Tarihe imza Atmak
Pazar Yazıları serisinin ikinci yazısını kaleme almaya çalışırken pek çok farklı konu uçuştu zihnimde. Aklım oradan oraya savruldu. Sonra tamamen farklı saiklerle, yazar ve şair olma serüvenimin başındaki bir yazar namzeti olarak, edebiyat dünyasında belki benimde mütevazi bir imzam olur hevesinden hareketle, kararımı son anda değiştirerek 'imza' kavramı üzerinde yoğunlaşmaya karar verdim.
Bugünkü bildiğimiz anlamıyla kişiye özel imza aslında insanlık tarihi içerisinde oldukça yakın bir geçmişe sahip. Hele de sıradan insanların evrakların altına attıkları imza ziyadesiyle yeni bir uygulama. Zira eskiden imza (signature) yerine soylular ya balmumuna basılmış mühür (waxed seal) veya kendi prenslik, klan, krallık veya imparatorluklarının sembollerini (shield) kullanmaktaydılar. Bunun kökeninin Roma dönemine kadar uzandığını söylemek mümkün.
Doğu coğrafyasında ise; litografi tarzı mürekkebe bastırılmış mühürler kullanılmış gibi görünüyor. Islamın ümmi (okuma yazma bilmeyen) peygamberinin elçileri ile gönderdiği tebliğ mektuplarında bunun örnekleri görmek mümkün. Osmanlı padişahları ise, fermanların altına imza olarak oldukça estetik görünen kaligrafik tuğra kullanmayı tercih etmişlerdir. Bu konuya özel, kişisel görüşüm ise; tüm tuğralar içerisinde sanatsal olarak en estetik iki tuğranın Şair Sultan İkinci Selim ve sürgün sultan Genç Osman'a ait olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle çok estetik imzalar her ikisi de.
Modern döneme ve doğrudan konumuza dönecek olursak; kavramsal olarak imza, bir kişinin adını veya sembolünü belirli bir belge, resmi evrak veya sanat eseri üzerine koymasıdır. Tarih boyunca, imza özellikle belgelerin sahipliğini, onayını veya taahhüdünü göstermek için kullanılmıştır. Antik Roma'da, Bizans'ta imza yerine mühürler yaygın biçimde kullanılmış. Günümüzde ise elektronik imzalar da sıkça kullanılıyor, bu sayede dijital belgelerde güvenlik ve geçerlilik sağlanıyor. Hatta artık bazı PDF programlarında e-imza otomatiğe bağlanmış durumda.
Öte yandan, imza, hukuki, sanatsal ve ticari alanlarda önemli bir rol oynamakta. Özellikle Rönesans ile birlikte, ünlü ressamlar tabloların bir kenarına imza atmaya başlamışlar. Gerçi mecazi anlamda her bir sanatsal eser, üslubu ve tarzı ile eser sahibinin bir tür imzası haline gelmiş durumda.
Güzel bir imza atmak ise başlı başına estetik bir süreç ve bu nedenle de azımsanamayacak bir uğraşı gerektiriyor. Kendi adıma konuşmam gerekirse; estetik kaygıları ve grafik sanatlarda resim yeteneği olan bir birey olarak imzamın oturması 16-17 yaşımı buldu... İmzamı atarken fark ettim ki tek bir imzam altı ayrı kalem hareketinden oluşuyor. Onlarca değişik imza denememim ardından yıllar sonra imzam oturdu ve sabitlendi. Yöneticilik yaptığım dönemde maaş, ek ders vs gibi sebeplerle bazen yüzlerce kez ıslak imza atmam gerekli olabiliyordu.
Sanatsal olarak M. Kemal Atatürk'ün imzasını oldukça estetik buluyorum; Özellikle de baştaki ve sondaki K harflerinin zerafeti oldukça hoş. En ilginç imzanın da ABD eski başkanı Donald Trump'a ait olduğunu düşünüyorum. Üstelik de çok iri ve keskin karakterler imza attığı düşünüldüğünde...
Teknik anlamda imzasının içerisinde ya adınızın ya da soyadınızın yer alması bekleniyor. Paraf atma konusunda sadece tam isminizin baş harflerinin (initials) olması yeterli iken; imza taşıdığı değer hasebiyle isminize ait ögeleri ve harfleri içermek durumunda...
En keyifli imza türü arasında ise; kitap imzalamak yer alıyor zannederim. Imza günleri çerçevesinde roman ve şiir kitabı imzalamak tarihe bir tür imza atmak olarak addedilebilir. Ya da, bir hakim veya yetkilinin bir suçlunun ölüm kararının altına imza atması veya tarihi bir antlaşmada tarafların mutabakat metnini imzalamaları elbette unutulmaz imza örnekleri olsa gerek. Heykeltıraşların bile mermere imza attıklarını düşününce, bu konudaki estetik kaygıları dikkate almamak mümkün değil...
Güzel şeylere imza atmanız temennisi ile mutlu pazarlar...
Yorumlar
Yorum Gönder