kurumu" içerisinde kendimi yeniden tanıma ve ruhumun karanlık ve karmaşık dehlizlerinde kendime bir ışık belki de bir ayna tutma çabasını da ayrı bir yoğun süreç olarak yaşadım ve de yaşıyorum içimde.
Eşler olarak belli bir yaş, yaşanmışlık ve tecrübeden sonra; kendini bir başkası ve ikinci bir şahıs üzerinden yeniden tanıma ve değerlendirme fırsatı oldu bu dönem. Elbette sorgulayıcı idi... Birey olarak sert ve acımasız yanlarımı gördüm ikili ilişkilerimde. Genel dış görüntümün aksine nobran ve incitici olabildiğimi; sert, keskin ve sivri taraftarım ile aslında çok yakıcı olabildiğimi - maalesef gözlemledim. Bu süreçteki birlitelik yolculuğumuzda sabrı için sevgili eşime teşekkür ediyorum. Bu bir tekamül yolculuğu - gelişim ve dönüşümün sancılarını tecrübe etmenin değerini yeniden anlamaya başladım galiba kendimi ve bir başkasının hayatı içindeki yerimi ve o kişiyi koyduğum ve konumlandırdığım yeri tanıma sürecinde. Bundan güzel bir şekilde çıkmak öğrenmek ve daha iyi bir insan ve daha mutlu ve huzurlu bir sosyal canlı olan bir birey olmak için çabalamanın ne kadar değerli olduğunu anlamaya başladım 55 yıllık yaşamımda kendimi yeniden ve yeniden yine sorgularken.
Şayet içten ve samimi olarak arzular, diler ve isterler ise; herkesin özellikle de çiftlerin ve de arkadaşların ve de yakın dost ve akrabaların birbirinden bir şeyler öğreniyor ve birbirinin ruhuna ayna tutuyor olabildiklerini ve "açık kapılarını" görmelerine imkan verebildiklerini tefekkür edebilme fırsatım oldu.
Dün ilk kez "açık kapı" kavramını işittim eşimin bu hafta canlı olarak binlerce kişinin online izlediği ve dinlediği bir kişisel gelişme çalışmasına kulak kabartınca. "Peki senin açık kapıların neler?" sorusu üzerine tekrar yazmaya karar verdim aslında. Ve bu vesileyle "kayıp" sözcüğünün yazı yazmadığım bu dönemi en iyi tanımlayan ifade olduğunu fark ettim bilmeden.
Nedir açık kapılarımız? Zaaflarımız mı? Başkalarının yaftalamaları mı? Vesveselerimiz belki de? Iyi niyetliliğimizin suistimal edilmesine izin vermemiz mi? Başarısızlık korkumuz mu açık kapımız? Mükemmeliyetçi yanımız yüzünden her şeyi yarım bırakmak mı açık kapımız? Erteleme (procrastination) hastalığı belki de? Belki de değer kavramına yüklediğimiz anlamdır bizim açık kapımız? Kendimizi çok değerli ya da aşırı değersiz görmek mi acaba? Bulunmaz hint kumaşı mıyız kendi gözümüzde? Bazen başkaları için kendimizden vaz geçme ve kendi hakkımıza girmek de olabilir mi açık ve kırılgan kapımız?
Kapı sözcüğü aslında kendi içinde tuhaf bir kelime çağırışımları nedeniyle. Özünde etimolojik olarak "Kapama" eylemi temelli. Üstelik kilitleme ile daha da güçlenen bir eylem kapama ve kapanma olarak tezahür edince. Andre Gide'in meşhur eseri "Kapı " geldi önce aklıma. O kitapta ne çok anlamlar barındırıyor kapı sözcüğü insanı bir 'ev' olarak resmeder iseniz.
Ama sonra master yaparken sociolinguistics dersinde Joshua Hocanın bize yaptırdığı bir alıştırma ödevi geldi aklıma: iletişim diyalogları ile ilgili bu çalışmada bizden "(The) door is open!" ifadesine soru üretmemiz istenmişti ders esnasında. Neredeyse tüm master öğrencileri boşluğa sözbirliği edip "Can I come in?" yazmıştık cevaben. Hoca bize inanılmaz bir ışık tutmuştu kapı alegorisine dair. The door is open ifadesine şunları da yazabilirsiniz diyalog ve iletişim için diyerek uykumuzu ve bakış açımızı değiştirmişti o ders (think out of the box!):
Can I come in? Yes please. Door is open!
Can I go out? - The door is open!
Do you still love me? The door is open. 😔
May I come in again? Door is open...
Kapılarımızın açık olması kilitli tutulmaması dileğiyle.
Mutlu pazarlar.
Yorumlar
Yorum Gönder