Ana içeriğe atla

Uzayistan

Uzayistan 


Uzun süredir televizyon izlemiyorum. Daha doğrusu haberleri artık izleyemiyorum. Ne aklım kaldırıyor; ne de midem. Cehalet mutluluktur deyip uzak duruyorum gerçek hayattan. Bilgi edinmeme hakkımı kullanıyorum. 


Türk dizisi izlemeyi de galiba yirmi yıl önce bıraktım. 'İkinci Bahar" diye bir dizi vardı Şener Şen ve Türkan Şoray'ın oynadığı. Ondan sonra hiç dizi izleyemedim. Yeni konjonktür ile popüler olan, tarihi dizi etiketli kılıç ve ok aksiyonlarıyla şişirilmiş Diriliş, Fışkırış tarzı şeylere yaşım gereği hiç tahammül edemiyorum zaten...  


Çok izlenen "Likörlü Zemzem, başlamadan yayından kaldırılan "Yeşil Yoncalar" gibi hızla palazlanan yeşil sermaye dizileri de şahlanan Türkiyem hashtagli ülke profilini çok gerçekçi biçimde yansıttığı için onları da izlemeyi içim kaldırmıyor bir türlü. Zaten içindeyiz bu alemin... 😉


Ancak sosyal medya paylaşımları nedeniyle popüler gündeme dair kıyısından köşesinden elbette fikrim oluyor ülkenin dizi izleme gündemine dair... Zannederim Yalı Sapkını, Tatlı Bitter, Gönül Bağı, Kurulmuş Orhan, Yargıççık, Kızılcık Şerbetli Alkolsüz Likör, vb diziler çok popüler imiş. Zaten hayat gailesi ve TUİK fakirlik ve açlık sınırı yaşam mücadelesine yenik düşen bu yüzden de beyni gözenekli hale getirilen güzelim insanımızın aklı gravyer peynirine dönmüş halde bu diziler sayesinde... 


Her anlamda dünyada uçuyoruz ve kaçıyoruz... Geçmişin şaşaası ve gündemin halini izlemekten tam ülkemin geleceğini ıskalıyoruz derken, gündeminin birden değiştiğini gördüm - çok sevindim ve berhudar oldum... 


Son iki haftadır ev taşınma telaşına kapılmıştım.  Bir iki gün önce yeni evimin en yakındaki aşırı derecede mütevazi mahalle pidecisinde "en ucuz olduğu için" lahmacun yerken, gözüm derme çatma restauranttaki açık olan televizyona takıldı. Malum kanallardan birinden uzaya gitmekte olduğumuzu şaşkınlıkla ve hayretle öğrendim. 


Ülkenin en iyi üniversitelerinde sadece yarım dönem mühendislik okumuş,  öz abisi bir dönem uçak ve uzay bilimleri tedrisatı görmüş bir Türk vatandaşı olarak, iki haftalık taşınma sürecimde nasıl olup da bu hızla uzaya adam (gökmen?) gönderebilme aşamasına hangi ara geldiğimizi anlayamadım.  Ben evimi taşımaya çalışırken iki haftada uzaya çıkmayı başarmış olduğumuzu gördüm ve çok gururlandım. Daha yeni elektrikli arabamızı monte etmiş olmanın togglu gururunu bile yaşayamadan uzaya çıktığımızı öğrendim.  


NASA'nın 1950lerin başından bu yana on milyarlarca dolar harcayarak ve binlerce mühendis çalıştırarak ulaştığı aşamaya bizim iki haftada üstelik de sadece 55milyon dolar harcayarak ulaştığımızı görünce acayip gurur duydum. İzlediğim haber kanalı daha çok astranotumuz gökmen Gezer Avcı Beyin elbisesinin üzerindeki logoya yoğunlaşmıştı. 8 köşeli Selçuklu mührü, 100. yılımıza özel amblem anlatılıyordu detaylı biçimde.  Yine cok gurur duydum tabiki amblemi görünce... 


Gerçi spiker hanım da (o da tanıdık bir arkadaşım idi tesadüfen) ne anlatabilirdi onu da bilmiyorum, çok meşhur ve bilinen "ayranı yok içmeye, başkasının roketiyle çıkar uzaya ayyıldızlı ve kolalı göyneğiyle" türküsü aklıma geldi... 


Astranotumuzun turistik uzay gezisinin parasını kim verdi hiç bilmiyorum açıkçası. Yine desturum gereği cehalet mutluluktur deyip merak etmedim hiç. Netice itibariyle başkasının şeyiyle gerdeğe girdiğimiz için çok da önemli değil, kimin ne kadar para verdiğinin... Nasıl olsa son tahlilde vergilerimizle biz bu tür gezilerin parasını ödemeye alışkınız. Vatan sağolsun du...  Dolar Mart ayı sonrası 40 TLyi Cumhuriyetin 101. yılı sonuna doğru 50 TL yi zorlasa da nur topu gibi bir astranotumuz var... 


Ne kadar gururlansak az... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Masal

Masal ... Neden olsun isteriz, Masallardaki aşklar gerçek? Mutlu gülüşler sonsuz, Birliktelikler, sorunsuz? ... Niye çok isteriz hep? O da beni - benim kadar, Ve hatta benden de çok... Daha da çok sevsin diye? ... Nedir karşılıksız aşkları; Bu kadar değerli ve unutulmaz, Kavuşulan aşkları ise sıradan yapan? Nedir aşkı, maşuktan bile kopartan? ... Niye bekleriz hep, tutkuyla sevip de, Karşılık bulamadığımız aşklar; Önümüzde serpilip büyüsün diye, Bilerek ve beyhude bir çırpınış ile? ... Neden çok sevilen anlamaz, Sevildiğini ve değer verildiğini? Bu güzel masalın her harfinin Bizzat kendisi için; yazılıp, çizildiğini?  ... Neden küçümsenir ki sevenin sevgisi? Niye görülmez bülbüle yâr olan gül bahçesi? Niçin hep bir inat, hep bir tafra yüceltir, Ve daha değerli kılar, yarım bırakılan sevgiyi? ... Karşılık almadan sevebilmek, Ne kadar da ilahi ve yücedir, halbuki... Kim, neden heba eder ki aşığının sevgisini? Ve rehberi yapar boş yere kendi ümitsizliğini? ... Sen de biliy...

HAYATINIZI DÜZENE SOKACAK 20 ALIŞKANLIK

Hayatınızı Düzene Sokacak 20 Alışkanlık Öncelikle herkese güzel bir hafta sonu dileklerimle. Umarım hayatınızın akışını arada bir durup sorguluyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın sakın. Felsefi ve ontolojik bir var oluşçuluk ve bütüncül bir yaşam kaygısını sorgulamacı bir tutum ile irdelemek değil niyetim asla.  Bugüne hafif gibi görünen ama yaşam kalitemizi engelleyen, başarıya ve hedeflediğimiz amaca giden yolda bizi sekteye uğratan bir takım olumsuz davranışlarımızı ve nispeten kötü alışkanlıklarınızı azaltmaya yönelik bir takım önerilerim olacak.  Düzenli takip ettiğim bir kaç yabancı motivasyon ve kişisel gelişim hesabı var. Daga çok Amerikalıların bakış açısı ve dünya görüşü ile şekillenmiş tavsiyeler bunlar. Ben buradaki önerileri biraz bizim ülke ve insanımız bağlamına uyarlamaya çalıştım.   Hepsinin de değerli öneriler olduğunu düşünüyorum.  Küçük adımlarla giderek, hepsini değil belki ama dört beş tanesini bile uygulama geçirmek oldukça olumlu de...

Kendinizi Aşmanın 33 Yolu

Kendini Aşmanın 33 Yolu (İlk 15 Adım!)  Hemen hepimiz kendimize dair bir takım serzeniş ve şikayetler içerisinde oluyoruz. Az veya çok... İstemsizce veya üstüne basa basa şikayet ediyoruz.  Bazı şikayetlerimiz fiziksel şartlarımız ile ilgili. Kimimiz boyundan memnun değil, kimimiz kilosundan. Kimimizin beli kalın, bazılarımızın kırışıklıkları çok.  Kimimiz göz rengini lens kullanarak, kimimiz de fazla kilolarından sert diyet yaparak kurtulabiliyor.  Kimimiz ticari zekasının azlığından şikayetçi; kimimiz ise sinirlerini kontrol edemeyerek çevresini kırıp dökmekten. Bazılarımız ise tam bir toksik canavara dönüşmüş durumda, travmalarının acısını bi-haber olan yakın çevresinden çıkartıyor... Kimimiz bazen bir duygu süpürgesi,  kimimiz kalp buldozeri, kimimiz de ilişki mengenesi...  Ama her şey bir yana, hayat devam ediyor. Stoacı bakış açısını benimsemiş bir fani olarak, kendimizi sevmemiz, kendimizi iyi tanımamız ve içimizdeki o potansiyeli uyandır...