Ana içeriğe atla

Boycott

Boycott


Bu aralar sosyal medyada dolaşan bir kampanya var, bu hafta sonu için (20-21 Nisan 2024) yapılması planlanan. Fahiş fiyatla içecek ve yiyecek satan cafe, restaurant, bistro, pub??? tarzı yerleri boykot ederek ve iki gün boyunca tüketim yapmayarak, "kayıkçı" esnafa ders vermeyi amaçlayan yüce gönüllü bir boykot çağrısı bu... Uyacağız elbette. 


Bu tip toplumsal hareketler özünde ve son tahlilde toplumsal bilincin ve birlikte hareket etmenin gücünü hissettirmek anlamında işe yarayabilecek girişimler. Ama benim daha derin endişelerim var kavramların anlaşılmasına dair basit ve naçizane sosyolojik gözlemlerim. Paylaşmak isterim bir Pazar günü kadar kutsal olan bu Cuma gününde... Yarın da kutsal bir gün aslında. Bir Cumartesi bizi bekliyor...


Etimolojik olarak baktığınızda boykot, linç, grev, propoganda, miting, vb kavramlar daha çok batı kökenli özgürlük arayışları ve isyan emareleri. Ne kadar ilginçtir ki boykot ve linç kelimeleri aslında bu eylemleri ilk başladığı olaylardaki kişilerin soyadından türetilmiş sözcükler ve de tarihsel olarak da çok da geriye gitmeyen süreçleri anlatıyorlar. 


Kelime kökenleri kendimi bildim bileli hep ilgimi çekmişti. Hafızamı tazelemek için tekrar bu iki  kelimeye baktım. Wikipedia sağ olsun, hatırlattı:


Bakınız; Boykot veya direniş (İngilizce: boycott ← Charles Boycott). Mesaj vermek istemek. Protesto girişimleri de boykota girmektedir. Bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle, belli bir amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme. 


Boykot kelimesi İngilizceye İrlanda Toprak Savaşı sırasında gayrimenkul kira vekili olan Charles Boycott'un soyadından girmiştir.


1880'de hasatların düşük olması yüzünden Lord Erne, topraklarında çalışan halka %10 indirim yapmayı teklif eder. Eylül ayında kiracılar yani çalışanlar %25 indirim olması için protesto ederler ve Erne bunu geri çevirir. Bu sırada Boycott 11 kiracının işine son verir.


Charles Stewart Parnell, bir konuşmasında açgözlü kira vekilleri ve toprak ağalarıyla olan mülakatlar sırasında halka bu insanlarla iletişimlerini kesmelerini ve onları bir bakıma aforoz edercesine yok saymalarını önerdi. Bunu üzerine Boycott kendini tamamen izole bir halde buldu. İşçileri çalışmaz, yerel işadamları onunla ticaret yapmaz hatta postacı bile postalarını getirmez olmuştu.


The Times'ın Boycott kelimesini kullanmasıyla birlikte bu durumun adı dünya çapında meşhur olmuş ve fiil olarak yerini almıştır.


Yine bakınız; (İng. lynch) [Bölgesini kendi kānununa göre suçlulardan temizleyen Virginialı hâkim William Lynch'in adından] Halkın galeyâna gelerek suçlu saydığı kimseyi, eline geçen taş, sopa vb. şeylerle döverek öldürmesi. 


Boykot Türk insanının pek alışık olduğu bir eylem biçimi olamadı maalesef. Bugün eve dönerken bir Starbucks'ın yakınından geçerken oturan gençlere baktım. Belki de tek karton kutu maliyeti 5 TL olan kahvenin 87 TLye satıldığı bu ciks ve marka özentili kahvehanede içecek tüketen kızların üçte biri kapalı idi. Kendimi bir an Coca Cola'yı protesto etmek için İlim Yayma Vakfının iftarında Fanta servisi yaptıran malum partili vali gibi hissettim. 


Sonra o hissiyat da kesmedi beni; yine aynı içeceği protesto etmek için onbinlerce lira harcayıp protesto edeceği içeceği satın alıp, protesto ettiklerine valizle  para kazandırıp sonra da kasalarca kolayı sokaklara döktüren bir zengin isyancı mağrurluğu ile ne kadar zeki olunabileceğini tekrar düşündüm. Aklıma yine Yahudi kökenli Einstein'ın sözü geldi: "evrenin sınırları olabilir ama aptallığın sınırları olduğundan emin değilim..." 


Boykot böyle olmamalı idi... Kıymanın kilosunun 650 TL olduğunu öğrendim bugün. Kasabın iddiasına bakılarak olursa, bir kaç ay sonra 1000 (yazı ile bin!) TL olabilirmiş. Asgari ucrete Temmuzda zam yapılmayacağı müjdesini daha tam sindiremeden, önümüzdeki beş yılda doların 96 TL olacağını öngören mel'un emperyalist IMF ile mecburen müzakereler yürüten Maliye Bakanlığının (benim de uzun yıllar bizzat ders verdiğim meclis karşısındakini gelirler idaresi binasının renovasyonu için) 500 milyon TL lik bütçeyi onayladığını duydum bir dostumdan... Bu kemer sıkma döneminde bunun çok acil bir ihtiyaç olduğuna eminim...


Herkese kemer sıkmayı öğütleyen, el değiştirmiş ve son haftalarda iyice talan edilmiş belediyelerin farklı zihniyetteki muktedirlerine yani yeni başkanlarına aba altından sopa göstererek tasarrufa davet eden üst akıl sayesinde kendimi iyice aptal hissettim bugün...


Iki gün boyunca fahiş fiyatla satış yapan esnafı dibine kadar boycott edeceğim ben de... Yeryüzünü islah ettiğini ve güzellestirdiğini söyleyen tüm bozguncular isyan eden her orta altı gelirli vatandaş gibi ben de zaten artık çok daha seyrek gidebildiğim restaurantları boykot etmeye kararlıyım. 


Tüm dünyada gıda fiyatları düşerken, daha dün bir porsiyon dürüm dönere 330 TL vermenin (Shrinkflasyon ile 270ml düşürülmüş 40 TL lik kapalı ayran hariç!) şaşkınlığı içindeyim... Mühendislik okumanın etkisi ile muhasebesini yaptım 370 TL vermişim... Allah'tan bir bardak soğuk çay ikram ettiler de moralim yerine geldi...


Neyse,... 


Neyi protesto etmemiz gerektiğini tekrar düşünmekte yarar olabilir. Linç kampanyası ile devam ederiz Pazar günü sevgili dostlar... 


Faiz sebep, enflasyon sonuç.  Teori bilip iş bilmeyen Adam Smith ve Maynard Keynes amcalarımın ellerinden öpüyorum.  


Hayırlı akşamlarınız olsun cümleten... 

#fahişyemeğeBOYKOT

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...