Aşkın Matematiği
Kendimi bildim bileli edebiyatı, şiiri ve öyküyü sevdim.
Bizim zamanımızda "modern lise" denen ekolde fen, matematik ve edebiyat olmak üzere üç şube olurdu. Ben de edebiyat bölümünde okumak istemiştim, ancak okul müdürümüz çalışkan ve sözde "zeki" bir öğrenci olduğum için, odasına çağırıp beni matematik bölümüne "kaydettiğini" söyledi.
Bana sormadan aldığı bu kararın gerekçesi çok daha tuhaftı: Zeki çocuklar edebiyat şubesinde okumamalı imiş. O şube aslında dikiş tutturamayan ve kafası basmayan öğrenciler için imiş.
Bana sormadan kaydedildiğim şubede, tüm okul hayatımın en düşük notunu matematikten aldım. Türev ve integral konularını hiç anlamamıştım ve 10 üzerinden 2 aldım. Sonra babamın işi nedeniyle şehir ve okul değiştirince, bu kez de fizik dersinden 6 gibi düşük bir not daha aldım. Ama yeni okulumdaki edebiyat öğretmeni hayatında ilk kez bir öğrenciye kompozisyon dersinde iki kez 10 puan verdiğini söyledi.
Tüm bu otobiyografik detaylar bir yana, ilginçtir ki edebiyat dersi için bile onluk sistem üzerinden matematiksel sembolü olan bir puan almak zorundasınız. Din Kültürü ve Ahlak dersinden de edebinizi ölçmek için geçer notunuz 5 olmak zorunda! Yazı yazma beceriniz gibi, inançsızlık veya ahlaksızlık bile puan ile ölçülebilir kantatif bir değere sahip olmak durumunda...
Biz hesaplasak da hesaplayamasak da tüm evren bir matematik üzerine kurulu. Bundan kaçış şansımız yok maalesef. Yıldızlar, nebulalar, galaksiler, belli bir eliptik veya dairesel (ya da belki henüz bilinmeyen başka matematiksel güzergahlar üzere) yörüngelerde dönüp durmaktalar. Işık yılı denen ve henüz ulaşamadığımız zamana indirgenmiş başka matematiksel kavramlar da söz konusu. Evreni ve evreni oluşturan tüm yapı taşlarını anlayabilmek için matematiğe ihtiyacımız var. Köprü, piramit, ziggurat inşaa etmek için ne kadar matematik bilgisi gerekiyorsa, Mars'a prob indirmek için de o kadar matematik gerekli. İyi ki, hayatımıza değer katan Euclid, Harezmi, Fibonacci, Newton ve Mandelbrot gibi matematikçiler var...
Ya aşkın matematiği? Onu nasıl rakamsal bir formüle dökebiliriz? Biliyoruz ki aşkın bir kimyası var. Sonuçta sizi çeken katalizör etkisi olan bileşenler söz konusu. Sıvılar bir karışım halinde. Tıpkı fiziksel çekim, biyolojik uyumluluk gibi aşk için de bir matematiksel bir denklem olmak durumunda. Bazen 1+1 = 1 olmalı. Iki ayrı insan bir frekansta birleşmek ve hatta teklikten yokluğa erimek ve bir iken sıfır olmak durumunda...
Ya da tersi: insan hiçlik durumundan bir olmaya doğru geçişi yaşamalı belki de... Çoğul iken teke, tek iken çoğulluğa geçiş olmalı kimi zaman da... Yine de en önemlisi aşkın çarpan etkisini hissetmek, asal sayılar da olduğu gibi sadece bir veya kendisine indirgenebilmek önemli. Hayatı küçük parçalara ayıran "kesirlere" bölünmeden "tam sayı" olarak bütünlüğünü korumak, üslü ifadeler ile aşkın değerini arttırmak gerekli.
Aşk içimizdeki kemikleşmiş "köklü ifadeleri" dışarı çıkartıp bizi daha entegre hale getirebilirken, tersi de olup bizi çarpanlarımıza ayırıp, bir bölü sonsuzun sıfır olması gibi kendi içinde yok olmayı seçmek de olabilir, kim bilir?
Zaten sıfır sayısının eliptik şeklini ortasından burup içbükey sinusoidal bir eğri ile sonsuz işaretine dönüştürmek kadar basit bir fonksiyonel işlem ile aşkın hiçliğinden sonsuzluğun bilinmezliğine bir yolculuktur belki aşkın doğrusal olmayan çizgisi? Ya da asla birleşmeyen iki paralel çizgi gibi çok sevip de buluşamamak da aşkın bir başka tanımı değil mi zaten? Ya da gerçek hayatta asla var olmayan ama iki boyutlu ifade biçiminin elemanları olan nokta ve çizgi gibi sanal semboller gibi fani dünyada hiç var olmamaktır belki de aşk?
Sayısal ifade ediliş biçimi ne olursa olsun, kendinizi aşkla toplayın, sevginizini aşk ile çarpın, mutluluğunuzu aşk ile bölün ve tüm aşkınızı ortaya çıkarın ki aşkın matematiği çalışsın... Ama en önemlisi sağlıcakla kalın, aşkla kalın...
Yorumlar
Yorum Gönder