Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Zebaniler Rüşvet Yer mi?

Zebaniler Rüşvet Yer mi? Çok uzun süredir aklıma takılan sorulardan birisi bu. Bu konu üç farklı açıdan ele alınmalı. Önce "serbest çağrışım yöntemi" (free-association) kullanarak ne demek istediğimi açıklamaya çalışacağım.  Geçen yaz Marmaris'e gitmiştim eski bir Muğlalı olarak. Çok sevdiğim eski bir arkadaşımla görüştükten sonra tek başıma Marmaris Kalesinin içinde yer alan küçük müzeyi ziyarete gittim bir müzesever olarak. Orada bir lahit üzerine yazılmış Latince bir deyiş vardı. Aynı yazıyı Hatay Müzesinde de görebilirsiniz. Seneca'ya ait bir söz idi mermere kazınan yazı. Hatta tıpkı "Memento Mori, Memento Viveri" gibi dövme olarak sağ kola bile yaptırılabilir diye geçmişti o anda içimden yazıyı gördüğüm anda:  "Omnia mors aeqeuat", yani "ölüm herşeyi eşitler!" Çok dokundu ve çok düşündürdü o yazı beni orada ve uzun süre yazıya çakılı kaldım. "Death is the greatest equaliser", denebilir İngilizceye çevirirken. Ya...

Durağanlığa Dair...

Durağanlığa Dair... Hayat, diğer bir ifadeyle yaşam, devinim gerektiren bir süreç. Katatonik ve benzeri fiziksel sıkıntılar olmadığı müddetçe, yaşamın kendisi bizatihi hareket, devinim ve tekamül demek...  Aksi durumlar yaşamın özüne aykırı. Bu bağlamda, hareketsiz bir yaşam vejetatif (bitkisel) süreçler olmadığı müddetçe rutin ve monoton dahi olsa, tüm yaşama dair emareler aslında doğası geregi bir hareketlilik içeriyor. En basit haliyle çiçekler, ağaçlar ve genel olarak bitkiler için dahi geçerli bu faaliyetler.  Devinim, her halükarda canlı bir aktivasyon ile hemhal bir durum ve insanoğlu fıtratı gereği değişim ve dönüşüm için genetik olarak kodlanmış bir canlı türü. Bu her tür bireysel ve insani ilişki türünde bu durum geçerli.  Uzun süredir bir değişim ve dönüşümün içinde yer almıyorsanız, ya da rutin giden şeyler içerisinde farklılaşma, renklendirme ve çeşitlilik yaşamıyor iseniz, muhtemelen ruhi bir katılaşma ve fosilleşme evresine doğru bir evrilmeye m...

Eğitimin İçler Acısı Durumu

Eğitimin İçler Acısı Durumu  Uzun süredir üniversitelerde ders veriyorum. Toplamda zannederim özel üniversiteler, devlet üniversiteleri, özel dil okulları ve okul danışmanlığı dahil edildiğinde en az on eğitim kurumunda eğitmenlik, öğreticilik, okutmanlık, müdür yardımcılığı, bölüm başkanlığı, danışmanlık ve müdürlük yaptım.  Şartlar değiştikçe iş değiştirdim. Bazen (eğitim sektöründe iş yapan) patronlar ile anlaşamadım. Bazen etik ilkelerde ortak zemin bulamadık, bazen zihniyet farkı yaşadık. Kimi zaman da ekonomik şartlar değişti, başta çok iyi şartlarda başladığım kurumun kültürü değişti ve maddi değerler kavramı ideal değerlere yenik düştü. Bazen de çok iyi transfer teklifi alıp kurum değiştirdim. Ama eğitimde dinamizmi korumak gerektiğini düşünüyorum.  Bir kurum ile organik bağım hiç olmadı. O aidiyeti - hayat felsefem gereği - hiç hissetmedim. Ama eğitim içinde ve eğitim işinde olmayı hep sevdim ve insani olarak da çok değerli bir alan olarak buldum. Tek...

Aşka Dair

Aşk'a Dair Bu sabah sosyal medyada yarı uykulu gözlerle hızlı tüketim çağına ayak uydurup özlü sözler tarzı yazı ve aforizmalara bakıp geçerken bir söz takıldı gözüme ve duraksadım. Takıldım kaldım aslında... "Biri gelip ona anlam verene dek, aşk sadece bir sözcüktür." Sonra bir sürü şey düşündüm bu sözün üstüne... Sizce, pek çok semavî dinde ilk iki insan (beşer - ins) olarak addedilen Adem ve Havva (belki de nezaketen Havva ve Adem diye sıralamak gerekebilir mi???) birbirlerine aşık olmuş olabilirler mi? O kelimeyle ifade ettiğimiz bugünkü "anlam" acaba onların zihinlerinde bir karşılık buluyor muydu? Duygu kelimenin varlığından önce mi yaratılmıştı? Hikayeye göre (dini olarak bu tür anlatılara inanıyorsanız ve/veya bunu mitolojik bir öykü olarak kabul ediyor olabilirsiniz...), Tanrı yarattıktan sonra Adem'i huzuruna çağırır (bu öyküde galiba Havva henüz yok sahnede...) ve ona bir çok kelimeyi öğretir üstelik de (kendinden önce yaratılan) diğer...

Yorgun Meritokrat: Bir Hiciv Denemesi

Yorgun Meritokrat  Anti-demokrat bir seçmen olarak, kendimi bildim bileli demokrasi - özellikle de temsili demokrasinin nasıl işlediğini bir türlü anlayamadım. Muhtemelen parayı, ekonomiyi, enflasyonu, bankacılığı ve finansı hiç anlamadığım gibi bu yönetim sistemini de çözemedim ve zannederim yaklaşık 7-8 yaşından beri bu durumdayım 🤪. Daha akıllı insanlara bıraktım bu işleri anlama işlerini...  Ama aklım başımda iken ilk "demokratik" seçimi 12 Eylül 1980 darbesi sonrası kurulan post-Kenan Evren döneminde gördüm. Calp, Sunalp ve Özal isimli üç adaydan birini yani üçün birini seçmemiz gerekiyordu ülke olarak - çünkü sunulan sadece üç aday vardı. Askerî vesayet istemeyen her Türk seçmeni gibi seçmeler sunulan o üçlüden birini seçti o dönemde. Güzel ve basit yıllardı. 6lı masa, 7li ittifak 8li gruplar ve zarfa asla sığmayan çarşaf gibi seçmen kağıtları falan da yoktu biz küçükken. Üçün birini seçiyorduk ve musmutlu yaşıyorduk.  Ama onun öncesinde roman ve şiir y...

Toplumsal Yasın Beş Evresi

Toplumsal Yasın Beş Evresi  2023 yılı hepimiz için toplumsal anlamda gerçekten ilginç bir yıl oldu. Sürekli tembellik, sorumsuzluk ve boş vermişlik gibi özellikleri ile göze çarpan "dijital yerli" (digital natives) Z Kuşağının başına gelmeyen neredeyse kalmadı ülkemizde. Bu yıl zirve oldu her anlamda... Hemen hepsi sadece 'tek adamlı bir demokrasi" ve "çok etkisiz bir muhalefet" ile büyüyen ve süreçte siyasi sisteme, dine ve tanrıya olan inancını büyük ölçüde yitiren ve deizme kayan, büyük oranda da apolitize edilmiş ve Tiktok, Instagram algoritmaları, kısmen Facebook ve Snapchat, WhatsApp bağımlılıkları ve akıllı telefonlarla aklı rendelenmiş, uyduruk dizilerle ruhu emilmiş bu nesil darbe girişimi, pandemi, ekonomik kriz, dalgalı ve istikrarsız ekonomi ve şimdi de bol çalkantılı bir seçim süreciyle baş etmek zorunda kaldı ve önümdeki seçimin etkilerinin ilk önce iki yıl (2025) sonra da az 4-5 yıl daha (2030 yılı başları) içtimai, iktisadi ve be...